AGILE & MANAGEMENT
“Müşterimiz yapılan işten memnun olmuyor.” ,“Planlanan iş zamanında yetişmiyor.” , “Sürekli hatalarla karşılaşıyoruz.” , “İş dünyasının hızına yetişemiyoruz.” , “Proje, planladığımızdan daha fazla maliyet çıkardı.”
Tüm bu cümleler size tanıdık geliyor mu? İçinde bulunduğunuz ya da yönetiminde rol üstlendiğiniz projeler için bu cümleleri kuruyor olabilirsiniz.
The Standish Group’un 2014 yılı Chaos Report’una göre, yazılım projelerinin sadece %16.2’si belirlenen zaman ve bütçede tamamlanabiliyor. 52.7%’si, başlangıçta belirtilenden daha az özellik ve fonksiyonla, belirlenen proje süresini aşarak ve normalde hesaplanın %189’u kadar maaliyetle tamamlanabiliyor. Sona kalan kısım ise daha da kötüsü, proje geliştirme süresi içersinde iptal ediliyor.
Bu süreçte kaynakların doğru kullanılamaması, yanlış önceliklendirmeler ve müşteri taleplerinin doğru anlaşılamaması projeyi başarısızlıkla karşı karşıya getiren nedenlerin başında geliyor. Peki, projemizin başarılı olması için bahsetmiş olduğum bu alanları nasıl daha verimli hale getirebiliriz?
Agile yani çevik yaklaşımlar, tam da bu noktada bizlere çözüm sağlıyor. Agile ile birlikte; proje üretkenliği, değişikliklere hızlı adapte olma yeteneği, proje kalitesi ve pazara çıkış hızında önemli artışlar gözlemleniyor. Buna bağlı olarak da proje karlılığı ve rekabet avantajı yaratılmış oluyor.
Bu süreci, sadece proje bazında yapılan bir değişiklik ya da yöntem olarak algılamak yanlış olur. Agile kavramı, mühendislik pratikleri ile birlikte yönetimsel (management) yaklaşımları da içeren bir bütündür. Yönetici dediğimiz kişilerin, tepede oturup ekipleri yöneten ve sadece karar alan biri olmadığını, birlikte çalıştığı insanlarla bir bütün olarak hareket etmesi gerektiğini düşündüğümüzde, yönetimsel düzeyde sergilenen bakış açısı başarıya giden yolda büyük bir anahtar gibi görünüyor.
VersionOne tarfından 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Agile kültürünün karşısına çıkan engeller aşağıdaki şekilde sıralanıyor;
Karşılaştığımız engellerin en üst sırasında; organizasyonel kültür değişimi için gösterilen istek seviyesi, değişime karşı gösterilen direnç, Agile olmayan yapı içersine Agile parçacıkları yerleştirmeye çalışmak, doğru yeteneklere sahip kişilerin doğru yerlerde kullanılabilirliği ve yönetim desteği geliyor.
Saymış olduğum bu başlıkların, başarıya giden yolda bir engel gibi karşımıza çıkmaması için yönetimsel bakış açısının doğru belirleniyor olması büyük önem taşıyor. Pazarın daha rekabetçi olduğu ve hızlı davranmanın çok önemli olduğu bu dönemde, karlılığı maksimize etmek gibi bir hedefle ilerlememiz ve yeniliklerin öncüsü olmamız bir gereklilik haline geliyor. İhtiyaçların tam olarak belirlenmediği ve yöntemin net olmadığı complex durumlarda projeyi başarıyla gerçekleştirmek oldukça zor olacaktır. Sürecin içerisinde insan faktörünün de olduğunu düşündüğümüzde, kaos ortamı kaçınılmaz olabilir. Agile yaklaşımların tüm bu etkenleri kontrol atlına aldığı bir ortam, riskinizi azaltarak,hedeflerinize daha rahat ulaşmanızı sağlayabilir.
Bu süreç pek tabii kolay değil. Bir kültür değişiminden bahsediyorum. Ne yapılması gerektiğini söyleyen bir yöneticilikten, herhangi bir baskı ve etki olmaksızın takımın kendi kendine organize olabilir bir şekilde çalışmasına izin vermeye kadar giden bir süreçten bahsediyoruz. Genellikle yöneticiler sorumluluğu devretmekten kaçınır ve kontrolü elden bırakmak istemezler. Oysa insan doğası gereği sorumlu olduğu işi sahiplenir. Agile bakış açısı da bu görüşü destekler ve sorumluluğun işi yapan kişilere yani takıma ait olduğunu söyler.
Bahsetmiş olduğum bu uzun soluklu süreçte, Agile pratiklerini tam anlamıyla uyguluyor olmak çok önemli. Zira subjectivity- reflexivity teorisine göre sistem içerisinde izleyici olarak bulunan kişi zamanla sistemi, sistem de onu etkiliyor. Aynı zamanda kişi kültürü şekillendirirken, kültür de onu şekillendiriyor.
Çiğdem Özdikmen