Akışta Kalmak...
Hayat akıp giden bir nehir gibi, durmuyor. Yeri gelince çağlıyor yeri gelince ipince akıyor ancak sürekli akış halinde. Uyanıyor, aynada kendinize bakıyorsunuz, kendinize halinizi soruyorsunuz, bilinçsiz bir düzeyde de olsa. Dişlerinizi fırçalıyor, giyinip işe vaktinde yetişmeye çalışıyorsunuz. Kahvaltı için bir şey atıştıracak zamanı araya koymaya çalışıyor, sabah ilk yapmanız gereken işleri listeliyor, günün stresli toplantılarını düşünürken… Akıştan koptunuz. Neredesiniz? Aynanın karşısında mı? Ofiste masanızın başınızda mı? Her nerede iseniz zihniniz artık sizinle değil, o sizden ileri gitti ya da gerinizde kaldı. Senkronizasyon kayboldu. Eldeki işte değil odağınız artık. Akışınız kesildi. Oysa zaten ileriyi yani yaklaşan toplantıyı düşündüğünüz için zihninizin orada olması normal değil mi?
Akışa kapılmış bir saldaysanız önünüzü görmek iyidir, arkanıza bakıp ne kadar yol geldiğinizi ve nasıl olup da hayatta kalmayı başardığınızı fark etmek de güzeldir. Bununla birlikte her şey, içinde bulunduğunuz anda yapacağınız harekete bağlıdır. Salınız, manzarası ve akışı daha güzel bir nehir koluna mı girecek, kuru bir dere yatağına mı oturacak yoksa kayalıklara mı çarpacak? Ayağa kalkıp yanından geçtiğiniz bir ağaçtan sulu bir elma koparmayı başaracak mısınız yoksa alabora olma riskini almayacak mısınız? Buradaki durumunuz salınız ağacı geçene ya da yol ayrımını alana kadardır. Müdahale etmezseniz dalgalar sizi bir yere sürükler ancak orasının gitmek istediğiniz yerle alakası olmayabilir. Çok uzağa bakıyorsanız salınızı hareket ettirmeniz gereken zamanı ya da yakındaki tehlikeyi göremezsiniz.
Başınıza bir şey geldiğinde nehri suçlamak, salı suçlamak, havayı suçlamak en kolayıdır.
Oysa siz o anda değildiniz ki? Küreği sallamadınız, salı kıpırdatmadınız… Akışınızı elinizdeki ana, önünüzdeki işe odaklamadınız…
Akışta kalma kavramına baktığımızda farklı kaynaklarda farklı tanımlamalar ile karşılaşıyoruz. Kimi zaman bir sporcunun insan olmanın sınırlarını zorlarken girdiği ruh hali kimi zaman spritüal bir farkındalık ânı, kim zaman anda olmanın, o anda kalmanın ifadesi…
LinkedIn tarafından öneriliyor
Kendimizin en iyi haline ulaştığımız zamandır akış.
Akıntıya karşı değil akıntıyla birlikte yüzmek, bununla birlikte gideceğimiz yolu, varacağımız yeri seçerek, bu bilinçle ve niyetle akıntıya kendimizi bırakmaktır.
İçinde bulunduğumuz koşullara uyum sağlayarak en iyi halimizi ortaya koyma çabasıdır akış.
Hayatın bize getirdiği akıntılara karşı koymadan, gerektiğinde yön değiştirerek, o akıntıları ardımıza alarak, her zaman esnekliğimizi koruyarak, gözümüzü hedefimizden ayırmadan, yorulmadan ilerlemek… Hep ilerlemek, hep hareket halinde, daima akışta olmak… Değişime karşı koymadan, olduğumuz yerde durmadan… Durmak, var oluşumuzun doğasına direnmektir. Sadece su değil toprak, dünya, güneş, yıldızlar yani evren sürekli hareket halindedir. Durmak, insan doğasına karşıdır. Durursan tükenmeye, yavaş yavaş eriyip gitmeye başlarsın. Bedenen hantallığa, tembelliğe yenik düşersin. Ruhen ve zihnen de öğrenilmiş çaresizlik batağına saplanırsın.
Oysa akışta kalmak, yani yaşadığınız her ânın içinde ve farkında olarak yaşamak size bir varlık enerjisi sağlar. Keyif verir. Her ne olursa olsun, duvara çarpsak da, yoldan çıksak da akışta kalarak hareket etmek, risk almayarak kaybedeceklerimize karşı inanılmaz kazanımlar elde etme ihtimalini bize sunar. Hayatın her ânında; sürekli öğrenerek, gelişerek, yaşayıp tecrübe ederek var olmak hem daha anlamlı, hem daha doyurucu, hem de daha keyiflidir.
(Uyumsal Zeka Kitabı, Akış Bölümü... Devamı ve daha fazlası için Uyumsal Zeka kitabı tüm kitapçılarda ve online kitap satış sitelerinde...)