“Asgari Ücret, Emekli Maaşı ve Enflasyon İnsaniyet ve Ekonomi Arasında Bir Denge”
Dr. Ercan DEĞER
İş Geliştirme ve Projeler Koordinatörü | Baş Denetçi | Devlet Destekleri ve Teşvik Uzmanı | Şirket Büyüme Stratejisti | Dijital Çağda İş Geliştirme ve Dijital Çağda Sigortacılık Kitapları Yazarı | Kurumsal Pazarlama
Türkiye’nin ekonomik manzarasında, asgari ücret ve emekli maaşlarındaki artışların enflasyon üzerindeki etkisi, hem ekonomistler hem de halk arasında sürekli bir tartışma konusudur. TÜİK ve DİSK-AR verilerine göre, ülkede 7,5 milyon kişi asgari ücretle çalışmakta ve 9 milyon emekli bulunmaktadır. Bu demografik yapı, herhangi bir ücret artışının geniş çaplı ekonomik etkiler yaratacağını gösteriyor.
Türk-İş’in hesaplamalarına göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 18.969 TL, yoksulluk sınırı ise 61.789 TL olarak belirlenmiş. Mevcut asgari ücret olan 17.002 TL, bu sınırların altında kalmakta, bu da birçok ailenin yoksulluk sınırı altında yaşamak zorunda olduğunu gösteriyor.
Ekonomik teorilere göre, gelir ya tüketim ya da tasarruf için kullanılır. Ancak, asgari ücretliler ve emekliler için tasarruf yapmak zor olduğundan, ücret artışları doğrudan tüketim harcamalarına yönlendirilecektir. Bu durum, talebin ve dolayısıyla enflasyonun artmasına neden olabilir.
Ancak, insanlık durumunu göz önünde bulundurduğumuzda, enflasyonun yüksek olduğu bir dönemde asgari ücret ve emekli maaşlarını artırmamak, insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamamasına yol açar. Bu nedenle, ekonomik teoriler ve insanlık arasında bir denge bulmak gereklidir.
Bu dengeyi sağlamak için, asgari ücret ve emekli maaşlarındaki artışların, enflasyonist baskıları azaltacak şekilde dikkatlice planlanması önemlidir. Ayrıca, bu artışların ekonomik büyümeyi destekleyecek ve tüketici harcamalarını sürdürülebilir bir şekilde artıracak politikalarla desteklenmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, asgari ücret ve emekli maaşlarındaki artışlar, hem ekonomik hem de insani açıdan ele alınmalı ve her iki perspektif arasında bir denge kurulmalıdır. Ekonomik teorilerin yanı sıra, insanların yaşam kalitesini ve refahını artırmak da önemlidir. Bu iki konsepti birbirinden ayırmak yerine, onları birleştiren politikalar geliştirmek, Türkiye’nin ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliği için hayati önem taşımaktadır.
Dr Ercan DEĞER