Bilmek ve Yapmak
Proje yönetimi her geçen gün yaşantımızda daha çok yer alıyor. Bu nedenle organizasyonlar kendilerini bu alanda geliştirmeye çalışıyor. Proje yönetimi üzerine verilen eğitimlerin, seminerlerin, yazılan kitapların, makalelerin, paylaşımların da sayısı her geçen gün artıyor. Buna karşılık eğitimlerde anlatılanlar, kitaplarda yazılanlarla gerçek hayatta uygulananlar arasında ciddi farklar var.
Bildiklerimizle (Knowing) gerçek yaşamda uyguladıklarımız (Doing) arasındaki kopukluğu Jeffrey Pfeffer ve Robert Sutton beraberce yazdıkları “The Knowing – Doing Gap” isimli kitaplarında ele almışlar. Kitap şu satırlarla başlıyor:
“Verilen bunca eğitim, öğretim, alınan yönetim danışmanlıkları, yapılan araştırmalar, yazılan kitaplar ve makaleler varken, bu kaynaklar nasıl oluyor da yöneticilerin ve kuruluşların iş yaşamında, gerçekte yaptıkları üzerinde bu denli az etki yaratabiliyor?”
Bu iki yazar özetle, bilmenin yeterli olmadığını, gelişim için cesaretle, bilgi birikimimizi aksiyona dönüştürecek adımlar atmamızın önemini vurguluyorlar.
Bilgi birikiminizle gerçek yaşamda uyguladıklarınız arasındaki kopukluklar üzerine muhtemelen sizin de deneyimleriniz vardır. Planlamaya yeterince zaman ayırılmayan, gereken zamanın çok daha öncesinde bitirilmeye çalışılan, hatta yaratacağı değere inanmadan yönetilen projelerde sorumluluk almış olabilirsiniz.
Benzer bir deneyimi hatırlamaya çalışın, uygula(ya)madığınız süreçlere odaklanın. İçinize sinmeyen kararlarınız, uygulamalarınız için gerekçeleriniz de vardır mutlaka; Bizim şirkette işler böyle yürür, sözleşme onu gerektiriyor, yöneticilerim anlatacaklarımı anlamaz, ekibimiz zayıf, yeterli kaynağımız yok, …
Bu deneyimin size yaşattığı duyguyu tekrar hissetmeye çalışın; Moral bozukluğu, kaygı, başarısızlık, çalıştığınız şirkete, işinize yabancılaşma, ... ?
Sizi aşağıya çeken, yaşam kalitenizi düşüren bu deneyimleri azaltmak, bunlardan tam tersine beslenebilmek de mümkün. Öncelikle yaşadığınız deneyimlerdeki etki alanınızın, gücünüzün sınırlarını samimiyetle belirlemeniz gerekiyor.
İzlediğiniz yolu seçmenin etki alanınız dışında olduğuna inanıyorsanız, yaşadıklarınızda size kendinizi kötü hissettiren şey nedir? Ne oluyor da elinizde olmayan bir konunun sizi aşağıya çekmesine izin veriyorsunuz? Yanlış şirkette mi çalışıyorsunuz, yanlış işi mi yapıyorsunuz, … ?
İçinize sinmeyen süreci değiştirmenin aslında etki alanınızın içinde olduğunu da fark edebilirsiniz. Gücünüz olmasına rağmen doğru olan yaklaşımı neden tercih etmediğinizi de anlamaya çalışmak önemli. Doğru olduğunu söylediğiniz şeye aslında iç sesiniz mi direniyor, içten içe yetkinliklerinizden kuşku mu duyuyorsunuz, açık denizlere açılmaktansa, güvenli bir limanı mı tercih ediyorsunuz?
Yaşadığınız deneyim ne olursa olsun, size o kararları verdiren duyguları, kök nedenleri anlayamadan,
başarısızlıklarınızla yüzleşmeden, onlardan dersler çıkarmadan,
ve en nihayetinde, aklınız ve duygularınızla belirlediğiniz tercihler doğrultusunda cesur adımlar atmaya başlamadan doyumlu, başarılı bir iş yaşamı sürdürmek mümkün değil.