Cuma motivasyonu: Negatif deneyimler hayata nasıl anlam katar?
Kültürden kültüre nem farkı değişse de sadece ‘insan’ olarak yaşamına devam etmek her yerde bir mücadele haline gelebilir. İşin özünde, bunun refah ve eğitim seviyesiyle değil sadece insan olmakla alakalı olduğunu görebiliriz. İnsan olmanın anlamını biraz kazıdığımızda, sadece bir durum belirtmez. Yaşamak, aktif olmak ve etkileşim içinde olmayı çağrıştırır. İnsanın bir anne karnından çıkması bile bir çaba gerektirdiğinden; bizim negatif ya da pozitif olarak addettiğimiz anlamların ‘insan olarak var olmak’ içinde eridiğini görürüz.
Duygularımızı dönüştüremediğimiz ve kaygımızı yönetemediğimiz sürece hayatın başkası için su içmek kadar basit olan kısımlarına bile uyum sağlayamayacak duruma gelebiliriz. Tabii, bunun tam dersine, duygularımızı dönüştürüp, yaşadıklarımızı idame ederek hiç benzerine rastlanmamış bir kuvvet gösterebilir ve ummadığımız bir şekilde yeniden doğabiliriz.
Örneğin; gireceğimiz bir toplantının stresini kaldıramayıp, toplantımıza hazırlanmamak gibi bir ruh haline girmek mümkündür. Oysa, bir toplantıya hazırlanmak ve katılım göstermek; işimizin ve hayatımızı idame ettirme yöntemlerimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Tam tersine yoğun ve dışarıdan travmatik olabileceği görünen bir durumu enine boyuna düşünüp, hissedip; ne kadar zor görünse de kendimizi planlayarak üstesinden gelmek de mümkündür.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Araştırmalar gösteriyor ki, sevdiklerimizi kaybetmek gibi bir buhran yaşadıktan sonra bile bu hali dönüştürebilmek, insana büyük bir fayda katıyor. Hiçbirimiz zor dönemler yaşamayı, tüm sevdiklerini kaybetmeyi, işinden olmayı ya da sancılı bir döneme girmeyi istemez elbette. Fakat, araştırmalar, eğer başımıza bunlar geliyorsa ve artık seçme şansımız yoksa; yani ‘hayat’ olmuşsa, kendimize yapabileceğimiz en iyi şeyin, bunu dönüştürmek olduğunu söylüyor.
Peki ya kötü şeyler yaşadığımızda, duruma ve kendimize içgörü geliştirme ve bu hali bir bilgeliğe dönüştürme işini nasıl yapabiliriz? Oregon University'de yapılan bir araştırmaya göre zorlu bir olay karşısında genel anlamda 3 tepki/tepkisizlik/anlayış mekanizması devreye giriyor. Bunlardan biri yapacak bir şey olmadığını düşünmek ve olan olayı değiştiremeyeceğimizi kabul etmek, sorgulamamak veya çok az sorgulamak. Diğeri, olan zor durumun, mevcut inançlar ve hayata bakış açısı kuvvetlendirdiği bir izdüşümde çalışıyor.
Durum karşısında bilgelik geliştirmek ve krizimizi yönetmek ise, aynı araştırmanın devam projesinde yer alıyor. Bu vadede yardım istemek ve hayata yeniden tutunmak üzere açık olmak, katılımcıları önceki hallerinden daha da kuvvetlendirdiği gözlemleniyor. Çünkü tecrübelerini algılamış ve kendilerine katmış oluyorlar. Bu şekilde, pozitif olmayan tecrübelerimizin hayatımıza anlam katmasının, onlara nasıl yaklaştığımızla bağlayabiliriz.
Her koşulda kendimize iyi gelebilmek için yüreklenebiliriz…