DEĞERLER
Yaşam sizlerin ellerinde(n) değer kazanıyor, siz onlara değer verdikçe....
‘’ Hayatımız online, ilişkilerimiz web ağlarına bağlı oldu olalı ticaret, tık klik mouse sesleri eşliğinde sanal yapılıyor. Hal böyle olunca hal’ler, hol’lerin yerini ekranlar; sıcak çay eşliğinde yapılan tanıtım, pazarlama sohbetlerinin yerini ise mailing, bookmarking, e-.......’ler alıyor.’’
Diye başlayan cümlelerimi göndermedim editörüme; çünkü herkes gibi krize dair olan bitenden etkilenmemek olası değildi, etkilendim ben de...
2 ay önce yakın bir arkadaşımın ailesinden biri işten çıkarıldı. Çalıştığı ilk ve tek işyerine, emekliliğine sayılı yıllar kala gittiği bir sabahtı; turnikeden geçip işinin başına geçmesine -yıllardır nüfus kağıdı gibi taşıdığı kartı- müsaade etmemişti. O ve onun gibi 59 kişi daha, ne olduğunu ilk anda anlayamamışlar, birinin ATM’e bakmayı akıl etmesi üzerine başlarına geleni öğrenivermişlerdi!
Krizin yansıması, bahanesinden bir sahneydi...
Sonraki sahnede: bir kutuya sığdırılmaya çalışılan 21 yıla eşlik etmiş eşyalar, 150 mesai arkadaşının ziyareti, sarılmalar, -üzüldüm-leşmeler, ‘sıra bana gelir mi?’ endişeleri...
Bir sonraki karede ( ev, aile üyeleri) Kriz masası kuruldu, çekirdek aileyeyle beraber anne, baba, kardeş, gelin, kayınvalide, kayınpeder, bacanak, kuzenler toplandı. Hesap, kitap yapıldı, borçlar alacaklar tespit edildi, harcamalar gözden geçirildi, bütçe revize edildi. Büyük kız ‘‘okul sonrası çalışırım’’ dedi, kayınpeder ‘kime iş sorulur’ listesi yaptı. Gözyaşı döken de oldu, sırta sıcacık dokunan da...
Ev dışındaki sahnede: 60 kişi ile birlikte bir avukat, hukuki görüşmelerini harareretli hararetli yapmaya devam ediyor.
Türkiye’nin önemli kuruluşlarından biri ile çalışanlarının krize verdiği tepkinin sahneleri devam ediyor, OYUN BİTMEDİ...
Amerika’da büyük bir finans kurumu 100’lerce çalışanını işten çıkardı. Karı koca aynı anda işsiz kalakaldılar. 4 çocuk ve banka kredisi borçlarıyla beraber birbirlerine bakakaldılar. Sahnede tek var olan şey; çaresiz, umutsuz bakışlar!
Karı koca anlaştılar, önce dört çocuk ardından kendilerini öldürdüler!
Sahne: yok, perde kapandı.
Senaryoları bu kadar mı yazılmış? Yoksa tutunacak hiçbir dal, hiçbir değer kalmamış mı? Sorsak neye yarar, onlar için artık sahne kapandı...Ama sormalı çünkü;
Amerika’nın önemli kuruluşlarından biri ile çalışanlarının krize verdiği tepki, bazıları için devam etmiyor, OYUN BİTTİ....
2 yıldır dinlediğim insanlar, okuduğum haberler/yazılar, izlediğim/gördüğüm yaşam sahneleri ortak bir konuya götürüyor: Değer, değerler, değerlerimiz
Nedir değerli olan?
Yaşam
Para
Sevgi
İnsan
Ev
Hava
Toprak
Aile
İş
Adalet
Yemek
Saygı
Liste uzar gider, sıralama herkese göre değişir. Değerler, değer yargıları kişiye ve içinde bulunduğu topluma göre şekillenir.
Yaşam, değerliyse yaşanır...
İş, değerliyse yapılır...
Para, değerliyse kazanılır...
O adam/kadın, değerliyse ilişki kurulur...
Lider, değer katıyorsa takip edilir......
Ekonomi içinde insanın en büyük değer olduğunun altını tekrar tekrar çizen, hatırlatan değerli insanlardan Acar Baltaş da, son 2 Ceo’s yazısında değerler hakkında yazıyor. ‘’Değerlerle kriz yönetimi nasıl yapılır, kurum içinde değerler, değerler nasıl hayata geçirilir’’ leri anlattı, anlatıyor... Baltaş, ‘’değerler, yaşamak için kurallar ve kararlar için pusuladır’’ diyor.
Şubat ayında İstanbul’da İK Zirvesi yapıldı. Michigan Üniversitesi Ross İşletme Fakültesi Profesörü ve RBL Grup’un ortağı Dr. Wayne Brockbank; ‘’karşılaştığım en etkili haikayelerden’’ birisi dediği; çalışanına ve müşterisine değer vererek pazar payını değiştirmeyi başaran bir kurum ve CEO örneği anlattı. Pazar payı %24’ten %19’a düşüp 1 milyar dolar kaybeden şirkette kriz çanları çalınca şirketin CEO’su; tüm departmanları gezip, herkese tek tek problemi anlatmış ve ‘’durumu düzeltmek için ne yapabilirsiniz, nasıl katkı sağlarsınız?’’ diye sormuş. O ana kadar kararlarını hisse değeriyle ölçerek veren yönetim, nihayet önce çalışanına değer verme ve birlikte krizi aşmak için çalışanını çözüme ortak etme stratejisinikullanabilmiş. Çalışanlarının yönlendirmesi ile de müşterisine değer vererek ‘’nasıl ürün ve hizmet istediklerini’’ sormuş, dünyaya yayılmış müşterilerine ulaşıp anketler yapmış ve sonuçlarına göre kararlar almış. Bu yöntemle %24’ten %19’a düşen pazar payını, %31’e çıkararak 2,4 milyar dolar kazanmış olmasına şaşmamalı.
Hem mikro hem makro ölçekte ahlaki ve etik çerçeveyi belirleyerek bireye, kuruma ve topluma yön veren şeyler değerler oluyor. Özellikle kriz anlarında insanlar da, kurumlar da ‘’nedir değerli olan?’’ sorusunu sormalı, listesini gözden geçirmeli, sonra kararlar almalı. Aksi durum hüsran, acı yahut yanlış karar, zarar oluyor.
2 yıl önce Hindistan’a gittim. En büyük değerleri yaşamak ve kendileri olan zayıfinsanlar tanıdım. Caddelerde çoluk, çocuk, deve, horoz iç içe süregiden yaşam içinde, önüne aniden çıkan hayvana saygı duyabilen sürücüler gördüm. Cadde kenarlarında, bir tente ile üzeri kapatılmış yataklar ev görevi görüyordu. Bir karton ile üzeri kapatılmış tahta parçaları ise dükkan oluveriyordu. Bir kumaş yahut ağaç parçası yetiyordu hayata uyanmaya...Sabah olunca herkes için yavaş akan bir hayat başlıyordu. O yavaşlık ve sadelikten bakan gözlerde, sevgi, umut ve turistlere neşeyle sallanan eller gördüm.
Geçen sene ABD’ye gittim. En büyük değerleri kapitalizm ve dolar olan şişmaninsanlar tanıdım. Gökdelenler, araçlar, insanlar içinde yolunu kaybetmiş sürücüler gördüm. Kısa sürede tükenecek iphone’lara yetişmek için henüz karanlık saatlerde başlıyordu mac mağazasının önünde kuyruklar. Çapı 15 cm olan cookie’lere eşlik eden maxi boy coffee’ler ile ağarıyordu gün ve gün ışığı yetmiyordu hayata uyanmaya...Sabah olunca herkes için hızla akan bir hayat başlıyordu. O hız içinde kendine bakmayı unutmuş gözlerde, korku, nefret ve acıyı gördüm. El sallamayı sanki hiç öğrenmemiş ellerin, ‘’ köpeğimi ne hakla çekersin’’ bağırışıyla turist kamerasını kırdığını gördüm.
‘’GSMH içinden doyurucu bir pay alan toplumlarda insanlar, kendilerine ve diğerlerine yabancılaşır mı? kaybedecek maddi değerlerinin miktarı arttıkça insanlar doyumsuz, mutsuz olur mu?’’ soruları olsa olsa psikologların, sosyologların araştırma konusu olacaktır. Komşuluk, yardımlaşma, aile, büyüklere saygı, paylaşma, sevgi gibi önemli değerleri olan bir toplumda büyüdüğüm için şükrediyorum. Çünkü; az gelişmiş ve/veya gelişmekte olan ülke olmanın dezavantajları içinden bakanların yaşama tutunmak, mücadele etmek için kendilerinden ve değerlerinden güç aldıklarını gördüm. Uzmanlar değerler listesinde insanı ilk sıralara koyan kurumların geliştiğini, geliştirdiğini ve lider olduğunu söylüyor artık. Bense herşeyin zıddıyla var olduğunu değerler penceresinden bakarak; 2 ülkeye dair izlenimler, 2 yaşanmış tepki, 2 adam aracılığıyla hatırlatmak istedim. Çünkü yaşam sizlerin ellerinde(n) değer kazanıyor, siz onlara değer verdikçe....
25 Şubat 2009, İstanbul
(NOT: Bu yazı CEO's Dergisi 61. sayıda yayımlanmıştır)
Shopping Center Manager
9ySevgili dostum, zevkle, heyecanla, hevesle okudum. Çok şeyi çok güzel dile getirmişsin. Akıl ve gönül ufkumuzu açan bir yazı..
:)
Founder I Entrepreneur Mentor I Executive Coach | Corporate Trainer | Strategy & Business Development Consultant
9y....gün ışığı yetmiyordu hayata uyanmaya. 👏👏👏
THANKS :)))
Career & Human Resources & Adult Education
9yTeşekkür ederim :)