DIRDIRCI SES: İÇİMİZDEKİ SABOTÖR
“İçimi kemirmeyi bırak Olric.
Düşünmeyin o zaman efendim.
Söylemesi kolay Olric!”
Olric de amma acımaz sahiden. Oğuz Atay haklı, düşünmeymiş! Söylemesi kolay!
Benim de bir Ulric’im olsa adı ne olurdu acaba? Benimkisi bu aralar hayattan elini ayağını çekmiş yaşlı nineler gibi çekimser; bak karamsar bile değil, çekimser. Karamsar olmak için enerji gerekir, karamsarlar söylenir bir kere. Benimkinin söylenmeye falan da hali yok ki!
“Sussam olmaz, konuşsam hiç olmaz” diyor içimdeki o ses. Onu ayrıştırmaya geldi sıra. Hiç canım istemiyor. Halim yok. Yine.
Olsa olsa “Haminne” olur benimkisinin adı. Nerde Olric, nerde haminne. Havalı bir iç sesim bile yok, peh :( Hem Ulric baya bilge, benimkisi ise “ona halim yok, buna halim yok.”
“Hııı canım. Sen anlat. Onu da denedim olmadı, bunu da denemedim olmadı.” Evet, ama…” diye ama’ları sıralıyor. Çok laf var, hiç icraat yok. Her haltı bildiğini sanıp da iş uygulamaya gelince “işte canım haftaya inş” diyen yeni yetmeler gibi bir haminne. Hem haminne, hem atarlı.
Gözlerini devire devire, konuşmaya bile mecali yokmuş da lütfedip son bir enerjisini toplamış gibi bir edalar, ağdalı ağdalı ağız süzmeler…
Haminne direksiyonda olduğunda kalbim hep savaşta, kafam karışıyor, içim huzursuz, netlikten eser yok.
Haminnenin amacını da buldum. Beni geçmiş hayal kırıklıklarımdan dolayı, yenilerinden korumaya çalışıyor. Ya olmazsa diye, hemen heveslenmeyeyim diye, “ben daha önce denedim olmadı” diyor. Ya bu sefer de olmazsa diye koruyor beni.
Üzerinde bez bir elbise var, sönük gri. Elbisenin kendisi güzel olmasına güzel de bir şey eksik… Işık yok ışık! Mat bu kadın. Hani böyle çok güzel kadınlar olur, tek tek bakarsın her tarafı güzel, elbisesi güzel, derli toplu, bakımlı ama bir şey eksik. Bakar bakar anlayamazsın sorunun ne olduğunu. Tam öyle! İçindeki ışık sönmüş bu kadının. Ruhu lambayı kapatıp çıkmış bedeninden.
Üniversiteleri bitirmiş, en afilli yerlerde plazalarda çalışmış, sonra da çocukları doğurunca eve tıkanmış, içi çekilmiş bir kadın. Haminneliği de bundan, atarlı tarafı ise kendini böyle beğenmemesinden.
E iyi de böyle yapa yapa, ne istek kaldı içimde ne tutku. Hayatımdaki anlam çekildi gitti. Ama haminnecim oluyor mu böyle, şimdi anladım senin de sebebini, beni koruyup kollaman hoşuma da gitti doğrusu. Ama da yani hayal kırıklığı yaşamayalım derken hayal kuramaz olduk hoş mu? “Çok gülme sonra ağlarsın” gibi oldu bu yani. Ağlama ihtimalinden dolayı baştan hiç gülmez olduk.
Oysa senin suçun değil Haminne, ışığını tekrar yakabilirsin.
******
Yukarıdaki içsel diyalogda “SABOTÖR” denilen içimizdeki dırdırcı sesi anlattım.
AD: Haminne
MESLEK: Bilmiyor, unutmuş.
FİZİKSEL ÖZELLİKLER: Bez bir elbise, sönük gri renk. Mat bir kadın.
KONUŞMA TARZI: Gözlerini devire devire, konuşmaya bile mecali yokmuş da lütfedip son bir enerjisini toplamış gibi ağır ve karamsar konuşuyor.
FAVORİ CÜMLELERİ: “Halim yok. İsteğim yok. Zaten yapsam ne olacak ki? Daha önce yaptım da ne oldu ki?”
AMACI / SUNDUĞU FAYDA: Hayal kırıklığından korumak.
BENİ NASIL ENGELLİYOR? / ZARARI: Yeni şeyler denemeyi, risk almayı ve harekete geçmeyi engelliyor.
ONU NASIL İKNA EDECEĞİM?: Haminne’nin iş başında olduğunu fark ettiğimde, kendime hayallerimin hayal kırıklıklarımdan daha büyük olduğunu ve korkmama rağmen denemeyi seçtiğimi hatırlatacağım.
Siz de harekete geçemediğinizde, içiniz daraldığınızda yukarıdaki tanımları kendi Haminne’niz için yapın. İçinizdeki sizi engelleyen “dırdırcı” sesinizi yani sabotörünüzü bulabilirsiniz.
Baktınız bir korku, endişe, karamsarlık geldi, “yapamazsın!” ya da tam tersi “yapman lazım” diye bir ses çınlıyor içinizde: SABOTÖR ALARMI.
KÖTÜ HABER: HERKESİN AMA HERKESİN DIRDIRCI SESİ VAR. Kimininki dırdır olumsuz konuşur, kimininki işini hiç konuşmadan halleder. Dırdırcı ses zihnimizin kontrolünü ele aldığında huzursuzluk, kafa karışıklığı yani kalbimizin savaşta olması durumu kaçınılmaz. Hepimizin dırdırcısının ortak noktası bizi engellemeleri ve bunu çok akıllıca yapmaları. Dırdırcılarımız işlerini yaparken aynı zamanda bir de fayda sunarlar. Zaten sadece engelleyip hiçbir fayda sunmasalardı, onları dinlemeyi seçmezdik.
İYİ HABER: DIRDIRCIYI KONTROL EDERSENİZ, ARTIK O SİZİ KONTROL EDEMEZ. Onunla orta yolu bulmak için iyice tanıyın. Özellikle amacını, size sunmaya çalıştığı faydayı, neden orada olduğunu bulun. Bulun ki, sizi engellediği konuda aslında direksiyonda sizin olduğunuzu bildirip onu ikna edebilesiniz. Sunduğu faydayı alın, zararlarından sakının. Bastırmak ya da susturmak gibi yöntemleri denemeyin bile, daha da güçlenerek gelir.
Hemen bir sandalyeye oturtun onu, bırakın konuşsun. Konuşsun ki iyice tanıyın, tanıyın ki ayrışın. Nasıl konuşuyor? Neleri hep oluyormuş gibi genelliyor? Hangi kelimeleri sık sık tekrar ediyor? “Lazım, ama, hiç, hep, daha, bile” gibi örseleyici kelimeleri ne sıklıkla kullanıyor?
İPUCU: Ondan üçüncü şahıs olarak bir başkası gibi bahsedin ki, siz gibi davranmasını engelleyin. Yoksa gerçekliğin sadece bir kısmını sanki siz hep öyle yaparmışsınız gibi tüm hayatınıza ve tüm karakterinize genelleyebilir.
Bulduklarınızı bizimle de paylaşmayı unutmayın.
İyi haftalar,
Ayşe Yazgan