Duygusal Zekâyı Uygulamak: Duygulara Yön Vermek
Design by @Canva

Duygusal Zekâyı Uygulamak: Duygulara Yön Vermek

Yaşam ve kariyerde başarı ile doyuma ulaşmakta herkes için kritik bir öneme sahip olduğu birçok araştırma ile ortaya koyulan Duygusal Zekâ (EQ veya EI), birçoğumuz için yeni bir konu.

Daniel Goleman tarafından dünyaca meşhur edilmiş olsa da aslında ABDli iki Psikoloji Profesörü Peter Salovey ve John D. Mayer tarafından 90’lı yılların başlarında yazılan bilimsel makaleler ile akademik literatüre sokulan bu kavram, duygularımız ile aklımızı bir arada kullanarak, karşılaştığımız her durumda bizi amaçlarımıza götürecek bilinçli seçimler yapmamıza yardımcı oluyor.

Dünyanın kâr amacı gütmeyen en geniş duygusal zekâ ağı olan ABD merkezli Six Seconds , bu konuda oldukça basit, üç adımdan oluşan bir model kurgulamış. Bu müthiş etkili modeli yakından tanımak isterseniz kuruluşun web sitesini ziyaret edebilir veya Duygusal Zekâyı Six Seconds modeli üzerinden ele aldığım "Bunları Konuşalım" podcast serisindeki şu bölümü Spotify üzerinden dinleyebilirsiniz.

Duygusal Zekâ kavramı üzerinde okudukça, düşündükçe, çalıştıkça; Six Seconds modelinin üç adımı altında yer alan sekiz kritik EQ becerisinin Duygusal Zekâyı uygulamaktaki önem ve katkısını ilk elden defalarca deneyimledim. Bu sekiz beceri arasında yer alan "Duygulara Yön Vermek (Navigating Emotions)" anlaşılması ve uygulanması benim için en zor olanıydı. Üstelik bu beceri liderler için neredeyse hayati bir öneme sahipti.

Madem öyle, gelin bu kritik becerinin Duygusal Zekâyı uygulamaya nasıl katkı verdiğine çoğunuza tanıdık gelecek bir örnek üzerinden birlikte bakalım. 

Şöyle bir senaryo düşünelim...

Çok yorucu bir günün sonundasınız. Tek isteğiniz bir an önce eve varmak ve rahat koltuğunuza uzanıp keyifle dinlenmek. Ardından güzel bir yemek yiyip sevdiğiniz diziden birkaç bölümü arka arkaya izlemeyi düşünüyorsunuz.

Telefonunuz çalıyor... Arayan, yöneticiniz. "Geçen ayın bölge bazındaki satışlarını birkaç faktör üzerinden ayrıntılı bir şekilde ele alıp yorumlayacağın bir rapor hazırlamanı istiyorum" diyor, "Buna yarın sabah yapılacak Yönetim Kurulu toplantısında ihtiyacım var."

Deyim yerindeyse, yıkılıyorsunuz! Akşamınızın, gecenizin ve hatta belki de sabahın erken saatlerinin hiç de hayal ettiğiniz gibi geçmeyeceği belli oldu.

Onu dinlerken bir yandan düşünüyorsunuz...

İstenen raporu hazırlamak için kullanacağınız satış verileri yeni değil. Aslında geçen ayın verilerinin kesinleşip yayınlanmasından bu yana iki haftadan fazla zaman geçti. Yani yöneticiniz bu raporu sizden çok daha önce isteyebilirdi. Böylece size onu hazırlamak için gerekli zamanı vermiş ve hata yapma riskinizi de azaltmış olurdu. Ancak bunu yapmadı ve şimdi bu raporu hazırlamak için bütün gece çalışmanız gerekecek!

Karmaşık duygular içinde görevi kabul edip telefonu kapatıyorsunuz. 

Duygularınız çoktan harekete geçti. Düşünceleriniz de.  

İçinizde giderek büyüyen bir öfke var. Yöneticinizin bu yaptığının yanlış olduğunu bilmesi gerektiğini, böyle bir şeyi son anda talep ederek size yeterli zaman bırakmadığını ve böylelikle hatalara zemin hazırladığını düşünüyorsunuz.

Raporda kullanılacak verilerin haftalardır hazır olduğunu bildiğinizden; tarihi aylar öncesinden belli olan Yönetim Kurulu toplantısında ihtiyaç duyacağı bu raporun hazırlanmasını yöneticinizin neden son ana bıraktığını anlayamıyorsunuz. Böyle anlık ve plansız taleplerle gelmesinin onu iyi bir yönetici yapmadığını düşünüyorsunuz.

O kadar canınız sıkıldı ki rapora elinizi sürmek bile istemiyorsunuz. Eve gitme arzunuz da yok oldu. Yöneticinizin yanına gidip ona aklınızdan geçen her şeyi söylemek istiyorsunuz. Sonrası umurunuzda değil.

Farkında mısınız? Şu anda beyninize duygu merkezi olan amygdalanız hükmediyor. İçinizde büyüyen duyguların yoğunluğu altında duruma reaksiyon gösteriyor, düşünmeden tepki veriyorsunuz. Muhakemeniz yani aklınız ise hiç devrede değil.

İşte tam burada durun!

Eğer bir ölüm kalım meselesiyle karşı karşıya değilseniz, içinde olduğunuz duruma sizin için en uygun sonuçları üretecek karşılığı verebilmek için en azından birkaç saniye veya birkaç dakika durabilirsiniz.

Kendinize sorun: Şu anda hangi duyguları hissediyorum?

Bu soruyu kendimize sormak ve yanıtı üzerinde düşünmek bilişsel bir süreçtir. Bu işlem, alnımızın hemen arkasındaki frontal korteksin yani analitik beynimizin işidir. Yani hissettiğimiz duyguları görmeye, anlamaya, adlandırmaya çalıştığımız anda aklımız devreye girer ve amygdalamızın etkisi yani duygularımızın yoğunluğu ister istemez azalır.

Bir veya birden fazla duyguyu hissediyor olabilirsiniz. 

İlk fark ettiğiniz duygu öfke. Öfkeli hissediyorsunuz çünkü size göre yöneticiniz düşüncesiz ve bencil.

Burada durmayın... Orada başka duygular olup olmadığına bakın.

Biraz daha derin bakınca, kaygılı olduğunuzu da fark ediyorsunuz. Çünkü bu işe ihtiyacınız var ve bu şartlar altında raporu hatasız bir şekilde hazırlayabileceğinizden emin değilsiniz.

Kendinize sorun: Duygularım bana ne söylemeye çalışıyor olabilir?

Bizi hayatta ve güvende tutmakla, soyumuzu devam ettirmemize yardımcı olmakla görevli olan duygularımız, bu amaçlara yönelik kritik mesajlar taşırlar. Hissettiğiniz duyguların size hangi mesajları vermeye çalıştığını anlamaya çalışın.

Mesela öfke duygusu bizi harekete geçmeye çağırır. Belki de öfkelisiniz çünkü konfor alanınızın dışına çıkmanız gerekiyor. Bu durumda öfke duygusunun size mesajı şöyle bir şey olabilir: “Direnmeyi bırak ve konfor alanından çık!”

Aynı zamanda kaygılısınız çünkü raporu hatasız yapmak istiyorsunuz ama içinde olduğunuz ruh hali ve zaman baskısı buna yardımcı olmayacak. Bu durumda kaygınız size şöyle bir şey söylüyor olabilir: “Bu çok önemli ve tüm dikkatini vermene ihtiyaç var!”

Şu ana kadar beyninizde ve bedeninizde neler oldu?

Telefonda yöneticinizle konuşmaya başladığınız andan itibaren amygdalanız içine düştüğünüz durumun sizin için içerdiği tehditleri algıladı ve aklınızı devre dışı bırakarak beyninizin yönetimini eline aldı. Duygularınızın yoğunluğu sizi düşünmeden tepki vermeye davet etti. Ama siz bu davete uymayıp vereceğiniz karşılığa bilinçli bir şekilde karar vermek için durmayı seçtiniz.

Dönüp kendinize bakmaya, duygu ve düşüncelerinizi anlamaya giriştiniz. Bu andan itibaren analitik beyniniz (yani aklınız) devreye girdi. Böylece duygularınızın yoğunluğu azaldı ve bedeninizden sakince, nazikçe akıp geçtiler. Bedeninizdeki gerginlik çözülmeye, nabzınız yavaşlamaya, nefesiniz normale dönmeye başladı.

Artık bu duruma vereceğiniz karşılığı seçebilirsiniz.

Şimdi bu duruma nasıl bir karşılık vereceğinizle ilgili bilinçli bir seçim yapabilecek haldesiniz. Aklınızla duygularınızı birlikte bilgece kullanarak sizi hedeflerinize ulaştıracak en iyi karşılığı seçip vermeye hazırsınız.

Eğer kişisel gelişiminize gerçekten önem veriyorsanız, konfor alanınızdan çıkmanın ve zorluklarla yüzleşmenin gerekli olduğu bilincine de sahipsinizdir. Bu durumda, olana direnmek (tepki vermek) yerine “Evet zorlanıyorum ama bu durum benim güçlenip büyümem için bir fırsat” diye düşünebilir, konfor alanınızın dışına çıkmak için kendinize izin vermeyi seçebilirsiniz.

Diğer taraftan, “Bu raporu hazırlamak için ihtiyaç duyduğum her şeye sahibim. Bilgiliyim, yetkinim ve akıllıyım" diye düşünebilir, kendinizi tamamen raporu hazırlamaya odaklamayı ve sahip olduğunuz kaynakları işe koşmayı seçebilirsiniz.

Bu seçimleri yapmakta iş yerinizde yaratmak istediğiniz etkiden, kariyer hedeflerinizden, yaşamdaki hayallerinizden ve sahip olduğunuz değerlerden güç alabilirsiniz.

Eğer bu düşüncelerle raporu hakkıyla yapmayı ve ertesi sabah erkenden yöneticinize teslim etmeyi seçtiyseniz kısa süre içinde yaşayacağınız değişimlere şaşıracaksınız. Olayın en başındaki halinizde olsanız sizi fazlasıyla rahatsız edecek bu karar şimdi size gayet iyi gelecek.

Şimdi keyif alacağınız bir müzik açabilir, kendinize bir bitki çayı demleyip kokusunu içinize çekerek onu yudumlayabilir veya temiz havada kısa bir yürüyüşe çıkabilirsiniz. Bu aktiviteler sırasında daha da rahatladığınızı hissedecek; kendiniz için en iyi sonuçları doğuracak en akıllı karşılığı vermeyi seçebilmiş olduğunuz için zihninizin yeni ve rahatlatıcı düşüncelerle dolduğunu fark edeceksiniz.

Farkında mısınız?

  1. Zorlayıcı bir durumla karşı karşıya kaldınız ancak düşünmeden tepki verip kendinize ve hayallerinize zarar vermek yerine durmayı seçebildiniz.
  2. Bu durumun içinden en doğru sonuçları yaratacak şekilde çıkmak için duygularınızı dinlediniz, taşıdıkları mesajı anlamaya, çözmeye çalıştınız. Duyguların bilgeliğinden faydalanabildiniz.
  3. Tüm bu süreçte, duygularınızdan ve aklınızdan birlikte yararlanabildiniz.

Biliyorum, bunları yapmak kolay olmadı... Zihninizi zorlamanız, alışık olmadığınız şekilde davranmanız için esnemeniz gerekti. Ama unutmayın ki insan olgunlaştıkça, bitter tatları sevmeye başlar; çünkü ancak büyüdüğünde o tatlarda saklı keyifleri fark edecek bilinç ve lezzet derinliğine erişir.

Biraz daha büyüdünüz!

Zaten büyümek de özünde bu demektir. Şimdi kendinizi bunun için takdir edin. Zorlu bir durumda sizi amaçlarınıza götürecek en iyi seçimi yapmış olmanın keyif ve gururunu yaşamak için kendinize izin verin.

Kendinize şuna benzer bir şeyler söylemenizi çok isterim çünkü bunu tamamen hak ettiniz! “Duygularımla aklımı birlikte kullanarak büyüdüğüm için kendime sımsıkı sarılıyorum! Bu süreçte değerlerime bağlı kalabildiğim ve amaçlarıma destek verebildiğim için kendimle gurur duyuyorum.”

Duygusal Zekâyı başarıyla uyguladınız!

Sizi amaçlarınıza ulaştıracak en doğru karşılığı vermek için rasyonel ile duygusalın; başka bir deyişle, aklınızla duygularınızın iş birliği yapmasını sağladınız. Nahoş duygular hissederek başladığınız bu zorlu durumdan, sizin için en iyi sonuçları yaratacak bilinçli bir seçim yaparak, hoş duygularla çıktınız. 

Son birkaç söz...

Eğer yazdıklarımı buraya kadar okuduysanız, bu alanda gerçekten gelişmek istediğinize inanıyorum. Ancak biliyorsunuz ki bir beceriyi geliştirmekle kas geliştirmek aynı şeydir. İkisi de düzenli ve sık tekrar yapmayı, kendini tamamen bu çabaya vermeyi gerektirir.

Bu sonsuz yolculukta bir insan olduğunuzu unutmayın ve kendinize hata yapma izni vermekten geri durmayın. Bir adım ileri gittiğiniz her anda da kendinizi takdir edin. Unutmayın ki vazgeçmeden yola devam edenler, bilginin meyvesine elbet kavuşurlar.

Yolunuz açık ve aydınlık olsun!


D. Kılıç Arslantürk / EQAC, BPC

Joshua Freedman

Building trust-centered leadership, teams & organizations where people can be & do their best. MCC, CEO of Six Seconds - the global emotional intelligence community

2y

Fantastic example!

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Demir Kılıç Arslantürk adlı yazarın diğer makaleleri

  • 3 Temel Liderlik İşlevi

    3 Temel Liderlik İşlevi

    Liderliğin tanımı ve bir liderin temel görev ve sorumluluklarının neler olduğu hem iş dünyasının hem de akademinin…

    1 Yorum
  • Yeni bir geribildirim metodu önerisi: İNSAN ODAKLI GERİBİLDİRİM

    Yeni bir geribildirim metodu önerisi: İNSAN ODAKLI GERİBİLDİRİM

    BU YAZIYI NEDEN OKUMALISINIZ? Etkin iletişim, yani konuşmak, anlamak, anlaşmak, uyumlanmak ve uyum içinde hareket…

    1 Yorum
  • PRATİK BİR DUYGUSAL ZEKÂYI UYGULAMA KILAVUZU

    PRATİK BİR DUYGUSAL ZEKÂYI UYGULAMA KILAVUZU

    Dünyada kısaca EQ veya EI olarak anılan Duygusal Zekâ (bu yazıda kısaca DZ diyeceğim) kavramını ortaya atan ABDli iki…

    2 Yorum
  • A Simple Guide to Practicing Emotional Intelligence

    A Simple Guide to Practicing Emotional Intelligence

    Although the two psychologists, Peter Salovey, and John D. Meyer, came up with the notion of EQ, a clinical…

    3 Yorum
  • Büyürken Küçük Kalmak

    Büyürken Küçük Kalmak

    Birkaç gün önce Unilever eski CEO'su Paul Polman'ın bir yazısını okudum. Polman, SVB'nin iflasıyla ortaya çıkan yeni…

    13 Yorum
  • Practicing EQ: Navigating Emotions

    Practicing EQ: Navigating Emotions

    EQ was always a hot topic for me. Daniel Goleman was the first point of contact in this field, and I was immediately…

  • Elveda Mustafa... Şimdilik.

    Elveda Mustafa... Şimdilik.

    Çok üzgünüm, çok..

    11 Yorum
  • Tam yazlık kitaplar...

    Tam yazlık kitaplar...

    Sevgili dostlarım, Duygu yüklü bir beyaz yaka hikâyesini anlatan; okurlarından pek çoğunun yaşamında önemli…

    2 Yorum
  • Senin arabanı hangi at çekiyor?

    Senin arabanı hangi at çekiyor?

    Phaedrus diyaloglarında Platon, kanatlı atların çektiği uçan bir arabadan söz eder. Arabaya, hakikat, iyilik ve…

    1 Yorum
  • Kendi kabileni bul

    Kendi kabileni bul

    Hayata atıldığında sudan çıkmış balığa dönersin. Balta girmemiş bir ormana gökten paraşütle inmiş bir yabancıdan farkın…

    3 Yorum

Diğer görüntülenenler