GÜNÜMÜZ İŞ HAYATINDA ÇALIŞANLARIN EN BÜYÜK 8 ENDİŞESİ
HEPİMİZİ İLGİLENDİREN GERÇEKLER

GÜNÜMÜZ İŞ HAYATINDA ÇALIŞANLARIN EN BÜYÜK 8 ENDİŞESİ HEPİMİZİ İLGİLENDİREN GERÇEKLER

İş hayatı hızla değişiyor özellikle salgın hastalıklardan sonra ekonomik belirsizlikler gözle görülür şekilde artıyor gerek kişisel gerek kurumsal beklentiler kimi zaman yükseliyor kimi zaman da “belirgin” bir biçimde azalıyor. Bu süreçte bazen kendimizi bu karmaşada kaybolmuş, depresif hissedebiliyoruz. Ben de hem çalışanlardan gelen geri bildirimler hem de kişisel gözlemlerimle derlediğim bazı fikirlerimi paylaşmak istedim.

Belki de birçoğumuzun içinden geçtiği bu süreçleri hep birlikte daha iyi anlayabiliriz.

 

1. İş Güvencesi ve Ekonomik Belirsizlikler

Hepimizin aklında bir soru: “İşim ne kadar güvende?” Ekonomik krizler, şirket içi yeniden yapılanmalar ve iş dünyasında artan rekabet, bu endişeyi her gün biraz daha körüklüyor. Teknoloji ve otomasyonla birlikte işlerin hızla değiştiği bir dönemde, işimizi kaybetme korkusu ne yazık ki birçoğumuzun en büyük endişesi. Yeninin eskiyi yok etmesi kaçınılmaz. Eski, bu değişimde ayakta kalmayı başaramazsa yıkımı büyük oluyor. Koca bir çınarın devrilirken çıkardığı acı çığlık gibi etkisi de yıkıcı olabiliyor.

 

2. Kariyer Gelişimi ve İlerleme Fırsatları

İş hayatına başlarken hepimizin hayali belli: bir gün daha iyi bir pozisyona gelmek, yeni yetkinlikler kazanmak ve emeğimizin karşılığını almak. Ama gerçekte hepimiz böyle fırsatlara erişebiliyor muyuz? Kariyer basamaklarını tırmanamama veya gelişim imkânlarının eksikliği, çalışanların kendilerini değersiz hissetmesine neden olabiliyor. Motivasyonun on bir temel kurallarından biri olan ödül sistemi çalışmadığında, beklenen terfiler gelmediğinde, çalışanın tecrübesi sadece yöneticisinin istifade ettiği bilgi birikim olarak kaldığında çalışanların hissettiği değersizlik duygusu daha kötü sonuçlara sebep olabiliyor.

 

3. İş-Yaşam Dengesi: Efsane mi Gerçek mi?

Modern iş hayatının temposu içinde en çok kaybettiğimiz şeylerden biri de bu denge. İş yerinden gelen e-mailler, sürekli açık olan telefonlar ve bitmek bilmeyen projeler, kişisel zamanımızı elimizden alıyor. İş-yaşam dengesi, bazen bir lüks gibi görünse de aslında sürdürülebilir bir kariyerin olmazsa olmazı. Refah seviyesi yüksek ülkelerdeki iş yaşam dengesi, yüksek çalışma saatleri, adaletsiz hiyerarşi ve düşük kurumsallık meziyeti olan ülkelere nazaran ütopya gibi dursa da gerçek. Fazla çalıştığı için evine zorla gönderilip istirahat etmesi gerektiğini öğrenen çalışan da , biz bir aileyiz biraz uykundan feragat et canım ne var bunda diyen de aynı sektör ama iki ayrı ülke..

 

4. Yüksek Stres ve Tükenmişlik

Eminim ki herkes bu hissi bir noktada yaşadı: Artık dayanamıyormuşsunuz gibi geliyor, iş yükünüz her geçen gün artıyor ve siz yorgunlukla savaşıyorsunuz. İş yerinde sürekli artan talepler, aşırı iş yükü ve stres, çalışanların hem fiziksel hem de zihinsel sağlıklarını tehdit ediyor. İşini seven birinin bile bu hislere kapılmaması çok zor. Sonuçları, motivasyon kaynaklarından birine denk geliyor, iş  yerinde kıymetiniz biliniyor ve beklentileriniz ile hayalleriniz karşılanıyorsa çekilen acı değmiyor değil.

 

5. Değer Görmeme Hissi

“Yaptıklarım fark ediliyor mu?” Hepimiz bazen bu soruyu soruyoruz. İş yerinde takdir edilmek ya da en azından emeğimizin farkında olunması, motivasyonumuzu ayakta tutan en önemli unsurlardan biri. Ancak birçok kişi, iş yerinde yeterince değer görmediğini hissediyor ve bu da işten soğumaya neden oluyor.

6. İş Yeri Kültürü ve Zor İnsanlarla Çalışma

İş yerinde uyum, başarı için olmazsa olmaz. Ancak hepimizin karşılaştığı bir gerçek var: zor insanlarla çalışmak. Kötü bir iş yeri kültürü ya da zehirli iş arkadaşları, iş yerini bir savaş alanına çevirebilir. İş yerindeki bu tarz dinamikler hem kişisel huzuru hem de profesyonel performansı olumsuz etkileyebiliyor. Eğitimin başladığı yer ev, öğretimin başladığı yer okul, “uygulatım” ın olduğu yer de iş yeri. Asosyallik elbette tavsiye edilir bir özellik değil ama tadında bırakılan iş ilişkileri her derde deva.

 

7. Teknolojik Değişim ve Uyum Sağlama Korkusu

Dijital çağdayız ve teknolojinin hızına yetişmek bazen bir yarışa dönüşüyor. Yeni yazılımlar, otomasyon sistemleri, yapay zeka… Hepimizin aklında aynı korku: “Bunlara ayak uydurabilir miyim?” Özellikle tecrübeli çalışanlar için bu değişimler, kariyerlerinde geride kalma korkusunu beraberinde getiriyor.

 

8. Maaş Yetersizliği ve Finansal Güvence Eksikliği

Geçim derdi, maaş artışlarının enflasyonla yarışamaması ve artan yaşam maliyetleri… Maaşın yetersiz kalması, çalışanların hem iş tatmini hem de yaşam standartları üzerinde büyük bir etkiye sahip. Maddi güvence eksikliği, belki de en yaygın endişelerden biri.

 

Sonuç

Bu endişeler, sadece bireylerin değil, şirketlerin de dikkate alması gereken hayati konular. Eğer iş yerinde daha mutlu, motive ve üretken bir ekip istiyorsak, bu endişeleri anlamak ve çözüm üretmek hepimizin sorumluluğu. Her şeyden önce, insan olduğumuzu ve hepimizin bazen kırılgan olabileceğini kabul etmek, iş dünyasında atabileceğimiz en değerli adımlardan biri olabilir.

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Kadir Sinan DÖNMEZ adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler