Güven

Güven

Kaç patronla çalıştıysam hep aynı.. en çok neyden korkuyorsun arkadaşım? Orada müdürsen işini kaybetmekten, yok firmanın sahibiysen, batmaktan ki sanırım bu evlat acısı gibi bir şey.. peki ne yapıyorsun? Haydi kendimizi kandırmayalım, bol bol yalan söylüyorsun. Peki bir işe yarıyor mu?

Bu yazının konusu bu.. şirket patronları/müdürleri nasıl yalan söyler, buna kim inanır, kim kazanır?


Aslında çok uzun yazmaya gerek yok. Belli başlı konular sektörden sektöre aynıdır. Amaç para kazanmak olduğuna göre hem geliri arttırmaya hem gideri az göstermeye çalışırlar. İşte halka açık bir şirketimize bakalım; yıl sonu tahminleri tutsun diye gelir raporlar, hâlbuki daha faturası değil pazarlığı dahi bitmemiş.. stoğu şişirir, saydırmaz, yoldaki mal der.. Giderine bakalım; aman operasyonel verimli görünelim, şu giderleri taşeron yapsın, şunlara bağış diyelim vs.. Ya denetim? “Bu saatten sonra olumsuz görüş verecek değiliz..” demeye daha kapıdan girerken razı, sırtında ciro hedefi kamçılı sevgili denetçim.. Olur sevgili patronum, sen öyle dedin diye ben bankayı bu şekilde bilgilendiririm der muhasebecim.. olur tabi patron, sen öyle istedin diye bir yazılım hazırlarız, yurt dışından istedikleri belgeyi o an taze taze yaratıveririz der bilgi işlemcim.. bu fizibilite olmadı mı? Hay hay oynarız parametrelerle.. iyi de ne için?


Burada kurtarılan şey o yılın bonusudur mesela.. kredi taahhütleri tutmuştur, bir yıl daha devam.. para kazanıyoruz sonuçta. Bu mudur? Değil. Aslında kimseyi kandıramıyorsun sevgili patronum/müdürüm, bir tek kendinden başka. O, şüphe çekmesin diye hafifçe karaladığın mükemmel performansına senden başka kimse inanmıyor. En büyük hissedarın talimatıyla eğriye doğru dediğin taa karşıdan belli oluyor. Sana kredi verecek banka, denetim raporunu okumuyor bile, ama sen yine yaptırmak zorundasın. Bir gün daha bittiğinde, gemiyi bir şekilde su üzerinde tuttuk sanırken.. o koca koca unvanlara sımsıkı sarılmışken, aslında büyük bir şeyi topluca ıskalıyorsun; o şey güven. O neden öyle büyük bir şey ki? Çünkü biliyoruz; bugün en büyük satın almalarda dahi yatırımcı müdürün/hissedarın gözünün içine bakıp son kararı öyle veriyor. Bu ne demek? Birisi hiç sizin gözünüzün içine baktı mı?  Aslında aldığınız her kararda, vergicisinden en küçük tedarikçinize kadar yüzlerce gözün sizin gözünüzün içine baktığını ve hakkınızda bir karar verdiğini hayal edin. Bu karar daha iyisi çıkıncaya kadar sizinle devam etme kararı olabilir. Bu karar Yunanistan’da değil sizinle Türkiye’de büyüme kararı olabilir. Bu karar sizi küçük şirketinizin başından alıp aynısını orada yapın diye bambaşka ölçeklere getirecek bir teklif olabilir. Peki oluyor mu böyle romantik şeyler Türkiye’de? Eh, pek olmuyor..  Bu yazının ana fikri de bu. Kimse yapmıyor diye değil, önce kapımızın önünü süpürelim. Bu size aslında bir dezavantaj sağlamaz. Açıkça söyleyin, işler berbat deyin. Çıkacaksa çıksın ülkeden. Toz duman dağıldığında, önceden uyardığınız hatırlanır. Belki unvanınızdan olursunuz, hayat, şartlarınız zorlaşır.. Lakin, uyarmış olayım, dünya bu tarafa gidiyor. Yarın yine herkes önce gözünüzün içine bakacak, ve siz de aynaya..

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Can Salik adlı yazarın diğer makaleleri

  • Akıntı

    Akıntı

  • Kararlar

    Kararlar

    Türkiye’nin önde gelen televizyon üreticilerinden birisine iç denetçi olarak girmiş bulunduğum ve aynı anda beş müdürün…

Diğer görüntülenenler