İŞ ,YAŞAM VE DENGE
May 28, 2014
İş hayatındaki rekabet koşulları düşünüldüğünde iyi bir üniversiteden mezun olmak, yüksek lisans yapmak, üstüne de başka eğitimler eklemek bizi başarılı bir iş yaşamına hazırlayabilir. Diyelim ki şanslısınız ve bir iş yerinde işe başladınız.Günümüzün büyük bir çoğunluğu iş yerinde geçiyor. İşimizde yükselmek ve başarılı olmak için ödenen bedel ise mesai saatleri dışında da çok çalışmak. Bu mesajı iş yerinde; patronlarınız, yöneticileriniz, evde; aileniz ve işinde çok çalışarak yükselmiş tanıdıklarınız size bir şekilde iletiyor.
Toplantılarda yöneticileriniz saat 18:00 ’ da çantasını koluna takıp giden çalışan istemiyorum diyor. Müdürünüz raporların pazartesi sabahı 08:00' e yetişmesi gerektiğini ancak hafta içi satışların aksamaması için raporlarınızı cumartesi günleri gerekirse evden yazarak göndermenizi istiyor. Ya da şirket sizi bir eğitime gönderip eğitim devam ederken yöneticiniz müşteriden gelen bir talebe acil olarak teklif göndermenizi istiyor.
Patron ya da üst düzey yönetici iseniz durum daha da vahim olabiliyor.Bulunduğunuz konumu korumak için bu sefer aynı kısır döngüye giriyorsunuz. Patronsanız şirketinizin büyüme hedefleri sizi zorluyor. Herkesi, her şeyi, her işi en ince ayrıntısına kadar bilmek ve takip etmek istiyorsunuz.
Bir süre sonra da işin doğası buymuş gibi durumu kanıksayarak çalışmaya devam ediyorsunuz. Bunun karşılığı bazen uzun zamandır beklediğiniz takdir, terfi oluyor ve sorumluluklarınız ile birlikte iş yükünüz de bir kaç kat daha artıyor. Çoğu zamanda o kadar emeğiniz karşılığında gereken ilgi ve takdiri göremiyor , çalışmanız karşılığında istediğiniz parayı kazanamıyorsunuz.
Yönetici ya da patronsanız sizinle birlikte çalışanlar sizinle aynı tempoyu yakalayamadığın da sizin beklentilerinize sizin kadar güçlü karşılık veremiyor. İş tatminsizliği , mutsuzluklar ve işten ayrılmalar artıyor ya da en iyi ihtimalle çalışanların iş performansı düşüyor.
Bir zamanlar çalıştığım işyerlerinden birinde bir Fabrika Müdürü vardı. Fabrikanın tüm yönetiminden sorumlu idi.Tüm birim yöneticileri kendisine rapor ediyordu. Haftanın bir kaç günü bir bahane ile mesai saati bitiminde bir toplantı yapmak istediğini söyler tüm müdürleri toplar havadan sudan şeylerden bahsederdi. Ne zaman deprem olacakmış ev fiyatları ne olmuş. İşe güce dair incir çekirdeğini doldurmayan uzun muhabbetler sonucu kendisi için önemli bizim için ise amaçsızca kaybolan saatler. Sorumlu ve uzman pozisyonunda çalışanlarda şöyle bir kanı oluşmuştu; önemli bir şeyler oluyor olmalı. Fabrika müdürü burada, müdürler onunla toplantıda o zaman bizim de işyerinde kalmamız ve çalışmamız gerekiyor.Aslında tek bir sebep vardı.Fabrika müdürünün iş dışında kendisini yeterince önemli ve değerli hissetmiyor olması. Bu durum onu mutsuz ediyordu. Yaptığı şeyi ise farkında olmadanama bir amaç için yaptığına inanıyordu.
Hepimizin hayatında önemli olan değerler var. Bir yaşam çemberiniz olduğunu düşünün. Gelin bunu birlikte yapalım. Bu çemberi, her biri nefis bir kek parçasıymış gibi en az 8 dilime bölün. Hayatınızda sizin için önemli olan her bir alanı doldurun ve her bir alan için kendinize 1 ile 10 arasında bir puan verin. Yaşam çemberinizde neler var ve siz kendinizi nerede görüyorsunuz. İş dışında bu alanlara yazabildiğiniz kaç madde var ?
Bu uygulamayı yaptığım pek çok kişi bazen çemberi doldurmakta zorlandı. Hemen hemen herkesin hayatını devam ettirebilmesi için İş, genelde ilk sırada yer aldı. İş önceliği kişiye göre aile ile yer değiştirdi. Sonra bu çemberde olmayıp da olmasını istediklerini yazmalarını istediğim de bu çemberdeki nefis kek parçaları çoğalmaya başladı.Yapmak isteyip de yapamadığımız ne kadar çok şey vardı. Ailenize zaman ayırmak, arkadaşlarınızla vakit geçirmek, bir konsere gitmek,spor yapmak, dans etmek herhangi bir sosyal faaliyette bulunmak, çocuğunuzla daha fazla vakit geçirmek gibi. Ama en fark edilir olanı tüm bunları isterken bu çembere ‘BEN’yazmayı unutan ve ip uçlarına rağmen hatırlamayanlar oldu.
İş, hayatımızı sürdürebilmemiz için oldukça önemli elbette. Ancak kendimizi ve çevremizi bize unutturacak kadar bizi bizden alıyorsa orada aksayan bir şey var demektir.
Evren bile bir denge üzerine kuruludur. Rekabet koşulları zorlayıcı. İş bulmak, terfi etmek , para kazanmak zor olabilir. Nasıl ki Yaşam Çemberinizden İş’i çıkardığınız da dengeniz bozuluyorsa , yaşam alanınızda yapmak isteyip de yapamadıklarınızı erteledikçe ve bunlar hayatınızda yer bulamadıkça yaşamınızın bütünüyle ilgili dengeler de bozulmakta.
Çoğu zaman kendimizi tanıtırken önce mesleğimizden bahsederiz. Hele de üst düzey bir mevkide unvan sahibi isek bunu oldukça gururlanarak yaparız. Evet , yapın bu sizin en doğal hakkınız. Ama bir düşünün iş unvanınız olmadığında siz kimsiniz ?
İş ve yaşam dengesini kuramadığınız durumlarda işteki verimliliğinizi düşünün ? Stresli misiniz, sürekli bir yeriniz mi ağrıyor ? yorgun musunuz ? depresyonda mı? Ne kadar çalışırsanız çalışın bitmiyor mu ?
Aşağıdaki hikaye tamamen gerçek olaydan alıntıdır.
İnsan Kaynakları Müdürü olarak çalıştığım işyerlerinden birinde, Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür dahil , direktörler ve üst düzey yöneticilerin antidepresan kullandıklarını, ilaçları almak için izin isteyen şirket şoförden öğrenince çok şaşırmıştım. Ama asıl şaşkınlığım bir yöneticinin bağlı olduğu genel müdüründen antideprasan istemesine tanık olmamdı. Aldığı yanıtsa ilginçti. Kendisinde kalmadığını ama diğer genel müdürde olduğunu gülerek söyledi. Sonra bir gün idari işler müdürü Yönetim Kurulu Başkanımız sormamı rica etti iş yeri hekimi sizin adınıza ..........bir ilaç yazsa olur mu diye? Meğerse kendisine yeni ilaç yazdırmış eşi içinde istiyormuş.
Mutlu bir yaşam sürmek istiyorsanız kendinize zaman ayırın. Çok çalışın tamam. Ama zamanınızı da planlayın. Yapmak istediklerinizi gerçekleştirmek için paraya ihtiyacınız olacak ve de sağlığınıza. İşte denge bunun için gerekli.
Kendinizi dinlemeyi öğrenin . Aklım , ruhum, bedenim ve kalbim ne diyor benden ne istiyor diye sorun.Cesur ve dürüst olun.İş ve yaşam dengenizin sırrını kendinize verdiğiniz yanıtlarda bulacaksınız. Bazen aldığınız yanıtlar sizi mutlu etmeyecek. O zaman vazgeçmek gerekecek ya da daha çok emek harcamak ve dengeyi bulmak.
Ama ne yaparsanız yapın mutlu olmak istiyorsanız önce kendinizi sevin ve kendinize değer verin. İster patron olun ister çalışan içinizde bir ‘BEN’ olduğunu unutmayın ve bunu kendinize sık sık hatırlatın. Sağlıklı kalmaya özen gösterin ve sevdiğiniz bir iş için çok çalışın.
Denemeye değmez mi ne dersiniz ?
Kendinize iyi bakın.
Benimle kalın...
Genç lojistisyen (İş arıyor)
5yYüreğinize sağlık çok güzel anlatmışsınız. Çok beğendim
Maraton Koşucusu "iyilik için,iyiliğe koşşş"
6yOlcay Hanim güzel bir yazı olmus Emeğinize ve yüreğinize sağlık
obay hR I Kurucu
7yDeğerli yorunlariniz icin çok tesekkur ederim Mahmut Kemal SAĞIR
Certified Public Accountant (CPA)
7yOlcay Hanım, Güzel bir süreç analizi olmuş .Bu facit daire içinde çoğu zaman çevrenin de aynı yanlışın içinde olmasından dolayı,sürecin, hayatın normal akışı olduğu yanılgısıdır.Bu yanılgıları yönetmek ,beklenilen her işi yapmak alışkanlığından ,katma değeri yüksek işleri yapma prensibiyle evrileceğini düşünüyorum.İyi çalışmalar