Kötü Bir Sunum Yapmanın 10 Harika Yolu!

Hedef Kitlenizi Düşünmeyin

Nasıl haberciliğin 5N 1K’sı varsa kötü bir sunumun da 5N 1K’sı yoktur. Yani kime, neyi, neden yaptığınızı bilmemeniz gerekir. Dinleyicilerinizin kim olduğu, neye önem verdikleri, onları neyin motive ettiğini düşünmeyin. Sahneye çıkın ve anlatın. Eğer ilgilerini çekerse zaten dinlerler. Dinlemezlerse de kendileri kaybederler.

Prova Yapmayın

Sunum öncesi asla prova yapmayın. Prova amatörlerin işidir. Akşam yatmadan önce slaytlarınızı hazırlayabilir, hatta sunumdan yarım saat önce hazırlarsanız daha da kötü olur. Sunum esnasında başınıza gelebilecek problemlerle o sırada ilgilenebilirsiniz. Zaten ne olabilir ki? Kopyalayıp yapıştırdığınız her şeyi ekrana bakıp okuyabilir veya çok fazla slaytınız varsa “Zaten bunu anlatmıştım” deyip hızlı hızlı geçebilirsiniz.

Açık Büfe Tabağı Yapın

Kötü bir sunum açık büfede tabağına her şeyi dolduran insanların tabaklarına benzer. Yazılar, rakamlar, grafikler, çizelgeler, animasyonlar… Her şey üst üstedir. Sizin için doyurucu gözüken bu tabak dinleyenler için felaket olabilir. Ama onları umursamayın. Zaten açık büfede tabağını küçük porsiyonlarla dolduran insanlar hayatın nasıl yaşandığını da pek bilmezler. İçten içe onları hakir görün.

Kötü Bir Açılış Yapın

Kötü bir sunumun sırrı kötü bir açılış yapmaktan geçer. “Şey, Iııııı, evet, kusura bakmayın çok hazırlanamadım, şimdi size şeyi anlatacağım…” gibi kelimeler ve cümleler kötü bir açılış için birebirdir. Hele bir de ilk slaytı açıp “neden bu grafiği buraya koydum” diye düşünürseniz işte o zaman tadından yenmez.   

Tekdüze Bir Ses Tonuyla Konuşun

Sunumu yaparken dinleyenlerin uykusunu getirecek veya çocukluklarına dönmelerini sağlayacak kısık sesle ve aynı tonda konuşmalısınız. Eğer bu kadar yavaş konuşamıyorsanız 100 metre koşusuna katılmış da koşarken sunum yapıyormuş gibi çok hızlı konuşmalısınız.

Heyecanlı Olmayın

Heyecan mı? Asla. Kötü bir sunum için ciddiyet, asık surat, duygudan yoksun bir anlatım vazgeçilmezdir. Siz ciddi ciddi satış rakamlarını veya yeni yıl stratejinizi anlatırken dinleyenler heyecanlanmıyorsa kabahat onlardadır. Anlamamışlardır. Belki de sizin hakkınızda kötü bir şey düşünüyorlardır. Neyse bu konuya girmeyelim…

Basit Değil Karmaşık Olun

Ayrıntılar, ayrıntılar, ayrıntılar… O kadar çok ve gereksiz şey anlatın ki dinleyiciler ne anlattığınızı, neden burada olduklarını unutsunlar. Her şeyi birbirine karıştırın. Aralara İngilizce sözcükler serpiştirin. Entelektüel gözükecek cümleler kurun. Kimsenin tanımadığı isimlerden referanslar verin. Yani kısaca “Bir şeyi yeterince basit anlatamıyorsanız, konuyu yeterince anlamamışsınız demektir” diyen Albert Einstein’ın kemiklerini sızlatın.

Hikaye Anlatmayın, Metafor Kullanmayın

Bana hikaye anlatma! Kötü bir sunumun mottosu varsa işte budur. Bir sunuma hikayeyle veya anekdotla başlamak, karışık bir konsepti metafor kullanarak anlatmak sizin işiniz değil. Bilgiyi didaktik, doğrudan, açık öğretim derslerindeki hocalar gibi aktarmalısınız. Hepimiz o sıkıcı dersleri hatırlıyoruz değil mi?

Onlar Yanlış Biliyor

Aristotales, Cicero, Demosthenes gibi retorik (hitabet) sanatının büyük kuramcılarının ve Nancy Duarte, Carmino Gallo, Guy Kawasaki gibi iletişim danışmanlarının söylediklerine asla kulak asmayın. Sadece radyoyu arayın ve Candan Erçetin’den bir şarkı isteyin: “Onlar yanlış biliyor.”

Bir Sunum Sadece Powerpoint’tir

Kötü bir sunumun en güzel tarafı sunumu powerpointten ibaret sanmaktır. Bir sunumun sadece slaytlardan oluştuğunu, anlatıcının hiçbir rolü olmadığını, aslında mail atsaydım oradan da okuyabilirlerdi diye düşünmektir.  Özetle kötü bir sunum yapmak hiçbir çaba, hiçbir yaratıcılık, hiçbir heyecan istemez. Kötü bir sunum yapmak için önemsememek gerekir. Yaptığınız işi, sizi dinleyen insanları ve kendinizi.

Son olarak öyle bir sunum yapmalısınız ki dinleyiciler aynı bu hikayedeki Bektaşi gibi hissetmeliler: “Bir gün adamın biri Bektaşi'ye tatması ve hangisinin daha iyi olduğunu söylemesi için iki şişe şarap verir. Bektaşi ilk şişeyi alır ve bir dikişte içer. Elinin tersiyle ağzını silerken diğerini işaret eder ve “Bu daha iyi” der. Adam şaşırıp; "Ama erenler; bunun tadına bile bakmadın ki" deyince Bektaşi taşı gediğine koyar “Bundan daha kötüsü olamaz!”