Kendimizi Başkalarının Yerine Koyabilmek!
Konumuzun ne olduğunu hemen tahmin etmişsinizdir. Evet... EMPATİ!
Yüksek seviyede bir duygusal zekaya sahip olmanın birkaç ön şartı var ve onlardan en önemlisi olduğu için empatiye biraz değinmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, en kısa ve öz tanımıyla karşındaki insanı anlama yetisidir empati denen şey. Psikolog Carl Rogers’ın "empati" tanımına göre empati, bireyin kendisini karşısındaki kişinin dünyasında hissetmesi, sanki onun yerinde yaşıyormuş gibi düşünmesi ama "orada kalmadan" bunu yapabilmesidir. Başka bir deyişle, kendini kaybetmeden karşıdakini anlamak. (Rogers, 1957).
Bu noktada araştırmalar da, empati kurmanın sadece iş hayatında değil, tüm insan ilişkilerinde daha etkili iletişim kurmaya ve problem çözme becerilerini geliştirmeye yardımcı olduğunu gösteriyor. Özellikle Harvard Business Review’da yer alan bir makaleye göre empati kuran liderlerin, çalışanlarıyla daha güçlü bağlar kurduğunu ve iş yerinde daha olumlu bir kültür oluşturduğunu söylemek mümkün. (Kaynak).
Kariyerim boyunca insanları anlamakta zorlanan bir dolu iş arkadaşım oldu ve doğrusu ben onlardan pek çekinmedim (hele ki, durumun farkındalarsa zaten sorun yok demekti). Fakat asıl çekindiğim veya katlanmakta çok zorlandığım kişiler, karşısındakinin duygusal dünyasında olup bitenlerden haberdar olmadan, merak etmeden, bir gün bile kendilerini karşısındakinin yerine koymadan empatilerinin güçlü olduğunu iddia edenlerdi.
Siz de empati gücüne çok güvenenlerdenseniz, birkaç sorum olacak:
LinkedIn tarafından öneriliyor
Empati kurmanın aslında bir mesafe koymak değil, bir köprü kurmak olduğunu unutmamak gerek. Özellikle psikoloji alanındaki çalışmalar, empati kurmanın karşı tarafla daha derin bir bağ kurmaya ve karşılıklı güven inşa etmeye katkıda bulunduğunu gösteriyor. Örneğin, Empathy and Emotional Intelligence at Work adlı çalışma, empati becerileri gelişmiş yöneticilerin, çalışanlarının sorunlarını daha iyi çözebildiğini ve ekip içinde iş birliğini artırdığını ortaya koyuyor (Kaynak).
Bu sorular daha da çoğaltılabilir ama uzatmayayım.
Şöyle bitireyim: Siz ancak bu sorulardan bir tanesine bile “evet” diyemiyorsanız ben sizin yüksek empati iddianıza “evet” diyebilirim.
O zaman son soru size:
Emin misiniz?