Lider doğulur mu? Lider olunur mu?

Lider doğulur mu? Lider olunur mu?

Bu resim için metin sağlanmadı

Sanırım liderlik üzerine asırlardır sorulan; Liderlik eğitimlerinde, çarpıcı başlangıç yapmak için çoğu kişinin sorduğu; Bir dönem otorite dünyasını ikiye ayıran bu sorunun yanıtını gelin birlikte arayalım 😊

Açıkçası yaklaşık 15 yıl öncesine kadar çok net bir şekilde bu soruya “Lider Doğulur!! “ cevabını verirdim. Mesleğiniz ne olursa olsun işinizde tecrübe kazandıkça, çok fazla kişiyle çalışıp gelişim kazanmalarına katkı sağladıkça, insanın kendi kişisel gelişim yolculuğundaki açlığı bitmedikçe “Lider olunur!!“ diyebiliyorum. İnsanın doğuştan gelen yetenekleri de önemli ancak üzerine kattıklarınız ile Liderlik kavramını geliştirebilirsiniz.

Peki asıl önemli olan kısıma gelelim;

Lider kimdir?

Lider olmak için kaç kişiyi yönetmek gerekir?

Liderler hep en önde mi olurlar?

Lider demek sert bir karakter ve yüzden mi ibarettir?

Bu sorular bitmez..

15 yıllık iş hayatımda liderlik üzerine öğrendiğim en önemli şey; İlk önce insan kendisinin lideri olmalıdır. Aslında lider olmak için herhangi bir ünvan veya pozisyona ihtiyacınız yok!! Liderliğin tanımı zaman geçtikçe, çalışan profili yani jenerasyonlar(x,y,z 😊) değiştikçe mutasyona uğradı bir nevi. Geçmiş dönemlerdeki klasik liderlik anlayışı artık işe yaramıyor, performansı veya organizasyonu bir noktaya kadar ilerletebilirsiniz. Klasik yöntemle artık en önde olmak da yetmiyor..Yeri gelince ekibinin en arkasında, yeri geldiğinde onlarla beraber ortada, yeri geldiğinde ise en önde olmalısın.

Artık tek tip profildeki kişilerle çalışmıyoruz. Her profile uygun iletişim kurmak, performans görüşmesi yaparken ki yaklaşımınız değişmeli, hatta performans hedefini dahi verme şekliniz önem kazanıyor. Buna durumsal liderlik diyoruz. Tabii bunu yapmak o kadar basit ve kolay bir şey değil. Bunu yapabilmek için kendinizdeki yetkinlikleri arttırmak, kendinizin lideri olmak ve farkındalık; sizi bir adım ileriye taşır.

Bu resim için metin sağlanmadı

Bu arada istediğiniz kadar eğitim alın, kendi kişisel gelişiminize yatırım yapın, profesyonel olun hatta zeki olun eğer ki duygusal zekanız yoksa ve iletişim kurmayı sevmiyorsanız yada tercih etmiyorsanız bence bir adım geride kalıyorsunuz. Bu arada duygusal zekanın olmaması yada az olması sizi kötü bir lider yapmaz. Sadece sizi diğerlerinden ayıran en önemli ve fark yaratan özellik olduğunu düşünüyorum.

Bir liderde olması gereken en önemli özelliklere gelirsek; (Genelde yetkinlik bazlı mülakatlarda en çok sorulan sorulardan birisidir 😊)

  1. Açık İletişim
  2. Cesaret ve kendine güven
  3. Kararlılık
  4. İlham vermek ve Motivasyon
  5. Adalet ve eşitlik
  6. Vizyon
  7. Empati ve Duygusal Zeka
  8. Sorumluluk Alma
  9. Gelişim ve değişim odaklılık

Yukarıda saydığım özellikler bence bir liderde olması gereken önemli özelliklerdir. Bu arada sıralama rastgele yazılmıştır 😊

Bu özelliklerin bazılarını taşıdığınızı düşünüyorsanız, gelişim alanlarınızın farkındaysanız aksiyon alarak kendinizi daha da geliştirebilir ve liderlik özelliğinizi en başta kendinizden başlayarak sergilemeniz iyi bir başlangıç olabilir😊

Bu resim için metin sağlanmadı

Liderlik özelliklerinin hepsini taşısanız da etik ve ahlaki kurallarınız yoksa ???

“Çalışmakta zorlandığınız lider profilleri nelerdir?” sorusuna yanıt aradığımızda, çalışmakta zorlandığımız veya çalışmaktan kaçındığımız lider profilleri aşağıdaki gibi 6 ana başlıkta şekillenmiştir.

  • Sabit fikirli ve iletişim kurmayan/kuramayan,
  • Geri bildirim vermeyen veya veremeyen,
  • Takdir ve teşekkür etmeyen,
  • Anlayış ve empati göstermeyen
  • Gücünü kendisinden değil masasından alan liderler,
  • Eşit ve adil davranmayan

Şimdi gelin sırasıyla tüm bu sıraladığımız lider profillerini detaylandıralım.

Bu yazıyı okurken bazı şeyleri fark edebilirsin. Bu zamana kadar fark edemediğin hataların/yanlışların/eksiklerin olabilir. Bazen kendimizi uzaktan göremeyebiliyoruz ama bunu değiştirmek veya düzeltmek için hiçbir zaman geç değildir!!

Sabit Fikirli Ve İletişim Kurmayan/Kuramayan Liderler:

İşe geldiğiniz zaman -kısa ama güne güzel bir başlangıç yapmanızı sağlayan- “günaydın” kelimesini bile duyamadığınız veya kendisiyle konuşurken yüzünüze bile bakmayan, kendisi ile yazılı iletişim kurmak zorunda olduğunuzda dahi attığınız maile yanıt almak için asırlarca beklediğiniz liderlerden bahsediyoruz.. Maalesef bu tarz liderler hayatımızda var ve olmaya da devam ediyorlar.

Bu resim için metin sağlanmadı

İletişim, çok uzun ve alt kırılımları ile detaylandırılması gereken bir konu olmasına rağmen en temel iletişim şeklinde bile sorun yaşanması çok üzücü! Liderlik kelimesini bir kenara bırakıp değerlendirdiğimizde, sağlıklı ilişkiler kurabilmek için İletişim becerilerimizi geliştirmemiz şart. Bu zamana kadar iyi bir iletişim kuramamış olabilirsin ama bunu değiştirebilirsin!

Ufak ve küçük aksiyonlarla bu gidişatı değiştirebilirsiniz. Örneğin; Ekipleriniz ile mutlaka güne başlamadan sabah bir araya gelmeye çalışın, en azından bir “Merhaba, Günaydın!” kelimesini onlardan esirgemeyin. Gülümseyerek verdiğiniz bir selamın size geri dönüşümüne ve enerjisine inanamayacaksınız 😊

Size bir haberim var. Çalıştığınız herkesin fikri sizinle aynı olmak zorunda değil!!

İlk Takım Lideri olduğumda benden farklı düşünen veya benimle aynı fikirde olmayan ekip arkadaşlarımdan korkardım. Onlarla çalışmakta ilk başlarda zorlanabilirsiniz ancak saygı çerçevesini bozmadan (her iki taraf içinde geçerli) iletişim kurduğunuzda aslında sizi nasıl geliştirdiğini ileride fark ettiğiniz de şaşıracağınıza eminim. Bazı aldığınız kararlar herkesi mutlu etmeyebilir ancak iletişimini yaptıktan ve empati kurduğunuzda ortak bir paydada buluşmamak imkansız.

Bu resim için metin sağlanmadı

En çok karşılaştığım case’ler genelde sebep-sonuç ilişkisi kurulmadan yapılan iletişim kazalarından oluşuyor. Örnek verecek olursak; Çalışanınız izin talep etmiş olabilir geçerli bir sebebiniz vardır ve izin veremiyor olabilirsiniz. Bunu çalışanınıza açıklarken, nedenlerini ve vereceğinizin izinin çalıştığınız/yaptığınız işe olan etkisini aktarmadan, direkt olumsuz bir cevap vermek karşı tarafta farklı bir düşünceye sebep olabiliyor. İşte iletişimsizlik tam bu noktada başlıyor ve karşılıklı olarak ön yargılarımız ile hareket etmeye başlayabiliyoruz.

Geri Bildirim Vermeyen/Veremeyen Liderler:

Bu resim için metin sağlanmadı

Geri bildirim vermek/verebilmek ayrı bir yetkinliktir. Genellikle insanlar olumsuz geri bildirim almaktan hoşlanmazlar ancak aslında geri bildirim demekte sadece olumsuz geri bildirimden ibaret değildir! Genellikle, ekibimizdeki arkadaşımızı yanımıza çağırıp performansını arttırmak adına tüm gelişim alanlarını sayıp -bazen söz hakkı bile tanımadan- göndermekten ibaret olduğunu düşünüp ilerliyoruz. Bunun adı geri bildirim değildir!!

Bu resim için metin sağlanmadı

 Geri bildirim doğru bir şekilde ve iyi niyetlerle yapıldığında çalışanlarınızın performansında çok ciddi bir artış sağlayabilirsiniz. Çalışanlarınızın hangi yönlerinin güçlü ve neleri daha iyi yaptığını, gelişim alanlarının neler olduğunu ve nelere aksiyon almaları gerektiğini bilmeleri iyi bir şeydir. Bir çalışanın kendini geliştirme yolunda yöneticisinin düşünce ve önerilerine gerçek anlamda kulak verebilmesi ve verilen geri bildirimler ile ilgili aksiyon alabilmesi için, bu geri bildirimlerin belirli zaman aralıklarında düzenli bir şekilde verilmesi gerekir.

Etkili bir geri bildirim nasıl verilir gelin maddeler halinde özetleyelim.

1.     Neden geri bildirim verdiğinizi unutmayın: Kişinin performansını arttırmak ve gelişim alanlarını güçlendirmek için bu görüşmeyi yapacaksınız. Bu nedenle geri bildirimi sert, negatif ve saldırgan bir şekilde vermeyiniz.

2.     Zaman ve yer çok önemli: Geri bildirimi asla başkalarının yanındayken vermemelisiniz. Hatta önceden bu görüşmeyi ne zaman ve nerede yapacağınızın bilgisini çalışanınıza vermeniz önemli sonuçta onunda bu görüşmeye hazırlıksız gelmemesi gerekiyor. Bu arada eğer vereceğiniz geri bildirim duygusal ve davranış-sal ise kişinin&sizin o anda sakin olması oldukça önemli, değilseniz görüşmeyi mutlaka erteleyiniz.

3.     Düzenli geri bildirimlerde bulunun: Resmi geri bildirimleri yılda bir veya her üç ayda bir yapabilirsiniz ancak geri kalan sürede hiçbir şey konuşmamak veya sessizlik içinde geçirmemelisiniz. Gün içinde yaptığınız ufak tefek yorumları daha sık yapmalısınız. Günlük veya haftalık şeklinde. Ne kadar sık bir araya gelip geri bildirimde bulunursanız yılda bir kez bir araya gelip yaptığınız görüşmede söyleyeceğiniz hiçbir şey karşı tarafı şaşırtmaz, zorlamaz ve üzmez.

4.     Açık ve Net olun: Çalışanlarınıza daima net ve anlaşılır geri bildirimlerde bulunun. Vereceğiniz geri bildirim somut verilere ve öncelikle sizin gözlemlerinize göre verilmelidir. Kesinlikle “x’e göre veya başkalarına göre …. ” şeklinde bir geri bildirim vermeyiniz. Eğer performansa dayalı bir geri bildirim veriyorsanız mutlaka rakamlarınız bunu desteklemelidir.

5.     İletişim: Geri bildirim almak kolay değildir. Herkes en başta gelişim alanlarını duymak istemeyebilir veya kabul etmeyebilir. Görüşmede saldırgan gözükmemek adına Ben dilini kullanmaya özen göstermelisiniz. Diğer adıyla “Ben dili koçluğu” yapmanızı öneririm. Örnek verecek olursak; Hazırlaması gereken raporu yapmayan bir çalışanınıza ” Dün raporu neden hazırlamadın? Sorululuklarını yerine getirmiyorsun, çok rahatsın” demek yerine ” Dün raporu zamanında benimle paylaşmaman beni çok zor bir duruma düşürdü ve üzdü.” çok daha pozitif etki yaratacaktır. Deneyin😊

Takdir Ve Teşekkür Etmeyen Liderler:

Bir ICF Coach öğrencisi olarak, en son 24 Ocak’ta katıldığım eğitimde “takdir etme ve edilme” konusunda konuşmuştuk. Değerli hocamız Kutsal Köse‘nin tahtaya çizdiği bir tabloyu sizinle paylaşmak ve biraz bahsetmek istiyorum.

Bu resim için metin sağlanmadı

Sahip olduklarımız; bu alan daha çok dış görüntü veya görsel bir kısmı temsil ediyor. Örneğin; “Kişiye saçın ne kadar güzel olmuş” veya “Bu kazak sana çok yakışmış” dediğimizde yaptığımız takdir aslında.

Başarılarımız; Daha çok iş çıktılarımız ve performansımız ile ilgili aldığımız takdirlerin derecesini simgeliyor. Örneğin; “Hazırladığın dosya çok başarılı olmuş, eline sağlık” gibi..

Öz ise; karakteristik özelliklerimiz yani bizim yetkinliklerimize dair yapılan iltifatlar alanını temsil ediyor. Örneğin; “Yeni bir proje geldiğinde gösterdiğin yaklaşım nedeniyle ne kadar değişime açık olduğunu gösterdin, teşekkür ederim.” gibi.

İnsanın en çok tatmin duygusunu yaşadığı alan Öz alanı. Biz daha beraber çalıştığımız iş arkadaşlarımızın başarısını, ekip arkadaşlarımıza performansı veya yetkinlikleri ile ilgili bir teşekkür etmeyi veya takdir etmeyi ego haline getiriyoruz. Bu alan bence kesinlikle bizim gelişim alanlarımızın başında geliyor. Gerçekten en son birini çıkarsız veya ezbersizce ne zaman takdir ettiniz?

Ne zaman ki değer yapımızı ve takdir etmeyi öğreneceğiz bence birçok şey hayatımızda gerçekten değişecek. Bunu direkt Liderlikle bağlamak yanlış olacak belki ancak yaptığınız işi sıradanlaştıran, takdir etmeyi “İş çıktısından memnun olduğumu, beğendiğimi belli etmeyeyim ki şımarmasın” mantığından uzak kişilerle çalışacağız işte o zaman gerçek performans ortaya çıkacaktır.

Anlayış Ve Empati Göstermeyen Liderler:

İnsanların söylediklerini unutacağını, yaptıklarını unutacağını, ancak başkalarının kendilerini nasıl hissettirdiğini asla unutamayacaklarını öğrendim” 
Maya Angelou

Bence en zor olan kısımlardan biri empatik olmak, Çünkü bu özellik her liderde bulunmuyor. Hatırlarsanız “Lider Doğulur mu? Lider Olunur mu?” yazımda duygusal zekanın öneminden bahsetmiştim. Aslında empati de bir çeşit duygusal zeka belirtilerinden biridir.

Çalıştığınız veya yönettiğiniz ekip içerisinde ihtiyaca yönelik karşınızdakine empati kuramıyorsanız, yönetsel anlamda ciddi bir sorun yaşamasanız da kendinizi çalışan memnuniyetsizliği ile paralel ilerleyen bir sürecin içerisinde bulabilirsiniz. Örneğin; Çalışanınızın izin ihtiyacı olabilir ve bunu sizinle uygun bir şekilde konuşmasına ve elzem bir ihtiyacı olmasına rağmen kendi performansınızı düşünüp inisiyatif kullanmıyorsanız empati kurma ile ilgili ciddi bir probleminiz olabilir. Bir süre sonra bu durum o çalışanınız ile aranızda uzun bir uçurum oluşturabilir. Bu arada bu örnekten lütfen şunu çıkartmayalım her izin karşılanmalıdır 😊

Sadece karşınızdaki kişiyi anlamaya çalışmak, etkin dinlemek ve çözüm üretmek yeterlidir. Bazen sonucu pozitif olmasa da bunu hissettirebilmek gerekiyor.

Gücünü Kendisinden Değil, Masasından Alan Liderler:

2006 senesinde ilk Takım Lideri olduğumda bu cümlenin derinliğini ve ne anlama geldiğini anlayamamıştım. Sanırım bunu tecrübe ettikçe ve deneyimleyerek daha iyi anlıyorsunuz. Tecrübesiz ve yeni bir lider olabilirsiniz, bu duyguyu daha önce yaşayan biri olarak çok net söyleyebilirim ki; Bu cümlenin altında yatan duygu aslında korku ve özgüven eksikliği.

Bu resim için metin sağlanmadı

Gözlemlerime göre; Karşınızdaki kişiye özellikle de iletişim kurmakta zorlandığınız bir profil ise liderlik şapkasını düşürüp (daha çok ekibin tarafından kabullenilmeme korkusu) arkadaşlık şapkası giyiliyor. Bu noktada yönetsel sıkıntılar baş göstermeye başlamaktadır. Ekip içerisinde iletişim dengesinin bozulması, hayır diyememe gibi sorunlar bunun örnekleri diyebiliriz.

Bir diğer versiyonu ise bu durumun tam tersi olarak karşımıza çıkmaktadır. Lider karşısındaki kişiyi yönetmekte zorlanıyorsa, agresif bir tutumla, otorite kurmak adına pozisyonunu ön plana çıkartabiliyor. İşte bu noktada masasından güç alıyor. Bunu daha ileri boyuta taşıyan örnekleri de biliyorum maalesef ☹Sorgulayan veya ikna harcanması gereken bir ekip üyeniz varsa işte o noktada daha sert bir yaklaşım ile sindirmek veya iletişimden kaçınmak örnekler arasında sayabiliriz.

Eşit Ve Adil Davranmayan Liderler:

Ekibinizde yer alan takım üyelerinden hepsine profil tiplerine göre farklı davranabilirsiniz bunun adı eşitsizlik değildir ancak aynı durum karşısında şartlar aynı olmasına rağmen farklı kararlar alıyorsanız işte o zaman adil değilsiniz demektir. Örneğin; Standart bir şirket kuralınızı kişiye özel esnetemezsiniz, esnetmemelisiniz.

Bu resim için metin sağlanmadı

Yada bunu daha basit ve farklı bir örnekle daha açıklayalım. Bazen adil olmamak sadece davranışsal olmayabilir eğer bir lider yada yönetici olarak ekibinizdeki herkese aynı iletişim mesafesinde değilseniz buda sorun yaratabilir. Buradaki iletişimsizliği örneklendirecek olursak; Sabah geldiğinizde ekibinizdeki 5 kişiye güler yüzle “günaydın” dedikten sonra kalan diğer ekip üyelerinize selam bile vermeden günü tamamlıyorsanız buda iletişim eşitsizliğidir.

Günün sonunda; bu yazıyı okuduğunuzda farkında olmadan yaptığınız bir hareket aklınıza geliyorsa yada verdiğim örneklerle önlemlerinizi şimdiden almanıza neden olduysam yazım amacına ulaşmış demektir.

Yazımı “Mustafa Kemal Atatürk’ün Liderlik Sırları”  kitabından çok sevdiğim aşağıdaki alıntı ile sonlandırmak istedim.

“Herkesin kendine göre bir zevki var. Kimi bahçe ile uğraşmak, güzel çiçekler yetiştirmek ister. Bazı insanlar da adam yetiştirmekten hoşlanır. Bahçesinde çiçek yetiştiren adam çiçekten bir şey bekler mi? Adam yetiştiren adam da, çiçek yetiştirendeki duygularla hareket edebilmelidir. Ancak bu biçimde düşünen ve çalışan adamlar ki; memleketlerine ve milletlerine ve bunların geleceğine faydalı olabilirler.”

Tüm ünvansız liderlere ve geleceğin liderlerine selam olsun..


Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler