Mülteci Krizi: Bir Siyaset Unsuru mudur?
Mülteci krizinin ilk başlangıç sebebi olarak Suriye içindeki mezhep çatışmaları, sert yönetim şekli ve hükümete olan güvensizliğin ortaya çıkardığı bir durum olarak görülmektedir. Fakat etkileri sadece Suriye'ye değil tüm dünyayı etkilemiştir. Mülteci krizine karşı uygulanan politikalar siyasi anlamda çatışmalara sebebiyet vermiştir. Özellikle Türkiye'nin bu durumdan hat safada etkilendiği açıkça ortadadır.
Türkiye'nin geçmişten günümüze kadar bir göç bölgesi olduğu coğrafi konumu nedeniyle bilinmektedir. Mülteci kriziyle birlikte oluşan göç dalgasının diğerlerinden farklı olarak 2 - 3 milyon insanı kapsadığı bilinmektedir. Türkiye'nin insani olarak yardımseverliği ve iyi niyetli davranması nedeniyle savaştan kaçan Suriyeli'lere kapılarını sonuna kadar açmıştır. Mültecilerin düzenli bir şekilde ülkeye girişi yapılması önlemler alınmış ve kamuya ait kurum ve kuruluşlar kurulmuştur. Bir çok yeni yönetmelik ortaya çıkmış ve diğer dünya devletlerinden destek alınarak yardım etme çabasında olduğu görülmüştür.
İlerleyen süreçlerde Suriyeli mültecilerin Turkiye ve diğer ülkeler üzerinde etkisi artmaya başlayınca özellikle AB'de bir görüş ayrılığı ortaya çıkmıştır. Türkiye'ye destek olmak istenirken bu durum siyasi bir duruma dönmüştür. Sivil Toplum Örgütleri ve yardımcı olmaya çalışan gönüllüler bu siyasi etkenlere aldırmadan mültecilere sağlık, gıda gibi bir çok etkende yardımcı olmuştur.
Türkiye ile AB arasında anlaşmazlıklar para yardımı ve AB'ye üyelik sürecinin etkilenmesine sebebiyet vermiştir. İki ülke arasında sorunlara yol açmıştır. İki tarafından birbirine tehdit niteliğinde söylemler bulunması (örnek: tıklayınız) durumu ciddileştirmiştir. Sorun çözüm odaklı olması gerekirken tamamen siyasi bir ortama dönüşmüştür. Çünkü mülteci krizinin çözümü yerine ülkeler siyasi menfaatlerini öne koyarak iş birliğine gitmeyi tercih etmiştir. Buda mülteci sorunun Türkiye içersinde daha da büyümesine ve AB'li devletlerin karar mekanizmalarında sorunların çıkmasına sebebiyet vermiştir.
Mülteci krizinden etkilenmek istemeyen AB'li devletler dışında Amerika ve diğer AB dışı ülkelerde farklı seçenekler sunmuştur. Fakat çoğu devletin güvenlik korumak amacıyla ve etnik,kültürel gibi durumlardan etkilenmemek için mültecileri sınırdışı etmeye çalıştığıda açık bir şekilde dile getirilmekle beraber uygulanmaya koyulmuştur. Özellikle kendi gelenek göreneklerine uygun arap devletleri bile bu duruma sessiz kalıp yardımcı olmamıştır.
Dünyamızda görülüyor ki bu insani sorunun tamamen siyasi amaç ve menfaatler doğrultusunda kullanılmaktadır. Dünya barışı yerine dünya içinde kaos ortamı yaratmak isteyenlerin çoğunlukta olduğu görülebilmektedir. Mülteci krizine sebeb olan sorunların çözüm odaklı olarak yaklaşmak hem devletler hem de bu devletlerde yaşan insanlar için bir kurtuluş olacağını söyleyebiliriz.
Hangi ırk,dil,din vb. durumlardan dolayı ayrıştırmaya başlarsak önce yaşadığımız yeri yok eder, sonrasında diğerlerinin yok olmasını dileriz. Bu yaklaşım siyasi realist bir yaklaşım olmakla beraber daha global ve insani şekilde insani değerlere sahip çıkacak şekilde mülteci krizinin çözüm yolları aranmalıdır. Dünyaya gelme sebebimiz hepimizin aynı iyi, güzel veya kötü olaylar yaşayıp nasıl düzeltilebileceği konusunda el birliğine varıp sorunları çözmek. Sorun yaratmak değildir.
Siyasetçilerin kendi ülkelerinin menfaatlerini korumalarında bir yanlışlık olmadığı gözükse de insani bakış açılarını asla kaybetmemelidirler. Gerçekten bir politikacı ve siyasetçi ülkesinin menfaatleri yanında insani durumları da iyi değerlendirebilmeli ve karar vermelidir. Popülist yaklaşımla yapılan her hareketin sonuçları ağır olabilir.