Ne şirketler gördüm içinde kaydırak yok, ne kaydıraklar gördüm dışında mutluluk yok!

Ne şirketler gördüm içinde kaydırak yok, ne kaydıraklar gördüm dışında mutluluk yok!

Mutlu şirket olmak için illa Fortune 100 listesindeki milyar dolarlık şirketler olmaya gerek yok. Tüm ofisler Google gibi devasa kampüslerde içinden kaydırakla hayallerimizi kaydırdığımız, -o spor salonu benim bu uyku odası senin- gezdiğimiz yerler olmak zorunda değil.

Hatta bazen dış görünüşün, saklanması istenen durumları paravan misali kapattığı da söylenebilir.

Her “eğlenceli dekorasyonu olan şirket” elbette ki, tozları halının altına sürümek amacıyla yapmamıştır bunu. Niyetim sadece dekorasyona bakarak orada çalışmanın mutluluk verici olacağına inanmanın, sadece güzel/yakışıklı olduğu için birisiyle evlenmekten farkı olmayacağını anlatabilmek…

Ron Friedman’ın HBR’daki makalesine göre, buna benzer 4 tane “en iyi iş yerleri” efsanesi var.

 

EFSANE 1: Her daim mutluluk!

Son yıllarda yapılan pek çok farklı araştırmanın sonucu bize, daha olumlu ruh halinde olan kişilerin daha sosyal, yaratıcı ve bağlı olduğunu gösteriyor. Çok sayıda şirket bu sebeple, çalışanlarını mutlu edecek etkinlikler yapmaya, yan haklar sunmaya çalışıyor. En temelde, sebebi ne olursa olsun, çalışanlarının mutlu olması için çabalamayı misyon edinen şirketler her zaman, “Çalış çalış çalış!” yöntemiyle verim elde etmeye çalışan şirketlerden daha fazla tercih ediliyor. (Bkz. Her sene üniversite öğrencileriyle yapılan “en tercih edilen şirketler” araştırmaları)

Mutluluk önemlidir, olmazsa olmazdır fakat örneğin yaklaşan bir proje terminin ciddiyetini kavramak ve buna göre gerektiğinde sıkı çalışmak, kaygı duymak da gereklidir. İş yerinde mutluluğun gerekliliğini ve şirketlerin bu konudaki sorumluluklarını her fırsatta hatırlatsam da, amacım plazaların Şirinler gibi sürekli “Laylaylalaylaylaaay” şarkılarıyla veya Heidi gibi zıplaya zıplaya koşturan yetişkinlerle dolup taşması değil. Olumlu ve olumsuz yaklaşımlar arasında bir denge kurulmaması, en temelde yapılan işe yabancılaşmaya ve devamında başarısız iş sonuçlarına yol açar.

 

EFSANE 2: Sıfır çatışma!

İş yerinde yaşanan çatışmalar çoğumuzu rahatsız eden durumlardır. (Kimileri de tam tersi, tartışmaktan keyif alır bu sebeple “çoğumuz” dedim.) Çatışmalar bazen tartışmaya, bazen küsmelere, bazen de iletişimsizlik neticesinde işten ayrılmalara neden olur. Her nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, verimliliğin düşmesi kaçınılmazdır.

Örneğin şurada yer alan araştırmaya göre, bazı durumlarda anlaşmazlıkla daha yüksek performans sağlıyor. Sebebine gelecek olursak, çoğu iş yeri anlaşmazlığı ya ilişki çatışmasından yani kişisel beklentilerin veya değerlerin farklılığından, ya da iş çatışmasından yani işin nasıl yapılacağına dair fikir ayrılığından doğar. İlişki çatışması zarar vericiyken, iş çatışması daha iyi kararlar alınmasını sağlayabilir.

Sağlıklı ve seviyeli tartışmalar, ekip üyelerini daha derin düşünmeye, alternatif çözüm üretmeye teşvik eder. Tüm bu sebeplerden dolayı sıfır çatışma yerine seviyeli münazaraya yönlendirmek gereklidir.

 

 

EFSANE 3: Sıfır hata!

Harvardlı araştırmacı Amy Edmondson’ın yaptığı şu araştırma ilginç bir noktaya değiniyor.

Üniversite hastanelerinin hemşirelik birimlerinde yapılan bu araştırmaya göre, yanlış ilaç kullanımının daha sık yaşandığı servisler

...

Yazının devamı için tıklayın

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Selin Yetimoglu Cakkalkurt adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler