Ne De Olsa Kışın Sonu Bahardır
Ne de olsa kışın sonu bahardır
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Daimiyem her can ermez bu sırra
Daimiyem her can ermez bu sırra
Eyüp sabır ile gitti Mısır'a….
Aşık Daimi (İsmail Aydın)
Umudun Mevsimi Bahar…
Yeniden uyanışın mevsimindeyiz artık. İzin verirsek eğer doğayla birlikte bizim de içimizde çiçekler açmaya başlayacak. Kışın bitişini kutlayacak hücrelerimiz tek tek, bedenimizdeki uyanışı hissedeceğiz her açan çiçekte. Ağaçların dalları nasıl rengarenkse bizim de her bir zerremiz renklere dönüşecek. Güneşe yüzümüzü çevirmeyi unutmuş olsak bile istesek de istemesek de baharla beraber ışıkla parlayacak gözlerimiz.
Doğayla uyumumuzu farkına varınca başlayacak ruhumuzun uyanışı… Evet şehirdeyiz, evet yeşile hasret betonların içindeyiz ama duvarın çatlağında açan yaban çiçeklerini rehber edebiliriz kendimize. Tomurcuklanan ağaç dallarını, onların varoluşa duyduğu mutlak inancı, hayat bulmak için kendileri olmaktan ve tomurcuklanmaktan başka hiçbir şeye duymadıkları ihtiyacı… Rehberimiz doğa olduğu sürece kendimiz olmayı kendimize inanmayı hatırlayacağız belki de…
Ben her bahar doğanın şenliğini görmekten aldığım hazla daha da bağlanıyorum hayata ve inanca. Belki baharda doğduğum içindir belki de doğayı içimde hissedebildiğim için bilemiyorum ama baharla beraber yaradılışın mükemmelliğine, doğanın kusursuz işleyişine olan hayranlığım daha da artıyor. Ağaçların tüm kış çıplak kalmış dallarında gördüğüm tomurcuklar, rengarenk açan çiçekler bana doğanın sadece doğa olmaktan aldığı hazzı yaşatıyor, içimi ısıtıyor.
Bahar benim için umut demek, sabrın sonunun selamete çıktığını görmek demek. Dinlerken derinlere daldığım Aşık Daimi’nin türküsü “Ne Ağlarsın”ın doğada hayat bulmuş hali demek. Doğa sabrediyor, doğa yeniden canlanabilmek için yaprak döküyor. Tıpkı bizlerin de zaman zaman kendimizi nadasa çekip yenilenen, nefeslenen toprağımızla yola çıkmamız gibi.
Toprakla bağlantımızı kaybettiğimiz gün başladık tükenmeye. Yüzümüzü doğadan çevirdiğimizde içimizle, yaradılışla, evrenle bağımızı kaybettik. Ama o bağ hep orada aslında. Yüzümüzü bir ağaca, bir çiçeğe, toprağa çevirmemiz yeterli. İçimizdeki gücü köklerimizden aldığımızı hatırlamamız yeterli. Bazen yenilmiş hissetsek de yeniden başlamak için gereken gücün parçası olduğumuz doğadan geldiğini hatırlamamız yeterli. Bir ağaç ağaç olmaktan başka ne ister, çiçek açmaktan, meyve vermekten. Peki bir insanın beklentisi nedir hayattan? Yaşamak; hakkını vererek, nefesini umutla doldurarak, yaradılışına saygı duyarak. Nasıl ki bir kirazın, bir elmanın çekirdeğinde yetiştiği ağacın tüm bilgisi, kendi evrenin tüm bilgisi var, bizim özümüzde de evrenin tüm sırları var. İçimize bakmak, bazen durmak, kışı kabullenip baharla açmak, baharla yola koyulmak gerek sadece ve yeniden hatırlamak. Sen doğanın ta kendisisin, tomurcuklandığını gözünle görmesen de sen evrenin, güneş sisteminin tüm çiçeklerin, doğadaki her canlının hücresindesin. Bilgisin. Bilgesin. Dur ve doğadan ilham al. Beklemeyi, sabretmeyi, yeniden tomurcuklanmayı en önemlisi de umudu unutma… Nasıl ki doğa baharı bekliyor canlanmak için sen de özüne yol almaya niyet et bu baharda. Yeniden doğuşunun beklediğinden daha da güzel, beklediğinden daha ışıklı olmasına niyet et… Bu bahar kendine niyet et. Kendi özüne kendi mucizene uyanmaya niyet et… Unutma güneş her sabah doğuyorsa, bahar gelip, bağ bahçe çiçekler açıyorsa sen de kendi yolunu bulacaksın en sonunda. Yüzünü doğaya çevir, ilhamını yaradılışından al; bir çiçeğin yaptığını yap gücünü topraktan, doğadan, hazır içinde bulunduğumuz mevsim olan bahardan al.