Reposted from @kitapvenester
"...İnsan hayatını elbet bir gün yine yalnız kaldığında -ki bu yalnızlık ölümün gelmesinin beklendiği o son yalnızlık da olabilirdi- düşünebileceği güzel anıları olsun diye yaşıyordu. Bir zamanlar sahip olmuş olabilmek için. Sonradan kaybedilmesinin bir önemi olmuyordu o zaman. Çünkü bir zamanlar sahip olmanın onuruna erişebilmiş oluyordu insan. Bu gurur ona yetiyordu. Yaşam oyununda elde edilebilecek tek şey bilgi ve bellekti. Geri kalanlar hep kaybediliyordu. Hatta hayatın kendisi bile..."
@ciniusyayinlari @yagmurkizilkoca #kadınkorkusu #tanıtım
Daha önce kadın distopyası okumamıştım ve "Jinefobi" kelimesini duymamıştım. Kitabın konusu aşırı iyi. Kurgu muhteşem. Dili sade. Mürekkep almış başını gitmiş.
Adem, boşandıktan sonra iki köpeği ile dağ evinde yalnız yaşamaya karar veren bir adam.
Berna ise belalı sevgilisi ile uğraşan ve evinin kirasını bile ödeyemediği düzensiz bir hayat yaşayan bir kadın.
Adem bir gün evine dönerken yolda ölmek üzere olan bir kedi görüyor ve yalnız ölmek istemediğine evinden biriyle birlikte yaşaması gerektiğine karar veriyor.
Bunun üzerine Berna ile yolları kesişiyor ve ikili birlikte Adem'in evinde yaşamaya başlıyorlar ama ortada ters giden bir şeyler var ve geceleri ortaya çıkan bir kadın bu birlikteliği hiç istemiyor.
Bu kadın kim? Adem'den ne istiyor? Bu birlikteliğe izin verecek mi? Peki Berna Adem'le yaşamaya devam eder mi?
Gerçekten okurken ara ara gerildim ve korktum. Kapaktaki kadın okudukça resmen canlandı diyebilirim. O kadar yalın ve akıcı ki. Kısa bir sürede biten bir kitap ne oldu ne olacak diye düşünmekten kitabın başından kalkamıyorsunuz. Yazar çok güzel kurgulamış ve ters köşe bir son ile okuyucuyu şaşırtmış.