Sürdürülebilirlik Bülteni (Sayı 3)
BİZDEN MESAJLAR
KEMALEDDİN DİLBAZ, CEO
ESG faaliyet alanını düzenleyen kurallar büyük süratle gelişiyor. Yeni düzenlemeler çıkarken firmalar da pozisyonlarını bu düzenlemelere uygun hale getirmek için hedefler belirliyor, projeler başlatıyor, boşluk analizleri yapıyor ve aksiyon planları geliştiriyor. Firmaların, önümüzdeki birkaç yılı oldukça yoğun geçecek gibi duruyor. Bu dönemi verimli şekilde değerlendiremeyenlerin rekabet gücünün gerileyeceği, sıkıntı yaşayacakları bir gerçek. Bültenlerimizde, tüm bu gelişmelerin etkilerine yer vererek ESG yolculuğunuzda sizlere yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda, içerikte görmek istediklerinize yönelik bizlere bilgi verirseniz, mümkün olduğunca taleplerinize yanıt vermeye çalışacağız. Keyifle okumanız dileğiyle.
ÖZGÜN ÇINAR, CRO
Düzenlemelerin ardı ardına boy gösterdiği birkaç haftayı daha geride bıraktık. Evet, sürdürülebilir bir gelecek yaratabilmek adına birçok adım atılıyor ancak gözden kaçırılmaması gereken bir husus daha var. Bir yandan da, bu belirlenen kuralların esnetildiğini ve uygulamaların ertelendiğini görüyoruz. Halbuki, sürdürülebilir bir gelecek, özellikle AB’nin liderliğinde hızlı bir gelişim gösteren kurallara sıkı sıkıya bağlı kalınmasına ve uygulamada aksamaya mahal verilmemesine muhtaç. Kural koyucuların, önümüzdeki dönemde esneme yaratmaksızın, gelecek kuşakların ihtiyaçlarını tehlikeye atmadan, sorumlu bir gelecek yaratabilmek adına daha etkin adımlar atacaklarını umuyoruz. Sürdürülebilir kalın…
ANTROPOSEN ÇAĞI
Son yıllarda şiddeti artan fırtınalar, sıklaşan orman yangınları, üst üste rekor kıran sıcaklıklar nedeniyle, insanlığın iklim üzerindeki etkisinin belirgin bir şekilde arttığı bir evrede bulunduğumuz sıklıkla vurgulanmaya başladı. Bir grup bilim insanı bunu yeni bir jeolojik çağ olarak tarif ediyor ve “Antroposen Çağ” olarak adlandırıyor.
Her ne kadar bilim dünyası tanımı üzerinde tam olarak bir uzlaşı sağlayamasa da Antroposen Çağ, insanın Dünya üzerindeki etkisinin en üst düzeylere çıktığı 1950'lerden bugüne uzanan süreci ve sonrasını tanımlamak için kullanılıyor.
“Antroposen” teriminden ilk olarak Stoppani 1873'te insanların Dünya ekolojisi üzerinde giderek artan etkisine değinerek bahsetmiş. Bu dönemde, sanayi devrimi ve fosil yakıtların keşfi gibi faktörlerle doğanın dengesi olumsuz yönde, önemli ölçüde değişmişti. Dönemi bir çağ olarak, yani Antroposen Çağı olarak isimlendiren iki araştırmacı ise 2000 yılında Crutzen ve Stoermer idi.
Bilim insanları, insanlığın Dünya ekolojisi üzerindeki olumsuz etkisinin, en açık şekilde Kanada‘nın Ontario bölgesinde bulunan küçük bir gölde; Crawford Gölü‘nde görülebildiğini iddia ediyor. Bu küçük gölde biriken tortuların bu yeni jeolojik evrenin başlangıcına işaret ettiğini belirtiyorlar. Sadece 2,4 hektarlık bir yüzey alanına sahip olmasına rağmen, Crawford Gölü 24 metre derinliğinde. Bir kireçtaşı mağarasının çöküp; suların bu boşluğu doldurması ile oluşmuş. Çok derin olduğu için, suyun alt tabakası üst tabakalarla karışmıyor. Her yaz mevsiminde göl ısınıyor, kalsiyum karbonat çöküyor ve yılların geçişinin bir göstergesi olarak ayırt edici bir beyaz tabaka oluşturarak dibe batıyor. Gölün dibindeki tortulara bakıldığında değişimdeki hızlanmanın izi yıl yıl izlenebiliyor.
Gölün tortuları üzerine yapılan önceki çalışmalar iki büyük değişim dönemini ortaya çıkarmış. İlki XIII. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar süren yerli halkların etkisi; ikincisi ise XIX. yüzyılda Avrupalı sömürgecilerin gelişini işaret eden dönem. En büyük değişiklik ise, yirminci yüzyılın ortalarından itibaren görülüyor. 2019 ve 2022 yıllarında gölden alınan numuneler, insanlığın çevreye en önemli etkilerinden biri olan yaygın fosil yakıt kullanımını, hatta nükleer bomba denemelerinden sonra yayılan plütonyumu dahi mükemmel şekilde kayıt altına aldığını ortaya koymuş. Bu nedenle araştırmacılar artık dönemin başlangıcını belirleyen kanıtların toplandığını ve bu yeni dönemin başlangıcının 1950 yılı olması gerektiğini düşünüyorlar. Bu tarih ‘büyük hızlanış’ olarak adlandırılan, yani insan nüfusu ve tüketim kalıplarındaki değişimin çok hızlandığı döneme işaret ediyor. Bu tarih aynı zamanda teknolojinin gelişmesiyle eşzamanlı olarak alüminyum, beton ve plastik kullanımının hızla yaygınlaşmasına da denk düşüyor.
Sonuç olarak, Antroposen Çağı, insanlığın doğa üzerindeki etkisinin jeolojik izini yansıtıyor ve bu dönemde alınacak önlemler de gezegenimizin geleceği açısından belirleyici olacak.
Almina Gencal, Sürdürülebilirlik Uzmanı
ESG’Lİ HABERLER
YEŞİL KÖŞE
Bazen büyük ümitlerle, yüksek motivasyonla başlatılan işler pek de planlandığı gibi gitmeyebiliyor.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Son dönemde bunun örneklerini sürdürülebilirlik alanında yaşamaya başladık.
Neden böyle bir yargıda bulunuyoruz? Yanıtı basit. Avrupa Birliği’nin öncülüğünde arka arkaya önemli düzenlemeler yapılır ve “gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye atmadan bugünün ihtiyaçlarını karşılamak” adına düzenlemelere gidilirken, rüzgârın aniden hafiflediğini hissetmeye başladık.
Neler oldu?
Mesela, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB genelinde pestisit kullanımını azaltmayı amaçlayan ve çok yoğun tartışmalara, hatta çiftçilerin protestolarına sebep olan yasa tasarısının geri çekilmesine ilişkin düşüncelerini dillendirdi. Zaten, tasarı Avrupa Parlamentosu’ndan da arzu edilen desteği görmemişti.
Bir başka örnek de Almanya’dan verilebilir. Alman Sosyal Demokrat çalışma bakanı Reuters'e verdiği demeçte, Almanya'nın büyük şirketlerin tedarik zincirlerinde çocuk işçi çalıştırıldığını veya çevreye zarar verildiğini tespit etmeleri halinde harekete geçmelerini zorunlu kılmak amacıyla hazırlanan bir AB yasasına ilişkin oylamada “çekimser” kalacaklarını söyledi. Çekimserlik, Hür Demokratlar'ın yasaya karşı çıkmalarından kaynaklanıyordu.
Kurumsal Sürdürülebilirlik Özen Yükümlülüğü Direktifi (CS3D), bu konuda endişeleri artıran bir başka örneği oluşturuyor. Direktif 20 Ocak'ta yayınlandı, ancak Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi’nin onayıyla uygulamaya geçebilecek. Bu konuda da Almanya'nın güçlü direnişiyle karşılaşıldı. Bu da, ilerleme yönünde umutları azaltıyor.
Aynı durum, sürdürülebilirlik raporlamalarında da karşımıza çıkıyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Eylül 2023'te yaptığı bir konuşmada, AB genelinde küçük ve orta ölçekli işletmelere yönelik olarak getirilen düzenlemeleri “aşırı” olarak nitelendirerek kınadı ve KOBİ'lerin raporlama yükümlülüklerinde % 25'lik bir azalma çağrısında bulundu. Bu, CSRD'nin (Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlaması Direktifi) uygulanmasının gecikebileceğinin ve kapsamının daraltılabileceğinin bir göstergesi olarak akıllarda soru işareti bıraktı. Bu yorumu, Almanya'nın raporlama eşiğinin çalışan sayısı 250 olan şirketlerden 500 olan şirketlere yükseltilmesi önerisi izledi. 2023'ün sonlarında AB, EFRAG'a (Avrupa Finansal Raporlama Danışma Grubu) AB üyesi olmayan şirketler için sektöre özgü standartlar üzerindeki çalışmaları erteleme talimatı verdi. Bunun yerine, genel ESRS için daha iyi rehberlik oluşturmaya yardımcı olmaya yönlendirildi. 24 Ocak'ta, Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komitesi, CSRD'nin sektöre özgü standartlarının ve AB üyesi olmayan işletmelerin raporlama gerekliliklerinin uygulanmasını, orijinal uygulama tarihinden iki yıl sonra, 2026'ya kadar erteleyecek bir öneriyi kabul etti.
Tüm örnekler AB’den değil elbette. Son günlerde, ABD’nin SPK’sı olarak tanımlayabileceğimiz SEC, halka açık şirketlerin iklim bağlantılı risklere ilişkin olarak yapacakları açıklamaları düzenleyen kuralları yayımladı. Ancak, düzenleme oldukça sulandırılmasına rağmen daha şimdiden tartışma yarattı.
Örnekleri artırmak mümkün, ancak burada keselim.
Görünen o ki, sürdürülebilir bir geleceğin temini için yoğun çaba gerekecek.
Umarız, anılan çaba yılmaksızın sarf edilir ve sürdürülebilir gelecek hedeflerine hızla ulaşılır…
Özgün Çınar, CRO
TROYA FORUM’U SPONSOR VE PANELİST KİMLİKLERİMİZLE DESTEKLEDİK
ÇASİAD tarafından 1-2 Mart tarihlerinde ikincisi düzenlenen TROYA FORUM, önceki yıl olduğu gibi bu yıl da büyük ilgi gördü. Trasta ESG’nin de sponsor olduğu ve birbirinden kıymetli konuşmacılarla Çanakkale’nin 2040 vizyonunun masaya yatırıldığı Forumda, Genel Müdürümüz Kemaleddin Dilbaz, sürdürülebilirlik ve ESG konularındaki güncel gelişmeleri katılımcılarla paylaştı. Sürdürülebilirlik bağlamında yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve özel sektörün koordinasyon içerisinde çalışmasının önemini vurgulayan Dilbaz, ESG’nin özellikle sosyal boyutunda yer alan kriterler hakkında detaylı bilgiler sundu. Soru-cevap bölümünde katılımcılardan gelen ve birbirinden değerli yorumlar, Çanakkaleli iş insanlarının sürdürülebilirlik konusundaki duyarlılığının üst seviyede olduğunu ortaya koydu.
ÖNEMLİ KAVRAMLAR
Biyoremediasyon, bir çevre kirleticisinin mikroorganizmalar yardımıyla uzaklaştırılması işlemidir. Bu teknikle, bakteriler ve fungus türleri kullanılarak kirliliğin hızlı bir şekilde giderilmesi temin edilir.
BİZ KİMİZ
Trasta ESG, uluslararası normlara uygun ve farklı sektörlere göre tasarlanmış, “Sürdürülebilirlik Değerlendirme ve Yönetim Platformu” ile işletmenizin ESG skorunu belirlemenize olanak veren, açıklık analizi ve sürdürülebilirlik danışmanlığı gibi hizmetler sunan, Türkiye’nin hizmetindeki bir danışman firma.
Mottomuz, «Sürdürülebilirlik yolculuğunuzun her aşamasında yanınızdayız!»
Hizmetlerimizi detaylı olarak buradan inceleyebilir, bize aşağıdaki bağlantılardan erişebilirsiniz.
Kurumsal İnternet sitemiz için tıklayınız…
Elektronik Posta ile iletişim için info@trastaesg.com