Sürdürülebilirlik için Kaçınılmaz Dönüşüm…
Neler yaşandı ve buraya nasıl geldik?
İnsanoğlunun sürdürülebilirlik hikayesi bin yıllardır devam ediyor. Sürdürülebilirlik, diğer tüm canlılar ile birlikte, dünya üzerinde bir varoluş çabasının ortak adıdır. Ancak I. Dünya Savaşı’nı takip eden son yüz yıllık süreçte sürdürülebilirlik, doğal bir davranış olarak değil, daha programlı bir insan davranışı olarak planlanmaktadır.
Bundan 42 yıl önce, Dünya nüfusu henüz 4 milyar civarınde iken, 1976 yılında Vancouver’da (Kanada) yapılan Habitat-1 konferansının daktilo ile yazılan kapanış deklerasyonundan başlayarak, insani gelişimin sosyal, çevresel ve ekonomik boyutları ele alınmaya başlanmıştır. Bundan sonraki dönemde planlamaların odak noktasını ise, insani yaşam kalitesinin çevresel uyumluluk içinde geliştirilmesi oluşturmuştur.
Vancouver’dan 20 yıl sonra, bu sefer daha yakınımızda, İstanbul’da gerçekleştirilen Habitat-2 konferansında da, aynı öze odaklanılmış ve insanın sürdürülebilir gelişiminde ekonomik, sosyal ve çevresel dengenin sağlanmasının ne derecede önemli olduğu bir kez daha vurgulanmıştır. Hatta, bu vurgunun yanı sıra, takiben 2003 yılında bir Küresel Eylem Planı açıklanmış ve sürdürülebilirlik için yapılması gereken eylemler açıklıkla sıralanmıştır.
MDG, UNGC ve ikiz kulelerin yıkılışı…
Habitat-2’yi takiben BM tarafından iki çerçeve daha yayınlandı. Binyıl Kalkınma Hedefleri (=MDG, Millenium Development Goals) ve BM Küresel İlkeler Sözleşmesi (=UNGC, United Nations Global Compact).
Çok sade bir analiz ile, bu deklarasyonlardan ilki yani MDG sosyal ve politika alanına, ikincisi olan UNGC ise ekonomik alana, yani iş dünyasına yönelik olarak yapılmıştı. İkisi birden takip edilerek işletildiği halde, dünyanın daha yaşanır bir gezegen olması mümkün olabilecekti.
Ancak Dünya, BM tarafından Eylül 2000 tarihinde duyurulan MDG’ye ne yazık ki bir yıl kadar odaklanabildi. Zaten, yeni bir bin yıla geçiş sürecinde olan dünyada, bu heyecanı besleyen öyle çok reklam kampanyası vardı ki, zaten çok fazla da odaklanılmış olduğunu söylemek mümkün değildi. Ekonomide, sosyal alanda, politikada hemen her küresel ve yerel aktör yeni bin yılın insanlığa neler sunacağından bahsediyordu.
Ancak MDG’nin asıl yıkılışı; yayınlanmasından tam bir yıl sonra, hem de yayınlandığı BM binasına komşu sayılabilecek Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerinin yıkılışı kadar sert, hızlı ve şiddetli oldu.
Hedeflerin durumu ve yeni ekonominin liderleri…
Hedeflerine 2015 yılına kadar ulaşmayı planlayan BM’in ve MDG’nin genel performansını gözden geçirirsek, Dünya geneli olarak şöyle bir tablo ile karşılaşıyoruz.
1. Aşırı yoksulluğu ve açlığı ortadan kaldırmak... Kaldıramadık!
2. Herkes için evrensel ilköğretim sağlamak… Sağlayamadık!
3. Cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesi… Güçlendiremedik!
4. Çocuk ölümlerini azaltmak… Azaltamadık! (Özellikle savaş alanlarında)
5. Anne sağlığını iyileştirmek… Yeterince iyileştiremedik!
6. HIV/AIDS, sıtma ve diğer hastalıklarla mücadele… Mücadeleye devam ediyoruz!
7. Çevresel sürdürülebilirliği sağlama… En kötü olduğumuz alan!
8. Kalkınma için küresel bir ortaklık kurmak… Aksine parçalandık!
Bir diğer çerçeve olarak, ekonomi ve iş dünyasına yönelik UNGC’de durum nedir? Bu sözleşmenin maddelerinde Dünya olarak performans tablomuz ise aşağıdaki gibidir.
1. İnsan haklarına saygı, koruma ve yaygınlaştırma… Koruyamıyoruz!
2. İnsan hakları ihlallerini azaltmak… Azaltamıyoruz!
3. Sendikalaşmayı desteklemek… Örgütlenmeden çekiniyoruz!
4. Zorla çalışmaya son vermek… İnsan kaçakçılığı hala gündemimizde!
5. Çocuk işçiliğini sonlandırmak… Sadece istatistiklerden çıkartabildik!
6. Ayrımcılığa son vermek… Batıda dahi ırkçılık, ülke politikası derecesinde yaygın!
7. Çevre sorunlarına ihtiyati yaklaşımı desteklemek… Kyoto’yu imzalamayanlar var!
8. Çevresel sorumluluk artışını desteklemek… Çevrecilik bir politik alan konumunda!
9. Çevre dostu teknolojileri geliştirmek… İlerliyoruz ancak erişim çok düşük!
10. Yolsuzluklar ile mücadele… Aksine, yeni türleri ile mücadele ediyoruz!
Gerek MDG gerekse de UNGC hedeflerinin yakalanması ve yaygınlaştırılmasındaki küresel başarısızlık, yalnızca sosyal ve çevresel alanı değil, aynı zamanda ekonomik alanı da derinden etkilemiştir ve etkilemeye de devam etmektedir.
Dünyanın daha önce benzeri görülmemiş şekilde yaşadığı ekonomik krizler, daralma ve geri çekilmeler ile tahminleri zorlayan büyük yıkılış ve batışlar, hepsi son on yıllık süreçte gerçekleşmiştir. Dünya ekonomisinin sürdürülebilirlikten uzaklaşması yeni çözüm arayışlarını da beraberinde getirmiştir.
Dünya genelinde ve yerel ekonomilerde finans yapısı yeniden ele alınmış, büyüklerin yanında küçüklerin de yaşayabilmesine ve devamlılığına olanak sağlayacak projeler gündeme alınmıştır. BM’in 2010 tarihli Yaratıcı Ekonomi raporu, küçüklerin de dünya ekonomisinde varoluşu için önerilerde bulunmakta ve finansal yapının devamlılığını hedeflemektedir.
Yeni ekonominin liderleri de, bu çözümsüzlüğün devamı halinde, dünyanın önce ekonomik, eş zamanlı olarak sosyal ve en nihayetinde de çevresel olarak büyük bir yıkılış yaşayacağını görmektedir.
Eski ve yeni ekonominin kökten farklılaşması…
Dünyanın, kendi ekonomik alanları ile sosyal alan ve çevresel alan gibi, birbirinden bağımsız üç alandan oluştuğunu zanneden eski ekonominin aktörlerinin aksine, yeni ekonominin liderleri, bu üç bacağın da aynı düzeyde sağlıklı olması halinde iş yaşamının devam edebileceğini görmektedir.
Çok değil bundan elli yıl önce, dünya üzerindeki her yüz doların tamamı, eski ekonominin elinde, ve onun üretimine harcanır iken, bugün her yüz doların yarısı yeni ekonomi tarafından üretilmekte ve kullanılmaktadır. Günümüz ekonomisi bizden ömür boyu birikim yaparak binlerce doları onlara vermemizi beklemiyor. Aksine, üretim ve hizmetlerine karşılık olarak bizden günde ancak bir veya iki dolar talep ediyor.
Dünyanın yedi milyarlık yeni demografik profilinde, üretim ve değer yaratma anlayışımızı yeniden gözden geçirmek ve bu yeni nüfusun yaşam kalitesi ve iş anlayışının nasıl planlanması gerektiğini düşünmek zorunda olduğumuz açıktır.
İşte bu değişim süreci ile uyumlu olacak şekilde BM 2015-30 dönemini kapsayacak ve öncellerinden farklı bir çerçeve üzerinde çalışmaya başlamış, 2015 yılı sonunda da yeni hedefler ile bu hedeflere ulaşmak için gerekli eylem basamaklarını açıklamıştır.
SDG’nin deşifresi ve sunumu…
BM’in yeni çerçevesi olan Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri (=SDG, Sustainable Development Goals) gerek içeriği gerekse de sunumu itibari ile önceki girişimlerden farklı bir yapıya sahiptir. Önce sunumundan başlayalım.
BM tarafından yayınlanan hedeflerin görsel kimlikleri, Apple, IBM, MTV, NBC, Spotify, NatGeo, BBC ve TED gibi kuruluşların da kurumsal kimlik çalışmalarını yapan Trollback+Company tarafından oluşturulmuştur. Bu tercih dahi, bizlere BM’in değişen hedef kitle profilini nasıl algıladığını ve ne ölçüde kapsayıcı bir çalışmanın içinde olduğunu göstermektedir.
BM tarafından belirlenen ve 2030 tarihine takvimlenen 17 hedef; bir Windows10 veya akıllı telefon ekranındaki uygulamalar gibi ikonik şekilde duyurulmuştur. Bu ikonik paylaşım, BM’in farklılaşan hedef kitlesine yönelik olarak çeşitli arayüzler ile de uyumlu olarak çalışmaktadır.
BM tarafından hedefler ile ilgili olarak oluşturulmuş her platformunda, hedefler ayrı ayrı incelenebilmekte ve bu hedefler çerçevesinde yapılması gerekenler açıklıkla paylaşılmaktadır. Sosyal alana yönelik olarak hazırlanan globalgoals.org ile iş dünyasına yönelik olarak hazırlanan sdgcompass.org ana siteleri üzerinden hedeflere erişilebilmektedir.
SDG’yi nasıl okumalıyız? Hedef mi, risk mi?..
BM SDG, yeni sürdürülebilirlik hedefleri olarak duyurulmuştur. Onyedi maddeden oluşan bu hedefleri akılda tutmak ve hangisinin bizim ile ilgili olduğunu çözümlemek zor olabilir. Bu nedenle, hedefleri tek bir mantıksal cümlede toplamak belki daha basit bir yol olacaktır.
· Sağlıklı bireylere erişmek istiyoruz (Hedef 3)
· Ayrıca sürdürülebilir tarım ile açlığı da sıfırlamamız gerekiyor (Hedef 2)
· İnsanların yoksulluğuna da son vermeliyiz (Hedef 1)
· Önce insana yakışır bir işe ve iş için ekonomik büyümeye ihtiyacımız var (Hedef 8)
· Büyüme için sanayide inovasyona ve altyapıya odaklanmalıyız (Hedef 9)
· Bunun için de erişilebilir ve temiz enerjiye ihtiyacımız var (Hedef 7)
· Ayrıca gelişimi ancak nitelikli eğitim ile sağlayabiliriz (Hedef 4)
· Kadınların eşit katılımı olmadan ise eğitim eksik kalacaktır (Hedef 5)
· Ayrıca ayrımcılık yapmadan herkesi sürece katmalıyız (Hedef 10)
· Hep birlikte sürdürülebilir yaşam alanlarına sahip olmalıyız (Hedef 11)
· Bu alanlarda ise temiz suya ve halk sağlığına ihtiyacımız var (Hedef 6)
· Bütün bunları sorumlu bir tüketim ve üretim ile koruyabiliriz (Hedef 12)
· Geleceğimiz ise gezegenin iklim koşullarına bağlı (Hedef 13)
· Gezegen ise suda yaşayan canlılar ile (Hedef 14)
· Karada yaşayan canlıların çeşitliliği korunduğu halde sağlıklıdır (Hedef 15) ve
· Bütün bunları barış ve adaleti sağlarsak gerçekleştirebiliriz (Hedef 16)
· Bunu için de hep birlikte ortaklaşa hareket etmeliyiz (Hedef 17)
Bu cümle aslında, BM hedeflerinin nasıl birbiri ile ilişkili olduğunu ve herhangi birini gerçekleştiremediğimiz halde zincirin nasıl kopacağını da bize göstermektedir.
Dolayısı ile, BM’in altına imzasını attığı 2030 tarihli SDG birer hedefler manzumesi olduğu kadar, gerçekleştirilememesi halinde risklerimizin de ifadesidir. Bu risklerin bertaraf edilmesi gücü ise topyekün bir hareket içinde olacak insanlığın elindedir.
Yeni hedefler ve dönüşüm için liderlik planımız…
BM, MDG’den farklı olarak SDG’nin duyurumu ile birlikte öncelikle iş dünyasına yönelik olarak basit bir yol haritası da sunmuştur. Buna göre yapmamız gerekenler sırasıyla (i) SDG’yi anlamak ve bizimle ilişkili olan SDG maddesini belirlemek, (ii) kendi iş hedeflerimizi (KPI) yeniden gözden geçirmek ve netleştirmek, (iii) iş hedeflerimiz ile ilgili SDG hedefini karşılaştırmak ve buna göre hizalanmak (iv) hizalanmayı başarıyla gerçekleştirmek için stratejik bir eylem planı yaparak uygulamak ve son olarak (v) eğer başarılı olursak bunu raporlayarak, herkes ile paylaşmak.
Dünyanın sürdürülebilirlik dönüşümüne liderlik etmek, büyük ölçekli projelere imza atmak değildir. Liderlik aslında, öncelikle kendi hedeflerimizi gözden geçirmeyi ve yeni hedeflerimizi yer değiştiren yeni gerçekler ve doğrular zeminine göre hizalamayı ifade etmektedir. Sürdürülebilirlik, Julie Nelson’un da ifade ettiği gibi, mekanikleşen ekonomiyi yeniden ruhu ile buluşturmak ve insani boyutuna, yani olması gereken ve yaşayabileceği konuma çekmektir.
Güncel okuma önerileri…
Ayrıca BM, SDG ile UNGC arasındaki ilişkiyi de kurgulayarak, sosyal ve çevresel boyuttaki küresel hedefler ile iş dünyasınının hedefleri arasındaki ilişkiyi de detaylı olarak ele almış ve bazı öncü sektörler için endüstri raporları hazırlayarak sunmuştur.
Sürdürülebilirlik dönüşümünde sizlere rehberlik edecek bazı yararlı rapor ve dokümanlar bulunmaktadır. Bu rapor ve dokümanlar, sürdürülebilirliğin yeni boyutlarının anlaşılması, yeni çerçeveye uyumluluk için sade örneklere ulaşılabilmesi ve kişisel ve kurumsal vizyonun geliştirilebilmesi için de yardımcı olmaktadır. İşte bazıları; Blueprint for Business Leadership on the SDGs, Blueprint for Corporate Sustainability Leadership, Business reporting on SDGs Analysis of the Goals and Targets, UNGC Progress Report Business Solutions to Sustainable Development…
Dijital Çözümler Direktörü at INFORMASCOPE
3yÇok aydınlatıcı ve başarılı bir makale olmuş...tebrikler ㋡