Sayılarla Mikro-Öğrenme
Mikro-öğrenme eğitim ve gelişim yöntemi olarak tasarımcıların ve HR yöneticilerinin ajandasında yerini aldı bile. Artık pek çok eğitim ve gelişim girişiminde bir yöntem olarak kullanılıyor. Gün boyu süren .ppt temelli eğitimler üzerine E&G profesyonelleri olarak hepimiz bir kez daha düşünüyoruz.
Peki mikro-öğrenme gerçekten diğer yöntemler kadar etkili mi? Rakamlar yalan söylemez deyip, sizin için bazı istatistikleri bir araya getirdim.
Yapılan araştırmalar, eğitimler sonrası herhangi bir pekiştirme aktivitesi olmaması durumunda öğrendiklerimizi % 50 ile % 80 arasında unuttuğumuzu gösteriyor. Bu konuda ilk çalışmayı yapan Ebbinghaus’ u hatırlayalım… Raytheon Professional Services’ in yaptığı araştırma Mikro-öğrenmeyi, ana eğitim etkinliğini desteklemek için tamamlayıcı bir strateji olarak kullanmanız durumunda, bilginin kalıcılığını % 80’ lere kadar yükseltebileceğinizi gösteriyor.
Eğitim içeriklerinin küçük ölçekli olması katılımcıların içeriklere kolaylıkla, kendi hızlarında ve en önemlisi uygun zamanda erişimlerine olanak sağlıyor. Diğer taraftan mikro-öğrenmenin daha odaklı olması, gereksiz bilgi karmaşasını önleyerek kalıcılığı arttırıyor. İçerik birkaç öğrenme hedefine odaklandığı için katılımcılar daha rafine çıktılara kolaylıkla ulaşabiliyor.
Boyette’ nin araştırmasına göre ise öğrenme ve gelişim uzmanlarının büyük bir çoğunluğu, katılımcıları daha çok tercih ettiği için mikro-öğrenme stratejilerini eğitim ve gelişim girişimlerinin bir parçası olarak kullandıklarını aktarıyor. Özellikle X kuşağı sonrası nesiller kendi ihtayaçlarına odaklanmış ve informal eğitimler konusunda talepkar. Bu bağlamda mikro-öğrenme uzun süreli ve hacimli diğer eğitim yöntemlerine göre onlara daha cazip bir alternatif sunuyor.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Öğrenme motivasyonu ve katılımın düşük olması bir eğitim ve gelişim girişiminde öğrenmenin önündeki en büyük engellerden biri. Software Advice’ ın yürütüğü bir araştırmayı yanıtlayan 385 kişinin %50’ sinden daha fazlası, şirketlerinin sunduğu eğitim araçlarının daha daha kısa ve odaklı olması durumunda e yöntemi daha fazla tercih edeceklerini belirtti.
İnsan beyni, odaklanmayı saatlerce sürdürecek yapıda değildir. Dolayısı ile küçük içerikler, belirli aralıklarla sunulduğunda (Spaced Learning) ve tekrar edildiğinde, öğrenme daha kolay gerçekleşir. Mikro-öğrenme bu nedenle insan beyninin öğrenme dinamikleri ile oldukça uyumlu bir eğitim ve gelişim yöntemidir. California-Irvine Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmanın bulgularına göre bir e-posta, telefon ya da iş arkadaşı tarafından bölünmeden ortalama 11 dakika bir iş üzerine odaklanabiliyoruz. Üstelik bu 11 dakika içinde de ortalama 3 farklı iş üzerinde çalışıyoruz. Diğer taraftan eğer dijital bir içerik söz konusuysa, göz atmak için ancak 20 sn. kadar süre harcıyoruz. Dikkat ve konsantrasyon seviyelerinin bu derece düşük olduğu günümüz dünyasında mikro-öğrenme en uygun eğitim ve gelişim yöntemlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Mikro-öğrenme için bir fasilitatörle gün ayarlamaya, sınıf, otelcilik hizmetleri ve ekipman kiralamaya gerek yok. Ayrıca eğitim materyallerini dijital olarak düzenlemek, hatta gerektiğinde güncellemek, fiziksel dokümantasyona göre çok daha kolay ve ucuz. Bunun yanında dijital bir mikro içerik oluşturmak ve bunu kullanıcılarla paylaşmak diğer eğitim yöntemlerine göre kat kat hızlı.
İşte bu nedenlerle “3 Minutes E-learning kitabının yazarı Prof. Dr. Ray Jimenez, kitabında mikro-öğrenme ile maliyetleri %50 azaltıp, öğrenme hızını %300 kadar yükseltebileceğimizi ifade ediyor.
Kaynaklar:
Shiftelearning.com, Raytheon Professional Services (RPS), Software Advice, California-Irvine University.