TÜRKİYE'DE YOUTUBE
'Girsek çok iyi para yaparız', 'bir kamera sosyal medyada hesaplar ve bir bilgisayar her şey tamam!' gibi girişim üzerine cümleler duyuyorsanız büyük ihtimal konu Youtube üzerine dönüyordur. Ne oluyor bu Youtube'da diye çıktım gökyüzüne izledim biraz alemi. Bu platformun olayı diğer sosyal medya mecralarından biraz farklı. Yani paylaştığınız içerik tamamen sizin orijinal içeriğinizi içermeli. O kadar kullanıcı arasından seçilip izlenilmek istiyorsanız biraz farklı bir şeyler koymanız gerekiyor ortaya. Tabi bunu yaparken izleyenleri canını sıkmak yok. Öyle sakin sakin tarih anlatır gibi videolar değil. Ayrıca uzun videolar da değil. Kısa ve öz olmanız bir önemli bir husus. Sonrasında içerik bulma konusunda atış serbest! Content Producer çok havalı bir başlık ama saçmalamanın serbest olduğu bir alan. Bana kalırsa bu başlığın sağladığı prestij içerdiği olayların sağladığı prestijin epey önünde sayılır. Kısaca Youtube oluşumundan bahsettik. Peki ülkemizde youtube platformu nasıl değerlendiriliyor?
Youtube sayesinde gerçekten hepimiz sesli ve görüntülü bir bilgi kaynağı elde ettik; burası bir deniz gibi ama Türkiye'de yaşıyoruz kabul edin denizlerimiz ne kadar güzel olsa da içinde kir de barındırıyor. O yüzden bu denizde de bazı kirlilikler mevcut. Tıklama tuzakları, yalan dolan işlerin anlatıldığı, bilgilerin çarpıtıldığı; hatta kimine göre bazı algı operasyonlarının çevrildiği ve tabii ki uygunsuz videoların bulunduğu bir alan burası ve erişim tüm yaş gruplarına serbest. Bu bir özgürlük çağrışması yapsa da tehlikeli boyutları bulunan bir özgürlük gibi geliyor. Her türlü tartışma ve eleştiriye açığım, buyurunuz.
Milyonlarca takipçiye sahip fenomenlerin yaş aralığı gençleri ağırlıkla kapsayan izleyicilerine karşı sundukları yaratıcı video formatları gözler önüne her gün seriliyor. 'Bu işin bir mantığı teması konsepti var kardeşim ben bunlara uyarım, izleyicilerime de her gün bir şeyler katarım, bir şeyler öğretirim!' diyen ve bunu uygulayan fenomenler baş üstüne; fakat yine büyük kitlelere ulaşıp da sonrasında yurt dışındaki yabancı fenomenlere ait konseptleri burada da bir taraflarından eğip büküp uygulamak ne yazık ki içerik üretmekten çok içerik toplamaya benziyor. Aynı zamanda uygulanan bu konsept sözü geçen fenomenleri izleyicilerine olumsuz karakterler olarak gösteriyor. Sanırım hiçbiri bunun farkında değil. Eğip bükme kısmını o kadar yanlış şekilde gerçekleştiriyorlar ki bazen ben bile izlerken 'ne yapıyor bunlar ya ben böyle davranabilecek birini mi takip ediyor muşum?' diyorum kendi kendime.
Bir örnekle açıklamam gerekirse Amerikalı ünlü youtuber Logan Paul ve İngiltereli ünlü youtuber KSI arasında geçtiğimiz günlerde çok bir organizasyon ile boks müsabakası düzenlendi. Bunun belli bir atışma-çekişme dönemi de vardı iki tarafta sürekli yayınlar yapıyor ve birbirlerine laf atıyorlardı. Bu sayede iki taraf birbirleri üzerinden prim yapma şansı da buldu. Buna gerek var mıydı? Hayır. Çünkü iki youtuber da belli bir popülarite seviyesinde hal-i hazırda bulunuyordu. Fakat olayın bir pr projesine çevirilmesi gerekiyordu ve büyük paraların kazanılması ayrıca dünya çapında ses getirme şansı yakalanması hedefleniyordu. Her neyse, organizasyon düzenlendi. Müsabaka da her ne hikmetse iki tarafta birbiri üzerinde bir üstünlük sağlayamadı. Pata! Bu beraberlik üzerine İngiltere'de düzenlenen müsabakanın rövanş maçının Amerika'da düzenlenmesine karar verildi. Bunlar basit planlar fakat daha önceden bu tür bir olaya hiçbirimiz şahit olmadığımız için özgün bir fikir olarak youtube tarihinde yerini aldı bile.
Gelelim bu organizasyonun ülkemizdeki yansımalarına...
Ülke olarak genç bir youtuber ekibimiz var. Hepsi ayrı konularda ün yapmış farklı temalarda içerik hazırlamaya çalışan gençler. Fakat yurt dışında gerçekleştirilen az önce bahsettiğimiz boks müsabakasından sonra Türk youtuberların da sosyal medya hesaplarından birbirlerine sataşmaları, birbirleriyle dövüşme isteklerini milyonlarca takipçinin gözleri önünde dile getirmelerine şahit oluyoruz. Tabii ki bu fenomenler aralarında bir toplantı yaparak nasıl bir akım çıkaracakları konusunda bir karara varmaya çalışıyorlar ama benim gözlemlediğim kadarıyla olay liselilerin okul çıkışı kavgalarında söyledikleri sözlerden öteye geçmiyor.
Öncelikle olayın bir spor müsabakası olduğu izlenimi verilmeli diye düşünüyorum. Bu videoları izleyen youtube'da veya sosyal medyada binlerce genç arkadaşımız var onların önüne bu türden şiddet gerilim içeren videoları koymak ne kadar mantıklı bilemiyorum. Olur ya, başka yerde yapılan bir konsepti siz de uyarlamak isteyebilirler. Ancak şöyle bir durum var ki bunu öncelikle izleyenlere zarar vermeyecek şekilde nasıl yaparız biz bu işi? diye biraz daha düşünmeleri lazım. Yoksa olay okul çıkışında kavgaya hazırlanan gençleri sosyal medyadan izlemekten başka bir yere gidemez.
Peki nasıl gelişir?
Youtube faydalı kullanılmak istenildiği sürece fayda sağlayacak bir araç. Bu yüzden eğitim veren, bilgi akışı sağlayan ya da belgesel sunan türlerden içeriklerin artması ve şekillendirilmesi lazım. Kimse sizin biriyle yapacağınız kavgayı izlemek istemiyor. Ne izleyiciler bahisçi ne de siz dövüşçü bir horozsunuz. Ben olsam bu konuyu müfredata bile taşırdım. Bu bağlamda gençlerin eğitim alabileceği bir yüksek okul programı hazırlayıp genç kuşakların bu konuda kendilerini nasıl geliştirebileceğine ışık tutardım. Bu sayede alakasız bir bölümde istemeden okuyup da youtuber olmaya çalışmalarına izin vermezdim, zamanlarından çalmazdım. 'Yeni medya diye bir bölüm var zaten' diyen olursa da orada youtube eğitimi verilmediğini bildirmek isterim. Gençlerin yeni içerik oluşturmak için nasıl düşünmeleri gerektiğinden tutun da nasıl küçük resim hazırlanır'a kadar detayları içeren bir eğitimle gençleri hayata kazandırmak, istemedikleri bölümleri okuyup da zorla yaptıkları işlerden sıkılıp ilerde mutsuz olmak ve bu şekilde büyüyüp giden mutsuz bir toplum yapısına zemin hazırlamak oldukça anlamsız olurdu.
Kaldı ki yapılan araştırmalar ileri zamanda youtube'un facebook, twitter gibi sosyal medya platformlarının önüne geçeceği öngörülmekte. Böyle bir verimli toprakta ülke olarak fayda sağlamamız. Oldukça mantıklı olurdu, değil mi?