Tasarruf Finansman Şirketleri İntibak Süreci

Tasarruf Finansman Şirketleri İntibak Süreci

7 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7292 sayılı Kanun ile 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamına Tasarruf Finansman Şirketleri dahil edilmiş ve kanunun adı “Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu” olarak değiştirilmiştir.

Tasarruf finansman faaliyeti; bir sözleşme kapsamında önceden belirlenmiş koşulların gerçekleşmesi şartıyla konut, çatılı iş yeri veya taşıtın edinimi için faizsiz finansman esaslarına göre belirli bir süre tasarruf edilmesi, müşterilere finansman kullandırılması ve toplanan tasarrufların yönetimini ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Tasarruf finansman sözleşmesi uyarınca, tahsisata hak kazanılmasına ilişkin koşulların yerine gelmesi şartı ile müşterinin tasarruf birikimlerinin ve sözleşme kapsamında taahhüt edilen finansman tutarının müşterinin, mirasçısının veya vekilinin konut, çatılı iş yeri veya taşıt edinmesi amacıyla satıcı konumundaki üçüncü kişilere hesaben ödenmesi tahsisat olarak tanımlanmıştır. Belirli bir dönemde tasarruf finansman şirketi nezdindeki birikmiş tasarruflar ve finansman geri ödemelerinden oluşan tutarlar toplamından, tahsisat olarak verilmiş tutarlar ile tasarruf geri ödemelerinin düşülmesinden sonra kalan tutarın da tasarruf fon havuzunu ifade ettiği belirtilmiştir.

Tasarruf finansman şirketleri, tasarruf fon havuzu hesaplarını diğer hesaplarından ayırmak zorundadır. Tasarruf fon havuzu varlıkları, şirketlerin tasarruf finansman sözleşmelerinden kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi dışında başka bir amaçla kullanılamaz.

Tasarruf finansman şirketlerinin ödenmiş sermayelerinin nakden ve her türlü muvazaadan ari olmak kaydıyla 100 milyon TL olması kararlaştırılmıştır.

7292 sayılı Kanun ile halihazırda tasarruf finansman faaliyetinde bulunan firmalar intibak sürecine alınmıştır. Bu kapsamda tasarruf finansman faaliyeti yürütenler, 7 Mart 2021’den itibaren bir ay içinde Kuruma (BDDK) başvuruda bulunmak, başvuru sırasında durumlarını en geç altı ay içinde Kanun hükümlerine uygun hâle getireceklerine veya müşteri hak ve menfaatlerini zarara uğratmadan tasfiye olacaklarına dair bir plan sunmak ve planın uygun görülmesi hâlinde gereken işlemleri planda belirlenen süreler içerisinde yerine getirmek zorundadır. Bu altı aylık süre, Kanun hükümlerine uyum sağlanmasına ilişkin ilave bir plan sunulması ve söz konusu planın Kurulca uygun görülmesi hâlinde altı ayı geçmemek üzere uzatılabilir.

Kuruma başvuruda bulunanlardan, bağımsız denetimden geçmiş mali tablolarına göre varlıklarının yükümlülüklerini karşılayamayacağı tespit edilenler ile durumlarını öngörülen süre içerisinde bu Kanun hükümlerine uygun hâle getirmeyenler veya sunduğu plan Kurul tarafından yeterli görülmeyenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarruf finansman faaliyeti kapsamında müşterilerinden para toplayan ancak Kuruma başvurmayanlar hakkında Kurul, 50/A maddesinin birinci fıkrası kapsamında tasfiyesine karar verebilir. Tasfiye işlemlerinin yürütülmesinde madde 50/A ikinci, üçüncü ve dördünce fıkra hükümleri uygulanır.

7292 sayılı Kanun öncesinde tasarruf finansman faaliyetinde bulunanların intibak başvurularına ilişkin 1 Temmuz 2021 tarihinde bir karar alan Kurul, 21 tane şirketi tasfiye etmiştir. Kurum tarafından yapılan diğer bir açıklamayla 8 şirketin iradi tasfiyeye “yönlendirildiği, 6 şirketin ise intibak sürecinin devam ettiği ifade edilmiştir. Tasfiye kararı verilen 21 şirket Kurul tarafından belirlenecek tasfiye komisyonu tarafından genel hükümlere göre tasfiye edilecekken, 18 Temmuz 2021 tarih ve 7333 sayılı Kanunla getirilen değişiklikle tasfiye sürecini yönetmek yetkisi TMSF’ye verilmiş, tasfiye sürecine ilişkin 7292 sayılı Kanunla getirilen 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun uygulanma sınırı genişletilmiştir. Tasfiye sürecine yepyeni bir çerçeve getiren 7333 sayılı Kanun’un en önemli atıfları tasfiye sürecine genel hükümlerin uygulanmasını büyük oranda kaldıran 106 ncı madde, hakim ortak ve yöneticilerinden tazmine ilişkin 108 inci madde ve fon alacaklarının tahsiline ilişkin 132 nci maddeye yapılan atıflardır.

Şu halde TMSF’nin önünde önemli bir tasfiye problemi bulunmaktadır. 21 şirketin tasfiye sürecinin nasıl sonuçlandırılacağı, bu şirketlerle sözleşme tesis etmiş tüketicilerin durumu, 21 şirketin hakim ortaklarının alacakları tavırlar, açılan davalarda mahkemelerin vereceği kararlar sürecin en çetrefilli konuları olarak önümüzde durmaktadır. Kurul’un tasfiye kararlarına dayanak oluşturduğu hususların her şirket için ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Şirket hakim ortakları tarafından mahkemeye yapılacak başvuruların Kurul kararlarının dayanakları dikkate alınarak sağlam bir çerçeveye oturtulması gerekmektedir. Tasfiye sürecindeki bazı şirketler için Kurul kararının detaylarına/dayanak murakıp raporlarına göre TMSF tarafından zarar tazmini amacıyla ödeme emri çıkartılmaktadır. Hakim ortakların mal varlıklarına tedbir konulması da sürecin bir parçasıdır. Tasfiye kararı beklenmeyen bir anda başlamış olmakla birlikte daha çok konuşulacak, davalara konu olacak, sancılı bir sürecin başlangıcıdır. Açılacak davalarda dava dilekçelerinin nitelikli bir şekilde hazırlanması, Kurul’un dayanaklarının ele alınarak karşı argümantasyon geliştirilmesi gerekmektedir. 21 şirketin hakim ortaklarından işini düzgün yapmaya çalışan, iyiniyetli olanlarının hak kaybına uğramaması için süreci ciddiyetle ve teknik yeterlilikle yürütmeleri gerekmektedir.

Tasfiye sürecinin yürütülmesine ilişkin kanuni altyapının hukukiliğinin de tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Nihai olarak AYM tarafından iptale kadar gidebilecek bir süreç işleyeceğini düşünüyorum.


Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Ramazan Kucuk adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler