Uzayda İnsan Vücuduna Ne Olur?
Biz Dünya üzerinde yaşayan canlılar olarak Dünya’nın yer çekimi etkisinde nefes alıp veriyor, bu etki altında günlük yaşantımıza devam ediyoruz. Atmosferin 100 km ve üzeri uzay olarak kabul edilir. Uzaya çıktığınızda vücudunuz artık Dünya yüzeyindeki gibi hissetmez. Ağırlıksızlık deneyimi yaşarsınız. Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (ISS) astronotların ağırlıksız hissetmelerinin asıl nedeni onlara uygulanan çekim etkisindeki azalma değil, onlarla birlikte ve onun içindeki herşeyin Dünya üzerine durmaksızın düşüyor olmasıdır. Evet yanlış duymadınız! Ama ISS asla Dünya’ya çarpmaz. Çünkü ISS’in Dünya etrafındaki dönme hızı yeterince büyük olduğundan onun Dünya etrafında sabit bir yörüngeye oturmasına neden olur. Bu serbest düşme halinden dolayı astronotlar uzay mekiği içerisinde oradan oraya bir kuş misali süzülerek giderler. İşte böyle bir koşul altında insan vücudunun çalışmasında bazı değişimler olacaktır. Çünkü artık vücut tam olarak Dünya’nın çekim etkisini hissetmeyecek aksine sürekli bir serbest düşme halinde olacaktır. Peki bu durum vücudu nasıl etkiler? Acaba gösterime yeni giren Marslı (bkz: The Martian) filminde anlatıldığı gibi Dünya’dan Mars’a olan yolculuk çok konforlu mu olacak? Bu yazımızda uzaydaki koşulların insan vücudu üzerindeki başlıca etkilerine değinip olası bir Mars yolculuğunu tartışacağız.
Uzay koşullarının vücudumuza etkileri
1) Kemikler aşırı kalsiyum kaybetmeye başlar. Bu da kemikleri daha güçsüz hale getirir ve kırılganlığını arttırır. Asıl kötü olan şey ise kana karışan bu aşırı kalsiyum miktarının böbrek taşı riskini arttırmasıdır. Birçok astronot bu nedenle Dünya’ya döndüklerinde böbrek taşı düşürmüştür. Uzay uçuşu esnasında böyle bir sorunla karşılaşılırsa astronot dayanılmaz bir acı çekeceğinden milyar dolarlık projeler de iptal edilebilir. Sadece kemikler değil kaslar da güç kaybeder. İşte bu nedenle astronotlar uzay koşullarında düzenli olarak spor yapmak zorundadırlar.
2) Uzayda kalbin boyutu küçülür! Dünya üzerinde yaşayan bizler için vücudumuzdaki kan ve diğer sıvılar aşağıya doğru bir çekim kuvvetine maruz kalırlar. Bu da sıvının kolaylıkla vücudun alt kısmına yayılmasını sağlar ve daha sonra vücudun tekrar üst kısımlarına yayılır. Ancak uzay koşullarında vücut sıvılarımız artık Dünya’nın merkezine doğru olan yer çekimini hissetmez. Bu nedenle vucutta kanın dolaşımından sorumlu olan kalp Dünya’da olduğu kadar güçlü çalışmak zorunda değildir. Bu da zamanla kalbin boyutlarında küçülmeye neden olur.
3) Uzayda sürekli radyasyona maruz kalırsınız. Dünya üzerinde yaşamı mümkün kılan ve bizi uzayın tehlikeli radyasyonundan koruyan şey biricik atmosferimizdir. Astronotlar atmosfer dışında olduklarından uygun kıyafetler giyseler bile uzay radyasyonuna yeryüzündeki insanlara kıyasla daha fazla maruz kalırlar. Bu radyasyon vücudu birçok yönde olumsuz etkiler. Örneğin koroner kalp hastalığı riskini arttırır.
4) Garip ama gerçek! Uzay koşullarında astronotların boyu uzar. İnsan omurgasında bulunan omurga kemikleri arasındaki diskler Dünya’nın çekim etkisi nedeniyle sürekli bir baskıya uğramaktadır. Uzayda ise bu diskler üzerinde böyle bir baskı oluşmaz. Bu da disklerin genişlemesine ve sonuç itibariyle omurganın uzayıp astronotun boyunun uzamasına neden olur. Bu nedenle astronotlar sırt ağrısı çekebilirler.
5) Duyularımız uzay koşullarından etkilenir. Vücudumuz yaşadığı çevreyi duyu organları ile algılar. Örneğin yer ve yön algısı, durağan görüş kabiliyeti ve denge bu duyuların doğru çalışmasına bağlıdır. İç kulak yer çekimine duyarlı bir organdır ve vücutta denge organlarının olduğu kısımdır. Ancak uzayda artık eskisi gibi çalışmaz. Bu nedenle uzayda göreve yeni başlamış astronotların ilk yaşadığı sorunlardan biri denge kaybı nedeniyle oluşan uzay tutmasıdır. Tam da görev esnasında uzay kıyafetinizin içine kustuğunuzu düşünün! İç açıcı bir manzara değil.
6) Alıştığınız gece-gündüz çevrimini unutun! Astronotlar için artık 24 saatlik bir günden söz edilemez. ISS Dünya etrafında 90 dakikada bir tur atar. Yani 24 saat içersinde Dünya etrafında 16 kez döner. Yani 16 kez gün doğumu ve gün batımı yaşar. İşte bu nedenle astronotlar böyle bir koşula uyum sağlayana kadar uyku sorunu çekerler. Bu da vücudu olumsuz yönde etkiler ve performansı düşürür.
7) Uzayda mikro çekim etkisi altında artık yürüyemezsiniz! ISS’deki astronotlar için artık yürümek diye birşey söz konusu değildir. Serbest düşmeden dolayı uzay mekiği içersinde adeta süzülürler. Aylarca uzayda kalmış bir astronotun, yani aylarca yürümemiş bir kişinin, Dünya’ya döndüğünde bir süre yürüme zorluğu çekmesinin nedeni de budur. Dünya’ya döndüklerinde yaşadıkları diğer sorunlar ise bir noktaya sabit bakamama, ayağa kalkamama ve dönmede zorluktur.
Astronotların uzun süreli uzay yolculuklarında belli risklerle karşılaştığını öğrenmiş olduk. Elbette her astronot uzay koşullarından aynı derecede etkilenmez. Örneğin en uzun süre uzayda kalma rekoru 437 gün 18 saat ile Rus kozmonot Valeri Polyakov‘a aittir ve bildiğimiz kadarıyla kendisi hala sağlıklı bir şekilde hayatına devam ediyor.
Mars yolculuğu için yapılan hazırlıklar ve yolculuğun riskleri
Sizler bu yazıyı okurken NASA ve Rus Uzay Ajansı (Roscosmos) uzun süre uzayda kalmanın insan vücudunu nasıl etkilediğini araştırıyor. Yukarıda bahsettiğim tüm riskleri göze alarak, Mart 2015’te NASA astronotu Scott Kelly ve Rus kozmonot Mikhail Kornienko ISS’e gönderildi. 6 ayı aşkın bir süredir oradalar ve bu çalışma için denek görevi görüyorlar. Bu sayede uzun süreli uzay uçuşlarından insan vücudunun nasıl etkilendiği daha iyi anlaşılmış olacak.
Mars yolculuğu ile ilgili bir diğer çalışma ise Hawaii’de tecrit edilmiş bir alana kapatılmış 6 kişi üzerinde yapılıyor. 6 kişilik ekip astrobiyolog, fizikçi, pilot, mimar, gazeteci ve toprak bilimciden oluşuyor. Eğer bir gün insanoğlu Mars’a ayak basarsa bir yapı içersinde uzun süre yaşamak ve dışarıya çıkmak istediğinde ise uzay kıyafeti giymek zorunda kalacak. Ne de olsa Mars’ın atmosferi %95’lik karbondioksit oranı ile insanın yaşamasına izin vermez. 6 kişilik ekip Eylül 2015 itibariyle teste başladı ve 12 ay boyunca kubbe benzeri bir yapı içersinde hayatlarına devam edecekler. Dışarı çıkmak istediklerinde ise uzay kıyafetlerini giymek zorundalar. Bu araştırmanın sonuçlarını 11 ay sonra göreceğiz.
Ay’a 1969 yılında ayak basan insanoğlunun sıradaki hedefi kızıl gezegen Mars’a ayak basmak. Ancak Mars yolculuğu ne 400 km yukarıdaki ISS’i ne de 400.000 km uzaklıktaki Ay’ı ziyaret etmeye benzer. Mars’a gidiyorsanız evinizden milyonlarca km uzağa gidiyorsunuz demektir. Mars bize en yakınolduğu konumda bile Dünya’dan yaklaşık 55 milyon km uzaklıktadır! Yani hesapta olmayan herhangi bir sağlık sorununda en yakın eczaneye milyonlarca km uzaklıkta olacaksınız. Kısaca Mars’a gitmek Eminönü’nden Rami’ye gitmeye benzemez. İnsanoğlunun şu ana kadar hiç deneyim edinmediği birçok riski beraberinde getiriyor.
Mars’a seyahatin diğer bir önemli riski ise, yolculuğa çıkacak kişinin psikolojik olarak buna hazır olup olmamasıdır. Yolculuk büyük ihtimalle 1 ile 3 yıl arası sürecek. Dünya’daki herkese elveda deyip, risklerle dolu, milyonlarca km uzunluğunda karanlık bir yolda vitesi boşa takıp aylarca ve belki yıllarca gitmek gibi. Ve yol üzerinde hiçbir dinlenme tesisi de olmayacak. 10 saatlik otobüs yolculuğunda bile bunalan insanoğlu için alışılmadık derecede zor bir görev.
NASA Mars yolculuğu için geliştirdiği Orion uzay aracı üzerinde çalışmaya devam ediyor. Uzay aracı üzerinde birçok test yapılarak riskler minimuma indirilmeye çalışılıyor. Ama tüm risklerine rağmen insanoğlu Mars’a da ayak basacaktır. Çünkü her zaman insanlığın daha iyi bir geleceğe sahip olabilmesi için kendini riske atan başka insanlar olmuştur. Tarihte bunun örnekleri vardır. Tarih inançlarının gücü ve azmiyle başarılamaz denen işleri hayata geçiren insanlarla doludur.
Peki ya siz? Siz olsanız onca riski göze alarak Mars’a gider miydiniz?
Not: Bu yazı ilk kez 10 Ekim 2015 tarihinde iceriks.com'da yayınlanmıştır.