X nesli şanslı mı, şanssız mı?

X nesli şanslı mı, şanssız mı?

Hala alışamadım!

Aldığım fizik eğitiminden olsa gerek, hala X,Y, Z denildiğinde aklıma ilk olarak 3 boyutlu düzlemler ve 3 bilinmeyenli denklemler geliyor. Oysa ki; ben de bir X nesliyim.

Peki nedir X nesli, nasıl bir şeydir?

Son dönemde o kadar çok karşılaştık ki bu ifadelerle, eminim her birimizin bir fikri vardır.

Ama ben başka açıdan yaklaşmak istiyorum konuya...

X nesli şanslıdır!

1965-1979 seneleri arasında doğanlara X nesli deniyor yani 15 seneyi kapsıyor. Bazı kaynaklarda bu tarihler değişiklik gösterse de, genel kabul bu yönde.

Bir makalede X neslinin ortak özelliklerinden biri olarak ‘’Teknolojik gelişmelere mecbur kaldığı için uyum sağlamaya, alışmaya çalışan’’ ifadesi kullanılmış.

Peki gerçekten bu böyle mi, bir bakalım...

Doğduğumuzda evimizde ahşap kasalı radyolar vardı. Çocukların rahatlıkla ulaşamayacağı yükseklikte dolapların üzerinde dururlardı. Sonra içinde ışık yananlar geldi “Lambalı Radyo” idi adı. Değişik frekanslarda dolaşmak ve hiç bir şey anlamadığımız farklı dillerdeki kanalları dinlemek hoşumuza giderdi.

Makaralı bir teyp vardı. Ses kaydı yapılabilen! Çocukların sesleri alınıp, büyüyünce dinletiriz diye biriktirilen... Ya da bayram hediyesi diye başka şehirdeki akrabalara gönderilen...

Pikap ve 45’lik ya da LP plaklarımız vardı. Her pikap sert plastikten yapılmış minik yuvarlak bir aparat ile birlikte satılırdı. Plağın ortası yoksa sabitlemek için onu takardın çalmadan önce.

Ardından tüplü televizyonumuz geldi. Pembe Panteri ‘Gri’ izleyip Pembe hayal eden çocuklardık biz.

Her evde telefon yoktu mesela bu yüzden mahallenin bakkalının ayrı bir önemi vardı. Akrabalar bize ulaşmak istediğinde bakkal amcaya haber bırakırdı. Eve telefon almak zor işti. PTT kutuları diye bir şey vardı mesela. Mahallede boş kutu varsa eve telefon bağlanabiliyordu. Seçme şansımız yoktu, PTT hangi telefonu verirse o. Ya yeşil ya bej ya da kırmızı... Bizim ilk ev telefonumuz kırmızı ve çevirmeli bir telefondu. Kırmızı telefon az üretilmişti herhalde, kime rast gelirse şanslı aile sayılıyordu.

Başında çalsın diye beklediğimizi hatırıyorum. Şehirerarası görüşmelerde ‘yazdırmak’ diye bir kavram vardı. Bir nevi şimdiki ‘Operatörlerimizin size yardımcı olabilmesi için sırada.... üçç... kişi var’ bekleyişinin telefon kapalıyken yaşanan haliydi. PTT arar, bağlantınız hazır der, bağlar ve sen de konuşurdun. Bazen saatlerce sürerdi bu bekleme bazen hiç bağlanmazdı ama karşıdan ses duyunca yaşanan ne büyük mutluluktu.

Bir dönem teyp ve kasetler oldu hayatımızda. Kendi doldurduğumuz, sevdiğimiz şarkılardan listelediğimiz kasetler. Önce tek sonra çift kasetliler çıkmıştı. Köşeli kalemle saran kaseti düzeltmek ise ailenin en sabırlı ferdinin göreviydi.

Derken renklendi televizyonlar, kanal sayıları hızla arttı, uzaktan kumanda diye bir şey çıktı.

Sonra telsizler halkın kullanımına açıldı. 5.20 anteni olanlar şanslıydı. İstanbul’dan bütün Marmara ile görüşebiliyordu. Bu gerçekten çok büyük bir olaydı.

Bilgisayarla ilk tanışmam üniversitedeyken oldu. Bir oda büyüklüğündeydi. Ama çok uzun sürmedi. 1 masa boyutuna indiğinde evlere de girmeye başlamıştı. İnternete bağlanmadan bilgisayarda ne yapıyorduk acaba diye düşünüyorum şimdi.

1990 senesinde Çağrı Cihazı ile tanıştık. Bir nevi cep telefonu prototipi idi. Sadece mesaj gelir ve sonra istersen mesaj göndereni sabit hattan arardın.

Cep telefonu ise 1995 senesinde girdi hayatımıza kocaman ve ağırdı. SMS servisi başladığında, cep telefonları için minik klavyeler üretilip satılmaya başlandı. Büyük rahatlıktı.

Sonrasında yaşanan ve hayatımıza giren teknolojik gelişmeleri Y ve Z kuşağı da biliyor. Ancak X kuşağının bu anlattıklarını masal gibi dinliyor.

Orta yaş grubu diye adlandırılan biz X kuşağı, büyük anne- büyük babalarının evindeki gramofon ile başlayan bu yolculuğa şimdi yapay zeka ile devam ediyoruz. Bilmem kaç tane yüz ifadesini yansıtabilen, sorulara yanıt verebilen robotlarla tanışıyoruz. Yaş almaya devam ettikçe daha nelerle karşılaşırız şimdiden hayal etmek zor ama bence tanık olunan gelişmeler göz önüne alındığında ‘Nereden Nereye Geldik?’ sorusunun yanıtı, X kuşağının şanslı olduğunu gösteriyor.

Ancak şu da bir gerçek ki; teknolojideki bu gelişim hızına ayak uyduramayacağımız ve olan biteni algılayamayacağımız günler çok uzak değil gibi görünüyor. Ve bu durum beni korkutuyor... İtiraf etmek istedim :)

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Selmi Ural adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler