Yapay zekâ iş gücü kayıpları yaratarak, insan için bir tehlike olabilir mi?
Yıl 1996’ydı.
Satranç denilince akla ilk gelen isim olan dünya satranç şampiyonu Garry Kasparov, IBM’in ürettiği, satranç oynayabilen Deep Blue (Derin Mavi) isimli bilgisayarla bir satranç müsabakasında karşı karşıya gelmeyi kabul etti. Yapay zekânın insan zekâsını hiçbir zaman alt edemeyeceğini tüm dünyaya göstermek istiyordu.
1996 yılındaki 6 setlik ilk karşılaşmada Kasparov, Deep Blue’yu 4-2 yendi ve bir bilgisayarın insandan daha zeki olamayacağı algısını yaratabilmeyi de başardı.
Ancak IBM, Deep Blue’yu geliştirdi ve Kasparov’a yeni bir maç teklif etti.
Bu kez tarih 11 Mayıs 1997’ydi.
Saniyede 200 milyon işlem yapabilen, geliştirilmiş Deep Blue, dünya şampiyonu Garry Kasparov ile ikinci kez bir araya geldi ve bu kez 2,5’a karşı 3,5 puanla kazanan taraf oldu. Bu sonuç, dünyada büyük bir ilgi odağı haline geldi.
Kasparov, bilgisayarın bir hamlesinde insan müdahalesi olduğunu iddia ederek duruma itiraz etti. Ünlü satranççı, satrancın stratejik düşünme gerektiren bir oyun olduğunu ve bir bilgisayarın bunu yapabilmesinin mümkün olamayacağını söyledi. IBM’e yeni bir maç daha teklif etti ama IBM üçüncü bir maç yapmama kararı aldı.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Bu konudaki tartışma halen süredursun, yapay zekânın insan yaşamı üzerinde nasıl bir etkiye sahip olacağı günümüzün yeni merak ve tartışma konusu oldu. Öte yandan yapay zekâ ile üretilen makineler insan zekâsının ve insan iş gücünün önüne mi geçecek şeklindeki düşünceler de gündemdeki bir başka konu.
Yapay zekâ kısaca; insan beynini taklit eden yazılımlar ve algoritmalar demek. Sonuçta, insan zekâsının öğrenebilme ve yaratıcılık yeteneğiyle oluşturulan yazılımlarla makine öğrenmesine dayanıyor. İnsan gibi durumsal olarak esnek davranamıyor; bildiğinden farklı bir karar alamıyor. Objektif çalışıyor ve öğrendikleriyle daha hızlı iş yaparak, yorulmak bilmeyerek, iş ve özel yaşamlarımızı kolaylaştırıyor. Dolayısıyla, her ikisinin de farklı güçleri var ve ancak bir araya geldiklerinde değere dönüşüyor.
Harward Business Review da yayımlanan bir makale, bu konuda asıl sorulması gereken sorunun:
İnsan zekâsı, artırılmış gerçeklik (cihazların cisim tanıma özelliğini kullanarak sanal nesnelerin gerçek görüntülerle harmanlanması) üretmek için yapay zekâ ile birlikte nasıl daha iyi çalışabilir? sorusu olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: “Büyük ölçekte yapay zekâ (AI) kullanmanın 2030 yılına kadar küresel ekonomiye 15,7 trilyon ABD doları ekleyeceği tahmin ediliyor. “
Yapay zekâ ve insan zekâsının farklı rol ve yetkinliklere sahip olduğunu ve birbirlerini besledikleri sürece hepimizin yaşamını kolaylaştıracak nice yeniliğe kavuşacağımızı unutmamamız gerektiğini düşünüyorum. Yapay zekânın iş gücü kayıplarına neden olacağını söyleyenler, bu sayede ortaya çıkan yeni nesil iş olanaklarını ve yapay zekânın işlerindeki başarıya kattıklarını göz ardı ediyor olabilir. Nitekim; Deloitte Yapay Zekâ Direktörü Beena Ammamath da teknolojinin insan gücünü toptan diskalifiye edebilecek bir yetkinlikte olmadığını söylüyor.
Sonuç olarak; yapay zekâdan korkmak yerine, iş performanslarımıza kattığı verimlilik, karlılık, rekabet gücü gibi avantajlarından maksimum düzeyde yararlanmamız daha akılcı görünüyor. Bu olanağı kullanarak yaratıcılığımızı artırmaya odaklanmak, yeni projeler üretmek, kısa ve uzun vadede iş çıktılarımıza önemli değer katacaktır.
Prof. Dr. Halil Coşkun
Umarım yazdığın gibi, insanlığa destek olacak şekilde konumlandırırlar. Aksi, daha önce filmler ile i, bize önden gösterim mi yaptılar yoksa diye, insana endişe veriyor.