Yapay Zeka

Yapay Zeka

Değişim; teknolojinin gelişmesi ile birlikte inanılmaz bir hız almış durumda. Değişim ile birlikte günümüzde yapay zekâ kavramını sıkça konuşur olduk. Makineleşme ve beraberinde gelen robot teknolojisi günümüzde emeğe dayalı işgücünü hızlı bir şekilde azaltmaktadır. Bazı işletmeler on yıl önce yapmış oldukları ciroların kat ve kat fazlasını çok daha az personelle makinelerin ve robotların yardımı ile yapmaya başladı. Verimlilik artarken iş gücü azalmaya başladı. Ve insan emeği değersizleşmeye, ekstra maliyet olmaya başladı. Kaynakların verimliliğini inceleyen bilim adamları robotlaşma ve yapay zekanın gelişmesi ve etkileri hakkında ciddi görüş ayrılıklarına düşmeye başladılar. Kimi bilim insanına göre robotlar verimlilik demek; çok daha az kaynakla çok daha fazla gelir elde etmek demek. Bu kişiler dünya üzerindeki kaynaklarıda göz önünde bulundurarak robotlaşmanın kaçınılmaz bir gereklilik olduğunu düşünüyorlar. Diğer grup bilim insanına göre robotlar ekonomiye inanılmaz zarar veriyor, emeğe dayalı insan gücünü azaltarak toplumdaki eşitsizliği artırarak ciddi bir kaos’a yol açıyor. Bununla beraber gelişen yapay zekâ ile belirli bir süre sonra insanoğlunun kontrol edemeyeceği ve kendisine tehdit oluşturacak bir teknolojinin yıkıcı sonundan bahsediyorlar.


Tam da bu tartışmaların etkisinde Yapay Zekâ filmi, Steven Spielberg'in, Kubrick'in bitiremediği projesini tamamlamak üzere kotardığı bir filmdir. Filmde zehirli gazlarının etkisiyle buzulların erimesinden ve suların yükselerek şehirleri yutmasından dolayı kaynakların tükendiğini, doğanın iflas ettiğini ve insanların artık yeterli kaynağa sahip olmadıklarından dolayı nüfus artışının önüne geçmek için bazı önlemler alınarak yeni insanların yerine, ilk kuruluşu haricinde kaynak tüketmeyen robotların ekonominin ve hayatın temel unsurları haline geldiğini işliyor. Artık teknoloji o kadar gelişiyor ki robotlara yapay his bile verebiliyorlar. Acı ve zevk hislerinin hafızasını yaparak acıdan korunma veya zevki isteme gibi özellikler ekliyorlar. Ancak “Duygu “kavramının tam karşılığını veremezlerken bir grup bilim adamı bu özelliği geliştirecekleri özel bir robot tasarlıyorlar. Ve o robotu o kadar geliştiriyorlar ki o zamana kadar başka hiçbir robotta olmayan hayallerin peşinden koşma becerisi yükleniyor. Özel bir komut ile ayarlanan bu becerileri aktif hale getirmek için Sokrat, Desibel, Lale gibi kelimeler söyleniyor ve robot kendisinin insan olduğuna inanıyor. O zamana kadar mağdur olan kesim insan olurken bir anda robot mağdur olmaya başlıyor. Duyguları ile oynanan robot "Annem Martin'i seviyor. Çünkü, o gerçek. Ben gerçek olduğumda annem bana kitap okuyacak, beni yatağıma yatıracak, bana şarkı söyleyecek, söylediklerimi dinleyecek, benim yanımda her gün yatacak ve günde 100 kere beni sevdiğini söyleyecek." düşüncesi ile Pinokyo masalındaki mavi periyi bulup 2000 yıl boyunca annesine tekrar kavuşmak için dua ediyor.

Film bu tartışmalara insani değerler ve duygular yönünden bakıyor. Filmde robotun tasarımcısı, robot ile karşılaştığı zaman; "Sen bir masal buldun. Sevgi sana ilham verdi. Arzuların seni yönlendirdi. Ve onu gerçek yapmak için bir yolculuğa çıktın. Ve en inanılmazı da bu. Bunu sana kimse öğretmedi. Olmayacak şeyler istemek, insanların sahip olduğu en büyük ama en basit nimet: hayallerimizin peşine düşme yeteneği..." diyor. Ben de tartışmalara ve değişime bu yönden bakılması gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü her insan eşsizdir. Dünyayı kendi penceresinden görür. Yapay zeka ve robotlar teknolojinin bize sunduğu nimetlerdir. Değişim rüzgarını arkamıza alıp onunla güzel ve faydalı işler yapmak bizim elimizde olduğu gibi onu kötü yönde kullanıp zarar vermekte bizim elimizdedir.

Muzaffer Can Atak

7.02.2019


Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler