Kredicinin El Kitabı-28.Faiz, kurlar ve fiyat artışları üzerine düşünceler 1
Ekonomi, insanın sonsuz ihtiyaç ve isteklerinin kıt kaynaklar ile karşılanması olarak tanımlanıyor.
İki temel unsur var bu tanımda. İnsanın sonsuz istekleri yani yüksek talep ve bunların kıt kaynaklar ile karşılanması yani düşük arz.
Bu bize doğal olarak her zaman yüksek talep nedeniyle fiyatların yukarı yönde hareket edeceğini anlatıyor.
Ekonomide insanın ihtiyaçları mal ile karşılanıyor buna karşılık insan para ödemesi yapıyor. Yani aslında para da bir mal. Çok eskilerde mal ile mal değişirmiş ancak vereceğin malı herkes kabul etmeyince ve istediğin mala ulaşmak zorlaşınca karşılığında para icat edilmiş. Pazarlar kurulmuş ve mal ticareti kolaylaşmış. Bugün ticarette sınır yok. Parayı veren düdüğü çalıyor.
Arz az talep çok olduğuna göre ister istemez fiyat artışları olacak ve bu kaçınılmaz gibi duruyor. Peki buna karşılık mal değişimini sağlayan paranın fiyatı yani faiz nasıl olacak?
Faiz nasıl oluşuyor? Ekonomide iş yapmak için yatırım yapmak isteyenler ve bu işlerini talep arttıkça daha da büyütmek isteyenler ancak yeterince sermayeleri (birikimleri, tasarrufları) olmayanlar, para ödünç alarak bu işleri yapmak istiyorlar. İşte bu nokta da faiz oluşmaya başlıyor. Peki seviyesi nasıl tespit ediliyor? Günümüzde bunu paranın sahibi olan merkez bankaları belirliyor. Kim adına, devlet ve devletin sahibi olan vatandaş adına. Peki neye göre belirliyor? Arz talebe göre mi? Cevap kısmen evet, ama paraya olan talepten ziyade mala olan talepteki fiyat hareketlerine yani enflasyona göre.
Para mal değişimini sağlayan bir mal. Malın fiyatı her sene talebe göre artmakta, paranın da bu çerçeveden hareketle değerini korumak gerekiyor. Aksi taktirde tasarruf sahiplerinin parası değerini kaybeder. Mal fiyatının artışına karşılık paranın değerini aynı seviyede artırmaz isek para değerini kaybedeceğinden, en az enflasyon kadar paranın da fiyatını oluşturmak gerekiyor.
İşte günümüzde merkez bankalarının birincil görevi olan fiyat istikrarı yani enflasyon yönetimi, paranın değerinin enflasyona göre uyarlanması ile sağlanıyor.
İnsanların çok harcadığı düşünüldüğünde, tasarruf edilmesi gerektiğinde, faizler enflasyonun üzerine çıkıyor ki insanlar mal almak yerine para biriktirsinler. Bazen de tasarruflar çoğaldığında ekonomi yavaşladığında ekonomideki ciroyu artırmak için faizler gerileyebiliyor ya da mal fiyat artışları seviyesine geliyor. Dolayısı ile tercih vatandaşa bırakılıyor, harcasın mı biriktirsin mi?
Kurların faize etkisi var mı? Direkt olarak hayır dolaylı olarak evet. Kurlar, bir malın ülke dışından alınması halinde, satın alanın para birimi ile (bizim durumumuz da Türk Lirası) satanın arzu ettiği para biriminin (örneğin Amerikan dolarının) değişim değeri olarak karşımıza çıkıyor. Bu değer peki nasıl oluşuyor? Paralar ilk tanıştığında değerleri 1 e 1. Zaman içinde arz talepten kaynaklanan nedenler ile bu değer değişiyor. Bizde de zamanında 1 e 1 iken şimdi 1 e 7,4 olmuş durumda. Attığımız 6 sıfırı da düşünürsek aslında 1 e 7,4 milyon olmuş durumda. Yani paramız 7,4 milyon kere değerini yitirmiş.
Peki bu niye olmuş? Elbette ki arz talepten. Yani daha fazla dolara ihtiyaç duydukça daha fazla TL vermeyi kabul etmişiz. Peki daha fazla dolara niye ihtiyaç duymuşuz? Elbette daha fazla yurt dışından mal almak istediğimizden, bunu alırken de satıcının TL değil de dolar olarak satmak istemesinden ve bizde de yeterince dolar olmadığından,doları bulabilmek için dolar vermek isteyenlere daha fazla TL vermeyi önermişiz.
Peki bu kadar yurt dışından niye mal almak istemişiz, cevap gayet basit, bunları yeterince ya da hiç Türkiye de üretememekten ve vatandaşın fiyatı ne olursa olsun almak istemesinden olmuş.
İşte kurlardaki bu artış Türkiye’ye getirilip satılan malların TL fiyatlarına etki etmekte bu da Türkiye’de ki enflasyonu etkilemektedir.
Sonuç olarak Türkiye’de ki mal fiyatlarındaki artışı hem talep, hem kurlar hem de TL sının fiyatı etkilemektedir.
Bir sonraki yazıda enflasyonu düşürmenin yollarını konuşacağız.