ADALET DUYGUSU VE TOPLUMSAL YAŞAM.! // Ali Berham ŞAHBUDAK

ADALET DUYGUSU VE TOPLUMSAL YAŞAM.! // Ali Berham ŞAHBUDAK

ADALET DUYGUSU VE TOPLUMSAL YAŞAM.! // Ali Berham ŞAHBUDAK

Adalet toplumun oksijenidir; adalet olmazsa toplum nefes alamaz, gelişemez. Demokrasi ve barış, toplumdaki bireylerin adalet duygularının gelişerek vicdanlı olabilmeleriyle mümkündür. Modern toplum adaletle gelişir.

#Demokratik hukuk devleti, adaletin tüm sınıflar için uygulandığı ölçüde mümkün olabilir. Adaletin yasama, yürütme ve yargı eliyle, etkin bir şekilde ve tüm bireylerin özel durumlarına uygun olarak sağlanması gerekir.

Adaletli olmak, tüm bireylerin sahip olmaları gereken insani bir erdemdir.

Haksızlığı tercih etmek ve kişisel yararları adaletin önünde tutmak, kişinin vicdanında yer alması gereken adalet duygusunu zedeler, bu da toplumsal düzeni bozar. Devleti yönetenlerin, yasa yapanların, yasaları uygulayanların, yargı mensuplarının, öğretmenlerin, anne ve babaların adil olmaları gerekir. Toplumsal barış için adalet şarttır. Adaletsizlikler insanların devlete olan güvenlerini sarsar ve devlete karşı bir yabancılaşmaya neden olur.

Toplumsal düzeninin işleyişinde en temel unsur, bağımsız ve tarafsız bir adalet sistemidir. Adaletsizliği hukuken kaldırmak, ancak adaletsizlik yapanların hukuken cezalandırılmalarıyla mümkündür. Adaletsizlik yapanın hukuki olarak cezalandırılıp kamu vicdanında mahkûm edildiği bir düzende, adaletsizlik yapanların cesaretleri kırılacaktır.

Hangi gerekçe ile olursa olsun, hukuk adaletsizliği korumamalıdır.

Adalet, hukuktan bağımsız ve hukukun üstünde bir kavramdır. Adaletin sözleşmeler, anayasalar, yasalar, tüzükler ve yönetmelikler yoluyla hukukun temel ilkelerine uygun bir şekilde toplumun tüm katmanlarına uygulanması gerekir. Toplumu oluşturan her bireyin adaletli olmayı önemsemesi şarttır. Bireylerin adaleti içselleştirmiş davranışları diğer bireylere örnek olmalıdır.

Örneğin adil bir öğretmen, öğrencilerinin adalet duygularını güçlendirir ve öğrencilerin tüm hayatları boyunca adil olmalarını sağlayabilir. Adalet insanın kendi vicdanında gelişir, insanın kendi otokontrolünü sağlamasında önemli bir rol üstlenir. #Adalet duygusunun gelişmesi ve topluma yayılması, hak ve özgürlük kavramlarının alanını da geliştirecektir.

Adalet ideolojilerin üstündedir. İnsanların sırf insan olmaları nedeniyle doğuştan sahip oldukları temel hak ve özgürlükleri bulunmaktadır. İdeolojik dayatmalar ile temel hak ve özgürlükler ortadan kaldırılamaz. Hukuka güven duygusunun temelinde adalet bulunmaktadır. İnsanlar sosyal, ekonomik ve teknolojik alanda bir haksızlığın mağduru olduklarında veya haksız bir suçlama ya da davayla karşı karşıya kaldıklarında, adaletin gerçekleşmesini sağlayacak hâkim ve Cumhuriyet savcıları olduğuna inanmak isterler.

Bireyi diğer bireylere ve devlete karşı koruyan adalet mekanizmaları olduğunu düşünmek, insanları mutlu edecektir. Aksi durumda insanlar her an haksız bir suçlama veya davayla karşılaşabileceklerini düşünerek normal yaşamlarına devam edemezler. Hukuk sisteminin adil bir şekilde çalıştığının insanlara benimsetilmesi gerekir. Bunun yolu ise adil yasa yapmak, adil yönetim ve adil bir yargı sistemi kurmakla mümkündür.

Adaletsizliğin bireysel ve #toplumsal sonuçları vardır. Aynı aidiyete sahip olan insanlara yönelik haksızlıkların hukuken cezalandırılmayıp ödüllendirilmesi halinde, aidiyet mensuplarında bir yalnızlaşma ve devlete karşı yabancılaşma söz konusu olur. Hukukun toplumsal barış ve düzeni sağlayabilmesi için haksızlığın bağımsız ve tarafsız kolluk ve yargı mensupları tarafından soruşturulması, haksızlık yapanların da adil bir soruşturma ve yargılamayla cezalandırılmaları şarttır.

Hukuk devletinin geçerli olduğu demokratik bir toplumda, halkın temel hakları güvence altına alan ve adil yargılanma hakkına uygun genel ilkelerin oluşmasını talep etme hakkı vardır.

Adil kararlarla toplumun adalete ve devlete olan inancı artacaktır. Ancak unutulmamalıdır ki adalet duygusunun öncelikle bireylerde gelişmesi gerekir. Vicdanında adalet duygusu olmayan bireyin adil kararlara tepkisi hukuki değil, ideolojik olacaktır. Düşünceyi ifade etme özgürlüğü, bireysel ve toplumsal açıdan çok önemlidir. Adalet kavramı siyasal, hukuksal ve toplumsal sorunların üzerinde düşünülmelidir.

Bireyin kendini ifade etme özgürlüğü hayatın doğasına uygun, gerçekçi bir ihtiyaçtır. Düşünceyi ifade etme özgürlüğünün sınırları demokratik toplumun gereklerine uygun olmalıdır. Ancak bu sınırların başlayıp bittiği yerin hukuk ve özgürlük ikliminde, bağımsız ve tarafsız Cumhuriyet savcısı ve hakimlerce belirlenmesi gerekir.

Birlikte yaşama kültürünü geliştiren, insanların temel haklarını koruyan ve yaşam alanlarını zenginleştiren kararlar, toplumun adalet duygusunu da geliştirecektir.

Adalet idare, hukuk ve ceza alanlarında temel ilkeleri belirleyerek bu ilkeler doğrultusunda hukuk devleti olmayı zorunlu kılar. Her bireyin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi görüş, inanç, milli veya sosyal köken, servet, statü ve diğer koşullar nedeniyle ayrımcılığa tabi tutulmaksızın yönetilme hakkı vardır.

Toplumda yaşayan her birey uluslararası sözleşmeler ve anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine, doğuştan sahiptir.

Adaletin gerçekleşmesinde hâkimlerin büyük rolü vardır. Bireylerin hâkimlerin bağımsız ve tarafsız olduklarına inanmaları şarttır.

Ancak adaletin sadece mahkemelerce dağıtılması yeterli değildir. Yaşamın her aşamasında adil bir davranış sergilemek gerekir. Anne ve babaların, öğretmenlerin, belediye görevlilerinin, polislerin, kaymakamların, valilerin, milletvekillerin, bakanların ve Cumhurbaşkanlarının, özetle hem devletin hem de toplumun tüm katmanlarındaki kişilerin tepeden tırnağa adil olmaları ve adil olmayı özendirmeleri gerekir.

Adaletli olmanın erdem olduğu, devletin, toplumsal barışın ve kamu düzeninin temelinin adalet olduğu, en yüksek seviyeden en düşük seviyeye kadar dillendirilmelidir. Özellikle okullarda adalet ve hukuk bilinci eğitiminin yaygınlaştırılarak bireylerde hak ve özgürlükler konusunda farkındalık yaratılmalıdır. Hukuk ve adalet odaklı bir eğitim sisteminin haksızlıkların ve suçların önlenmesine veya azalmasına katkı sağlayacağı şüphesizdir.

Adaletin sağlanmasına yönelik hak arama özgürlüğünün somut düzenlemelerle uygulanabilir hale getirilmesi gerekir. Sadece yasa çıkarmak, adil bir yönetim olmak için yeterli değildir. Yasaların uygulanabilmesi ve uygulamanın yasal çerçevede yargı denetimine tabi tutulması, bu denetimin de ücretsiz olması şarttır.

Ben yaptım oldu!” şeklindeki keyfi uygulamaların, “Beğenmiyorsanız dava açın!” şeklindeki yaklaşımların hukuk ve adalet sistemine büyük zararlar verdiği gözlemlenmektedir. Keyfilik, adaletin ve hukuk devletinin en büyük düşmanıdır. Toplumu oluşturan tüm bireylerin yaşama, gelişme, korunma ve kendini ifade etme hakları bulunmaktadır.

Gerekçesiz idari veya yargısal kararlarla bireylerin hak ve özgürlükleri ortadan kaldırılmamalı ya da sınırlandırılmamalıdır. Kararların mantıksal dayanağını oluşturan gerekçeler somut olaya, akla, mantığa ve bilime uygun olmalıdır. Bu özellikleri taşıyan bir karar tarafları tatmin eder ve adalete olan inancı güçlendirir.

Özellikle mahkeme kararları, tarafları ve herkesi inandıracak ve üst yargı denetimine olanak verecek biçimde olmalı; istinaf mahkemesi ile temyiz mahkemesinin gerekçelerle tutanak denetimini yapması ve bu açıdan disiplin işlemlerini yerine getirmesi için, kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması, belirsiz, kapalı ve duraksamalı söylemlerden kaçınılması ve genelleme yapılmaması gerekir.

Gerekçesiz olan ve tarafları tatmin etmeyen bir karar, adil olmadığı gibi adil de gözükmez. Hukuk ve adalet ne kadar kurumsallaşırsa hukuk ve adaletin savunulması da o kadar gerekli bir görev ve sorumluluk haline dönüşür. Hukuk ve adalet bilincinin toplumda yerleşmesiyle birlikte adalet duygusunu olumsuz etkileyen uygulamalar sorgulanarak cezalandırılır.

Suç işleyen faillerin cezasız kalmaları toplum vicdanını rahatsız edecektir.

Toplum, adaletin gerçekleştirilmesi için yasama, yürütme ve yargı organlarını harekete geçirir. Toplumda adaletsizliği cezalandırmak konusunda ortaya çıkan hassasiyet de devlet tarafından giderilmelidir. Hukuk devleti ve adalet iç içedir. Eğer yasama, yürütme ve yargıda adalet yoksa hukuk devleti olunamaz. Yasa adil değilse adil bir uygulama imkânsızdır; adil olmayan bir kuralın adil bir şekilde uygulanması söz konusu olamaz.

Diğer bir ifadeyle adil bir uygulama için adil bir yasa olması gerekir. Devleti yönetenlerin toplumun tüm kesimlerini adil olmaya özendirmesi şarttır.

Ana amaç, #evrensel hukuk ilkelerinin anayasa ve yasalarda düzenlenerek hukuk düzeni içerisinde ve hukuki uygulamalarla adaleti gerçekleştirmektir. Hukuksal düzenlemelerin herkesin anlayacağı düzeyde açık ve belirli olması, hukuk kurallarının tam ve doğru bir şekilde uygulanmasında büyük yarar sağlayacaktır.

Böylece adaletin gerçekleştiğini fark eden bireylerde iç huzur ve mutluluk oluşacaktır. Adalet, toplumun bir arada, güvenli ve huzurlu bir ortamda yaşaması için temel şarttır. Bir ülkede yaşayan bireylerin birbirine karşı adil davranışlar sergilemelerinin yanında, ülkenin tüm yöneticileri ile tüm kurumlarının da aynı şekilde adaletten ayrılmadan görevlerini yerine getirmeleri zorunludur.

Elbette adalet, bireylerin kendi başlarına sağlayamayacakları kadar önemli bir meseledir. Bu nedenle #adaletin nihai sağlayıcısı ve koruyucusu devlet ve devleti yönetenlerdir.

Ali Berham ŞAHBUDAK

CUMHURİYETÇİ AYDINLANMA

PARTİSİ KURUCU GENEL BAŞKANI.

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Ali Berham Şahbudak adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler