Boykot var dediler, geldik! Peki, ne oldu bu boykotun sonucunda?

Boykot var dediler, geldik! Peki, ne oldu bu boykotun sonucunda?

Bir süredir sosyokültürel seçkinliğe sahip zümrede dilden dile dolaşan ‘Vallahi Avrupa’da bile daha ucuz’ söylemleri, daha önce hiç yurtdışına çıkmayanların da sahiplenmesiyle bir anda Türkiye gündeminde boykota dönüştü ama peki bunu ateşleyen ne oldu ve bundan kimler nasıl zarar görürken kimler nasıl kendine yarar sağlamaya çalıştı?

İşin fitilini ateşleyen bence AK Parti İzmir Milletvekili Şebnem Bursalı’nın Manoco Yat Kulubü'nde ıstakoz yemeği paylaşımı oldu. Bu paylaşım siyasi kanallar aracılığı ile geleneksel medyada kendine yer bulurken sosyal medyada da influencerlar için algoritmaların onları öne çıkarmasına yardımcı olacak malzemeyi sunması ile bir anda boykota dönüştü. Eski adıyla Twitter, şimdilerde X olan haberlerin trend topic olmasını sağlayan sosyal medya kanalında paylaşılan bir içerik ile geçen hafta bir boykot başlatıldı.  Yazı başında gördüğünüz içerikle 20-21 Nisanda kafe ve restoranlara gitmiyoruz dedi halkımız. Ancak benim hafta sonu gördüğüm ve işin içinde de olduğum kadarıyla dolu olan mekanlar yine doluluğundan bir şeyler kaybetmemişti, yine ortalama aynı personaya sahip kitle konsept mekanları dolduruyordu. Yani boykot alt metni doğru ve düzgün olmadığı, hedef kitlesi de yanlış olduğu için çalışmamıştı.

Ben bunları hangi mertebeden söylüyorum diye sorarsanız öncelikle bir tüketici olarak söylüyorum, sonra yaklaşık 20 yıllık kurumsal tecrübelerime dahil ettiklerimle, bir girişimci olarak yaşadıklarımla ve en sonda da birçok işletme ile çalışan bir marka danışmanı olarak söylüyorum. Gıda alanında olan işletmeler son bir yıldır kaç sefer menü değiştirmek zorunda kaldı bu menüleri değiştirirken ne gibi hesaplamalar yapmalılar bu boykota katılanların hiç haberi var mı?

Ticari matematik hesabı yapmayı bilen, işletme giderlerine enflasyonun etkisini anlayan herkes bu fiyatlarla eski karlılıklarını sağlayamadığını söyleyen esnafı, işletmeciyi anlar ancak sadece kişi başına göre çarpma yaparak ciro hesaplayanlar tabii ki de bu boykota katılacaktır.

Peki senin hesabın ne, neden böyle oldu derseniz çok derine inmeden kısaca görüşümü şöyle paylaşabilirim. En basit hali ile bundan 20-25 yıl önce sektör bağımsız bir esnafa maliyet hesabını nasıl yaptığını sorsanız %30-35 ham maliyet aynı oranda vergi ve geri kalanını da kar olarak görürdü. Ancak günümüzde bire üç ortalamasında olan bu giderler çok fazla değişti ve karlılıklar 15-20 lere düştü. Buna ortamın değişken metrikleri ile beraber, rekabetin çetinliği ve oyun bilmez rakip işletmelerde eklendi. Üstlenilen riskler ve yönetilen cirolar, yapılan yatırımlar göz önüne alındığında da farklı emtiyalardan elde edilen risksiz kazançlar dengeleri bozdu. 2005 yılında Euro 1,67 TL iken şimdi 35 TL bandında geziyor. Son beş yılda ise beş buçuk kat artan Euronun hayatımıza etkisini anlamak için bize açıklanan enflasyon oranlarındaki değişikliklere bakmak gerekir. 2008 yılında %10 sularında gezen enflasyon bugün %65 bandında 6,5 kat artış ile seyrediyor. Yani aslında şu an yüksek dediğimiz döviz şeytanın bile aklına gelmeyecek türlü oyunlarla baskılanırken ve birileri de bunu alkışlarken gerçekler dış ticarette ihracatçının rekabet edememesini ya da turizm sektöründe yabancı turiste bile pahalı gelecek fahiş fiyatları doğurdu. Bugün boykot edilen fiyatların sorumlusu kimdir, nedir bilemiyoruz (!) çözemiyoruz da ancak üreten, istihdam yaratan kişiler olmadığını biliyoruz. 

Küçük esnaf mahallesinde benzer iş yapan kurumsal nitelikteki firmaların fiyatına bakar ve o ortalamada kafasına göre bir bedel biçer sattığı ürün ve hizmetin tutarına. Ancak kurumsalda bu birçok değerin üst üste eklenmesi ile elde edilir. Birleşik endeks bağlamında birçok katmanlı maliyet kalemleri, her şeye gelen zamla ürünün fiyatını fonksiyonel olarak büyütür. 

Ayrıca bu maliyetlerin detayında en önemli unsur sağlıklı bir işletme için ortalama %30 bandında personel maliyetleridir. 2015 yılının ocak ayında 1201,5 TL'ye yükselen asgari ücret bugün yaklaşık 15 kat artmıştır. Bununla beraber asgari ücretle çalışmayan personelinde maaşına benzer oranda zam yapıldığında maliyetlere etki eden unsurlarda ortalama yüzdeler ciddi anlamda fark yaratmaya başlar.

Başta yeme içme sektör olmak üzere hizmet odaklı her sektörde çıktı deneyim üzerine kuruludur. Siz eğer ki perakende bir sektörde olduğu gibi ham ürün çıktısı gibi düşünerek hesap yaparsanız yanılırsınız. Bugün suçlu arayanlar, bir elin parmağını geçmeyen kişisel çıkarları peşinde koşan düzenbaz işletmeler ile istihdam sağlayan ve kaliteden ödün vermeyen işletmeleri aynı potada eriterek cezalandırırlarsa yanılırlar. Euro ile Türk lirasının alım gücünü direkt kıyaslamak elma ile armutu kıyaslamakla aynıdır. Kimyada NŞA’da yani normal şartlarda diye bir kavram vardır. Bir deneyin sonucunu etkileyen unsular çok çeşitlidir. Bulunduğunuz ortam, fiziksel ve çevresel etmenler başta olmak üzere her türlü dinamik çıktıyı etkiler. İşte biz de bugün ülkemizde çok bilinmeyenli bir denklemle uğraşıyoruz. Herkes haklı ve haklı olmayanlar ise ortada ama kral çıplak demekten korkan bir topluluk, giyinik olduğu için birbirini suçluyor. Eğer soyunursa donacağının farkında değil ama krala uymak ve yandaş olabilmek için sisteme ayak uyduruyor ve günü kurtarıyor.

Son olarak hafta sonu gazete oksijende ilgili konuyu kalemine alan birçok değerli üstadın değerlendirmelerinden de alıntıyla günümüzde kendine, ailesine yatırım yapamayan insan evladı madem öyle günümü yaşarım olgusuyla keyfine keyif katar oldu. Bunun altında yatan sebepleri ve onlarca yıldan beri çeşitli algı yönetim teknikleri ile sosyolojik etkilerini sayın Selcuk Sirin Gazete Oksijen de yazdığı son yazısında çok güzel anlatmış. Nasılsa araba alamıyorum, ev zaten hayaldi artık hayal kurmaz oldum diyen orta direkt boşuna mı çalışıyoruz canım, ölümlü dünya! Yaşadığımız günün keyfini çıkaralım zihniyetiyle de deneyim odaklı mekanlarda sevdikleriyle gönlünce yiyor içiyor, mekanları dolduruyor. Ayrıca unutmamak gerekir ki her geçen gün artan ülke nüfusumuzun hala yaklaşık on milyon kadar kişisi çok ama çok zengin. Bununda yine belki 10 milyon kişisi bir şekilde kartlarını takla arttırarak gününü gün edebiliyor ve biz aslında o mekanlarda bu insanları görüyoruz.

Tüm bu gördüklerimiz aslında canımızın istediği bir genelleme ama gerçekler bambaşka…

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler