Cari açık sorunu ve enerji
Türk ekonomisinin yapısal olarak en önemli sorunu cari açık. Buna bağlı olarak oluşan kırılganlıklara, sanayiye ve temel ihracat kalemlerine bakıldığında sonunun çözümü birkaç temel noktaya takılı gözüküyor.
Bu durumun oluşturduğu kur riski ve kırılganlık, buna bağlı enflasyonist baskılar, öngörülemezlik ya da katma değeri yüksek ürün ihracatı gibi yapısal bazı konular dışında işin temeline indiğimizde gözüken net bir durum var;
– Üretimde kullandığımız enerjinin büyük kısmını ithal ediyoruz.
– Üretimde kullandığımız ara mamul ve makine ekipman konusunda da ciddi bir dışa bağımlılık sorunumuz var.
Bu nedenle ithalata dayalı bir ihracat modelimiz var ve bundan kurtulmak çok da kolay ve hızlı olmayabilir. Ancak bir geçiş süreci içerisinde bunun yeniden planlanması gerektiği çok açık. Özellikle sübvanse edilen enerji fiyatları sayesinde “karlı” ve ihracat yapan sektörlerin büyümesi bu sorunu daha da kronik hale getirmiş olsa da bundan geri dönmek için hiçbir zaman geç değil.
Diğer taraftan Türkiye’nin gerek Doğu Akdeniz’de gerekse Kuzey Irak ya da benzer başka bölgelerde petrol ve doğal gaz arama faaliyetlerini sadece siyasi değil ekonomik olarak da değerlendirmek gerekiyor. Ancak bu arama faaliyetleri gibi yurtiçinde yapılacak faaliyetler de bir o kadar önemli.
Bunu yıllardır bir şekilde sürdüren TPAO’nun teknik olarak neden yeterince geliştiremediği sanırım teknik veya finansal yeterlilik ile ilgili bir konu olsa gerek. Ancak bu konuda faaliyet gösteren özel girişimciler için ayrı bir parantez açmak gerekebilir. Bu faaliyetlerin nasıl teşvik edileceği ile ilgili olarak gerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın koordineli bir çalışma yapması gerektiğine inanıyorum. Belki risk tarafını kapsamasa dahi getiri tarafında bir düzenleme yapılabilir.
Geçtiğimiz 10 yıl içerisinde YEKDEM sayesinde yapılan yenilenebilir elektrik üretimi yatırımları ciddi bir yerlilik katkısı sağlamış durumda. O kadar ki, en verimli doğal gaz santralleri bile neredeyse çalışamaz hale geldi. Bu gelişme teşviklerle sağlandı.
Aynı şeklide enerji verimliliği de teşvik edilmelidir. Bunun da sonuçları en kısa zamanda ortaya çıkacak ve geleceğin Türkiye’sine çok önemli katkılar sunacaktır.
Ancak primer enerjinin maden olarak üretimi konusunda yapılacak çalışmaların sonucunun Türkiye’nin kaderini değiştirme potansiyeli vardır. Eğer böyle bir kaynak yoksa onu da bilmek önemli bir durumdur elbette ancak, kendi topraklarımızda çıkacak petrol ya da doğal gaz için bir fiyat garantisi vermek doğru bir strateji olabilir. Zira bu konuda yapılacak her ek üretim olduğundan misli katkı sağlayacaktır.
Türkiye’nin geleceğe dönük enerji misyonunda kesinlikle kendi sahalarından petrol ve doğal gaz arama ve bulma konusu öncelikli hedef olmalıdır.