Cuma ile gelen Hafta Sonu Neşesi
Cuma günleri, “Daha da özel, pek de güzel, her şey mümkün, yaşasın” hissini hissetmeyeli epey vakit geçti çünkü şimdi bu his hayatımda çok daha yaygın. Ama gözlerimi kapatıp o zamanlara geri döndüğümde çok net hatırlıyorum: Cuma sabahı işe giderken başlayan, geçtiğim sokakların daha canlı, güneşin daha parlak, gülümsememin daha belirgin olduğu, Cumartesi’nin çok yakında doğacağı hissi… Hele de nispeten keyifli işler beni bekliyorsa, hızla geçecek bir günün ve sonrasında gelen hafta sonu ödülünün neşesi… Hafta içi diğer günleri üvey evlat gibi hissettiren, en sevilen ve takdir edilen çocuk sanki Cuma. Yağmurda saçları bozulmayan bir kadın gibi kusursuz, siyah-beyaz bir resimdeki capcanlı kırmızı gibi parlak ve göze batan bir gün. Tanıdık geliyor mu?
Koçlukla tanışana ve içselleştirerek, tutkuyla yaptığım bu mesleği keşfedene kadar benim için “iş hayatı” cumaların umut ve kıpırtı dolu heyecanını beklemekle geçiyormuş meğer. (Milattan) önceki mesleğim olan Endüstri Mühendisliği’ni severek yapmama rağmen, akışta ve tatmin olduğum zamanlarda Cuma günleri, hafta içi diğer günlere hep ağır basıyormuş; yeni fark ediyorum.
Bir süredir, bireysel koçluğu ve Zeynep’le yaptığımız atölye çalışmalarımızı daha fazla insana ulaştırabilmek; koçluğun gücünü bulaştırmak ve yaymak için sosyal medyayı kullanmaya çalışıyorum. Özellikle Instagram ve Twitter’da TGIF(Thank God It’s Friday- Tanrıya Şükür Bugün Cuma) hashtag’inde 17milyon paylaşım gördükten sonra bu yazıyı yazmaya karar verdim. Cuma günleri Facebook sayfamda artan “like”oranları, yukarıda bahsettiğim “Lay-lay-lom hafta sonu sevinci” için online bir gösterge olabilir mi diye düşünmeye başladım.
Yaptığı işi seven ve hayatı an be an yaşamaya meraklı biri olarak naçizane paylaşımlarım:
8-5 olsun, sonrası benim olsun!
Özellikle işlerinde mutlu olmayan danışanlarımdan, hayallerindeki işi sorduğumda sıklıkla duyduğum bir cevap: “8-5 olsun, zaten 5ten sonraki hayatımı yaşamak için ihtiyacım olan esnekliği ve maddiyatı sağlarsa yeterli.” Bu cevap bana, perdesini açmadığı için dışarıda parlak bir güneşin olduğunu göremeyen birine baktığımda ne hissediyorsam, onu hissettiriyor: kaçan fırsatlar, öğrenilmiş çaresizlikler, gerçekleştirilmemiş hayaller…
Güzel bir tatile çıkıp, bütün gün kalacağı evi temizlemekle uğraştığı için tatile geldiğini hissetmeyen, denizi, günbatımını görmeden uyuyan bir turist gibi, hayatınızı hafta sonuna ya da akşam saatlerine sığdırmaya çalışmasanız ne olurdu? Hayır, işinizi bırakın ve dünya turuna çıkın demiyorum. Bir kendinden kaçış, sorumluluklara isyan değil benim çağrım. Seçimlerinizi, hayalleriniz ve hedeflerinizle uyumlu yapsaydınız, seçtiğiniz yolda yürürken tüm sorumluluğu üstlenseydiniz, perdeyi araladığınızda ne görmek istediğinizi bilinçli bir şekilde seçtiğinize inansaydınız neler mümkün olurdu, bunu soruyorum.
Cuma neşesini ve hafta sonu hissini hayata taşımak
Pazar öğleden sonralarınızı hüzün, Pazartesi sabahlarınızı sendrom ve çatık kaşlarla geçirmeyin. Ya bakış açınızı, ya işinizi değiştirin desem, biraz ağır konuşmuş mu olurum? Coşku ve samimiyetime verin. Sabotajcılarınızın alaycı sorularını duyar gibiyim: Kolay mıydı öyle? Olsa dükkân senin! Hangi hayal? Hangi hedef? Peki ama nasıl?..... Cevapları yalnızca sizin içinizde, size özel. Benim tek sorum: Peki hayallerinize doğru, değerlerinizi tatmin ederek yaşayacağınız, daha mutlu,huzurlu,başarılı, güçlü, güvenli, maceralı, neşeli vb. bir hayat için, değer mi?
Cuma ve hafta sonu hissettiğiniz coşkuyu hayatınızın diğer anlarına taşımak için neye ihtiyacınız var?
N’oluuurrr, 5 dakika daha!!!
Hayatta genellikle ne zamanlar “Snooze” a basıyorsunuz? Hayatınızda tamamen var olmayı kaç farklı yolla öteliyorsunuz? Bu davranışı tetikleyen belli şart ve koşullar var mı? Evde? Ofiste? Uyanmak için hangi şartlar gerekli? Her şeyin mümkün olduğu hafifleme hissini içselleştirmek ve bunu tüm hayatınıza nasıl taşıyabileceğinizi düşünmek için iyi bir fırsat olabilir.
Hafta sonu yapacaklarım: Tembellik, tembellik, tembellik…
Hafta sonu, yalnızca hafta içi biten pilinizi tekrar doldurmak ve “hiçbir şey yapmadan durmak” için ayırdığınız bir zaman mı? Ölüm döşeğindeyken ve hayatınız bir film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçerken “Hafta içlerini atarsak, fena bir hayat geçirmedim. En azından 7de 2si iyiydi hayatımın, onda da dinlendim. Yani 70de 20sinde…” demek ister misiniz?
Dinlenmek, güzel bir uyku çekmek, kendinizi şarj etmek yalnızca hafta sonlarının sorumluluğunda olmasaydı neler mümkün olurdu?
Bu hafta sonu, hayatınızda biraz daha var olmaya ve bunu sürdürülebilir kılmak için olacağınız kişiyi ve yapacaklarınızı düşünmeye vakit ayırmaya ne dersiniz? Mesela hayal kurmaya, ötelediğiniz bir şeyi gerçekleştirmeye, eylem planları yapmaya, daha da var olmaya?
Belki haddim olmadan, “Hayat amacınızın, hedeflerinizin ve yakalamak istediğiniz duygunun sorumluluğunu üstlenin ve adım atın” diyorum, çünkü birlikte değiştireceğimiz bir dünya var dışarda!
PCC, Professional Coach and Positive Psychology Specialist, Netexpat Coach, Sharpist Business Coach, Amplity Health Facilitator, SparkUs Coach, BetterUp Associate Coach
9yPaylaşımınız için teşekkürler Aylin Hanım. Aslında Cuma bir sembol ya da metafor. Söylemeye çalıştığım, hayatı ötelemek,kaçmak ve saklanmak için ya da dilediğimiz hayatı tam anlamıyla yaşamak için "izin" günlerimizi beklememek. Genellikle izin günlerinde hissedilen extra neşe ve özgürlük hissini tüm anlara yaymak için kendi yöntemlerimizi geliştirmek. Sevgiler,
İnsan Kaynakları Profesyoneli / İşe Alım ve Mülakat Mentoru / Kariyer Planlama ve Gelişim Mentoru / İnsan Kaynakları İşe Alım ve Proje Danışmanı / Headhunter
9yDeniz Hanım yazdıklarınız çok geçerli ancak ya cumartesi günü de çalışanlar için önerileriniz neler olabilir?