“Devrim” traktörü HSG
28 Kasım 2024, Perşembe günü güzel bir rastlantı ile Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları ve Teknolojileri Mühendisliği Bölümü’nce düzenlenen “Türkiye’de Tarım Makinaları ve Öğretiminin 70. Yılı” başlıklı bölüm içi toplantıyı izledik. Bölümün Ziraat Enstitüsünden Ziraat Fakültesine evrildiği sürecin üç kuşağını ve öğrencileri bir arada görmek ve dinlemek heyecan vericiydi. Kurumların gelişmesinde ve tarihinin oluşmasında deneyim, bilgi ve belleğinin kesintisiz sürdürülmesinin önemini izleme şansımız oldu. Daha da önemli ve heyecan verici olanı ise programda HSG traktörünün de yer almasıydı.
Sözü küçük yaşlarda da olsa konunun birinci derece tanıklarından Prof. Dr. Süleyman Kadayıfçıların oğlu dostum Reşat Kadayıfçılara bırakıyorum:
“1961-62 yıllarında Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makinaları Bölümünde 3 bilim adamı (Prof. Dr. Hamit Demirtaş, Doç. Dr. Süleyman Kadayıfçılar ve Dr. Gazanfer Harzadın) üç müthiş cesaretli mühendis, [isimlerinin baş harflerinden oluşan] HSG marka 2 adet traktör imal etmişler ve Sanayi Bakanlığı’ndan patent almışlardır. Tarih olarak “Devrim Otomobilleri” ve HSG (o dönem gazetelerde “Devrim Traktörü” olarak anılmıştır) dönemdaşlıkları yanı sıra aynı zamanda “kaderdaş”tırlar. Ama ikisinin süreci çok ayrı özellikler taşır. Devrim Otomobilleri projesi bir hükümet kararı olarak başlatılmış geniş bir ekip oluşturulmuş ve projeyi finanse edecek bütçe ayrılmış mekan ve malzeme kamu olanaklarıyla sağlanmıştı. HSG ise yaşları 54, 36 ve 24 olan üç mühendisin kafasında olgunlaşmış ve kendi imkanlarıyla başlamış bir projedir. Proje Fakülteden sağlanan küçük ve yetersiz bir bütçe, kürsü atölyesi ve Makine Kimya ve İşletmesi Hurdasan’dan sağlanan malzemelerle gerçekleştirilmiştir. O zamanlarda babamın, bir ortalı sarı defterindeki yazılanlardan gördüğüm, her malzemeyi ve finansı kaydediyordu. Üç Hocanın kendi ceplerinden ciddi harcamalar yaptığını görüyordum.
Proje oluştururken ilk ilkeleri ucuz olacak, gösterişli değil köylünün alabileceği bir traktör olacaktı. Orta büyüklükte az yamaçlı bölgelerde ve düz alanlarda kullanılabilecek güçte olacak. O yıllarda işlenen toprakların %13-14’ünde traktör kullanılmaktaydı. Massey Ferguson ve Minnepolis traktörleri ithal ediliyor, İtalyan “know-how”lı Fiat Traktörü sınırlı sayıda üretiliyordu. HGS ortalama 20 km/saat hızda ve 17 bg bir traktördü. İkinci ilkeleri tümüyle yerli malzeme olacaktı.
Yola, Hamit Hoca’nın “ artık biz olduk biz olarak yola çıkacağız, köylüye alabileceği yerli bir traktör yapacağız”” demesiyle başladılar. Sanırım bir yılı aşkın süre projelendirme, atölyeyi imalata hazırlama ve malzeme tedarik imkanlarını araştırmakla geçti. Bu süreçte akademik çevrelerde projenin macera olduğunu söyleyenler olmuştur. Bu grup ithalatçılığı ve ithalatı seven ve ülkemizi sınırlı montaj teknolojiyle sınırlanmasını düşünen akademisyenlerdi.
Sanırım 8-9 ayda da 2 prototip traktörü imal ettiler. Tornası, tesviyesi, vidalaması, kaynağı üç mühendisin el emeğidir. Denemelerini yaptılar. Bu proje doğaldır ki duyulmuştu. Dönemin Cumhurbaşkanı [Org. Cemal Gürsel] kendisi bizzat denemek üzere Fakülteye geldi ve traktörü kullandı. Artık seri üretimine geçme aşamasına gelindi. Maalesef prototipler Fakülte mekanında sergilenen bir başarı olarak kalmıştır.
Üç Hocamız bu süreçte ne yaptılar? Her gerçek bilim adamı gibi sabırla beklediler. Gazanfer Hoca “Çok şey istememiştik, sadece sahiplenmelerini istedik” diye özet duygularını yazılı ifade etti.”
LinkedIn tarafından öneriliyor
Olmazın olur kılınması: İlk yerli traktör
“Beş senelik planlı kalkınma devresine girerken ziraat sektöründe makineleşme ve motorlaşma konusu bir kat daha önem kazanmış bulunmaktadır. Hali hazırda bir kısım hayvanla çekilen ekipman ile çok az sayıda olmak üzere traktör ekipmanı yerli olarak yapılmaktadır. Ancak son birkaç senedir başlayan montaj faaliyetleri hariç kılınırsa, bu güne kadar memlekette traktör temini için ithal yolu tercih edilegelmiştir.”
Bu satırlar “Prof. Dr. Hâmit Demirtaş, Doç. Dr. Süleyman Kadayıfçılar ve Assistan Dr. Gazanfer Harzadın, Yerli Prototip Traktör Dizaynı, A.Ü. Basımevi, 1963” başlıklı yayının giriş bölümünden alınmıştır.
Bir ürün geliştirme sürecinin, kavram geliştirmeden tasarıma ve mühendislik hesaplamalarına kadar bütün aşamalarının ve teknik resimlerinin yer aldığı bu 17 sayfalık yayın, söz konusu traktörlerle ilgili bütün “nasıl” bilgisini (know-how) kapsamaktadır. Grubun projeyi hazırlarken kullanmış olduğu tasarım şekilleri günümüzde hâlâ geçerliliğini korumaktadır.
1960’lı yıllar yeni bir Anayasanın yanı sıra başta Devlet Planlama Teşkilatı olmak üzere ülkemizin geleceğini etkileyecek yeni kurumların oluştuğu bir dönem olmuştu. 1963 – 1967 Birinci Beş Yıllık Plan’la planlı döneme geçiş, kalkınma umutlarının yeşerdiği bir iklim doğurmuştu. Üniversitelerde henüz “girişimci akademisyen” rüzgarlarının esmediği bir dönemde “durumdan vazife” çıkartan üç mühendis akademisyenin ülkelerine duydukları sorumlulukla kendi hedeflerini oluşturarak yerli traktör tasarımı ve üretime esas prototip geliştirme girişimleri, günümüz dünyasında ne kadar karşılık bulur bilinmez ama onlar olmazı olur kılmanın özverili bir örneğini ülkemizin tarımsal mekanizasyon tarihine not düşmüşleridir.
Geliştirilen ve patentleri alınan traktörler A.Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Müze ve Kültür Evi’nde ziyaretçilerini bekliyor.
“Bana göre HSG (ve Devrim Arabası) hüzünlü bir hikaye değildir. Tersine nelerin yapılabileceğini gösteren başarılı bir mühendislik projesidir. Kendi teknolojimizi üretecek bilimsel ve teknolojik birikime sahip cesur bilim adamlarımız, müthiş mühendislerimizin dün var olduğunu ve yarınlarda da olacağını gösteren bir olaydır.
1972 de Süleyman ve Gazanfer Hocalar bahçe tipi traktör geliştirdiler. Bu sefer TÜBİTAK’tan destek aldılar. Fidan ve Başak adları verilen bu traktörlerin patentinin birini TZDK’na bir buket çiçek ve diğerini TKK’ne sanırım bir kg madlen çikolata karşılığı verdiler. Yıllarca onbinlerce adet üretilip yerli bahçe traktörü olarak köylünün kullanımını sağladılar. Her başarının gerisindeki sabır ve inatla [gerçekleştirilen]HSG seri üretime geçemedi ama Fidan ve Başak’ın on binlerce seri üretimi gerçekleşti.” (Reşat Kadayıfçılar, Türkiye’de Tarım Makinaları ve Öğretiminin 70. Yılı” toplantıda yaptığı konuşmadan).
Teknolojiye dayalı, hassas tarımın konuşulduğu günümüzde tarımın GSYH içindeki payının %6’nın altına inmesi ile ülkemizde üretilen bütün traktörlerin lisans altında üretilmesinin bir ilişkisi olabilir mi?
Bu yazı Herkese Bilim Teknoloji Dergisi 12 Aralık 2024, Sayı 451'de yayınlanmıştır.