Günlük Yaşamımızda Felsefe Nasıl İşimize Yarar? Hayal Kırıklığı | Seneca neden öldü?
Hayatta kaç kez hayal kırıklığı yaşadınız? Belki de onlarca hatta yüzlerce kez. Yaşayabileceğimiz en zor duygulardan biridir hayal kırıklığı ve üstesinden gelmek güçlü bir irade gerektirir. Bu videoda hayal kırıklığı duygusu ile nasıl başa çıkabileceğimizi konuşacağız.
Hayal kırıklığı, beklentilerimizle gerçekler arasındaki uyumsuzluktan doğar. Psikolojik açıdan, bu duygu, beynimizin ödül sistemiyle yakından ilişkilidir. Beklediğimiz ödül gerçekleşmediğinde, hayal kırıklığı hissi ortaya çıkar. Peki, bu duyguyu nasıl yönetebiliriz? İşte burada antik dönemin önemli filozoflarından biri olan Seneca'nın hikayesinden öğreneceklerimiz var.
Konuyla ilgili bu yazımı okuyabilir ya da “Felsefenin Tesellisi: Hayal Kırıklığı | Seneca neden öldü? | Günlük Yaşamın Felsefesi” isimli YouTube videomu izleyebilirsiniz.
Antik Roma’nın imparatoru Neron, onu tahtından indirmek isteyen bir grup insana karşı gözlerini fal taşı gibi açmış, yumruklarını sıkmış ve onları en ağır cezayla cezalandırmaya ant içmiş. Fakat küçük bir ayrıntı vardı: İmparatora komplo düzenlemeye çalışan kimlerdir bilinmiyordu. Bu durum intikam hırsıyla dolup taşan Neron’u durduracak değildi. Neron önüne çıkan herkesi ölüme mahkum ederek hırsını dindirmeye çalışıyordu.
Ölüme mahkum ettiği masum insanlardan bir tanesi ise imparatorun öğretmeniydi. Filozof Seneca’dan bahsediyorum. Seneca ölümle cezalandırıldığında çevresindeki herkes şaşkınlığını ve hayal kırıklığını gizleyemez olmuştu. Çevresindekilerin her birinin yüzünden hayal kırıklığı öylesine derin hissediliyordu ki Jacques-Louise David ekranda gördüğünüz “Seneca’nın Ölümü” tablosunu resmetmişti.
Çevresindekilerin yaşadığı hayal kırıklığına bir tepki olarak Seneca aynen şu sözleri söylemişti:
“Felsefeleri nereye gitti? Hani yıllardır yaşanabilecek talihsizliklere karşı birbirlerini cesaretlendiriyorlardı. Neron’un zalim biri olduğunu hepsi biliyordu. Annesini ve kardeşini öldürdükten sonra sıra elbette öğretmenine gelecekti.”
Peki sizce Seneca’nın ölümle burun burunayken bile asla hayal kırıklığı yaşamamasının nedeni neydi? Aslında az önceki cümlelerinden nedenini pekala çıkarabiliriz.
Seneca başına gelen şeyi görüyor, başına gelebilecek şeylere karşı kendini önceden hazırlıyor ve başına gelen şeylerin nedenlerini anlıyor. En büyük hayal kırıklıkları hiç beklemediğimiz, kendimizi başımıza gelme ihtimaline karşı hiç hazırlamadığımız olaylar karşısında ortaya çıkar.
Şimdiye diyebilirsiniz ki gerçekten de annesini, kardeşini ölüm cezasına çarptıran zalim bir imparator tabii ki de çevresindeki herkesi ölümle tehdit edebilirdi. Seneca'nın da ölüme mahkum edilmesi kadar normal bir şey yoktu e doğal olarak filozofun kendini bu duruma hazırlaması çok da zor olmasa gerekti.
Fakat Seneca hayatı boyunca pek çok felaketin içinden geçen bir filozoftu. 20li yaşlarında vereme yakalanmış, hastalığın geçmesi için tam 6 yıl beklemiş, bu sırada çok istediği gibi politikaya atılmayı bekletmek zorunda kalmış ve tüm bunlar olurken intiharın eşiğine gelmiş. Tanık olduğu felaketler de vardı. Pompeii deprem sebebiyle yerle bir olmuştu, Romanın kül olduğunu görmüştü. Devrinin türlü felaketlerine tanık olmuştu anlayacağınız.
Bu açıdan bakıldığında Seneca’nın sağlam bir iradeye sahip olduğunu ve başına gelen olaylar karşısında hayal kırıklığına uğrayarak kendini yaşadığı duygusal yoğunluğa bırakabilecekken duygularını bu anlamda gayet iyi yönetebildiğini söyleyebiliriz.
Seneca'ya göre hayal kırıklığına uğramamak için şuna dikkat etmemiz gerekiyor.
Hayatta isteklerimizle gerçeklerin paralel olmaması...
Alain de Botton konuyu şöyle açıklıyor:
LinkedIn tarafından öneriliyor
İsteklerimiz o kadar farklıdır ki çoğu zaman gerçekliğin yıkılmaz duvarına çarpar. Seneca'ya göre yaşadığımız kendi küçük dünyamız içinde kendi kendimize yarattığımız huzursuzluklar, tatsızlıklar, inatlarımız, paranoyalarımız dimdik duran gerçekliği bir santimetre bile yerinden oynatamaz. Dolayısıyla bu gibi kötü duygu ve düşünceleri pekiştirmek hayal kırıklığımızı derinleştirmekten başka bir işe yaramaz.
“Her şeye hazırlıklı olmalıyız. Aklımız geleceğe uzanıp bütün sorunlarla önceden yüzleşmeli. Sonra, muhtemelen karşılaşmayacağımız şeyler üzerine değil, karşılaşılması pekala mümkün olan şeyler üzerine düşünmeliyiz.”
Seneca'dan günümüze dönelim. Seneca'nın bu öğretileri, modern hayatta da büyük bir geçerliliğe sahiptir. Günümüzde, beklentilerimizi yönetmek ve beklentilerimizi gerçeklik ile uyumlu hale getirmek gün geçtikçe o kadar zor bir hale geliyor ki. Çünkü sosyal medyada, dijital platformlarda gördüğümüz her şey gerçeklik algımızı günden güne zedeliyor. Beklentiler ve gerçeklik üzerine konuşuyoruz evet ama günümüzde bahsettiğimiz bu gerçekliğin ne olduğunu tespit etmek artık çok daha zor.
Modern insan, sürekli olarak sosyal medya ve diğer platformlarda mükemmellik algısıyla bombardımana tutuluyor. Instagram, Facebook, Twitter gibi platformlar, insanların hayatlarının en iyi anlarını sergilemelerine olanak tanırken bu idealize edilmiş görüntüler sürekli olarak kendi hayatlarımız üzerinde gerçek dışı yargılara varmamıza yol açar.
Bu durum kesinlikle bireylerin kendi hayatlarını bu mükemmeliyetçi imgelerle karşılaştırmalarına neden oluyor. Örneğin, bir kişi iş hayatında yaşadığı zorlukları ve başarısızlıkları göz ardı ederek, sadece başarı hikayelerine odaklandığında, kendi kariyerindeki zorluklarla başa çıkmakta zorlanabilir ve hayal kırıklığı yaşayabilir. Aynı şekilde, ilişkilerde de sürekli olarak mükemmel çiftlerin paylaşımlarını görmek, kendi ilişkilerinde yaşadığı küçük sorunları büyütmesine ve memnuniyetsizlik hissetmesine neden olabilir.
Seneca’nın öğretileri, bu tür beklentilerin farkında olarak daha gerçekçi bir yaklaşım benimsememizi sağlar. Seneca, beklentilerinizi kontrol altına almanın ve gerçeklikle uyumlu hale getirmenin önemini işte tam da bu gerçekliğin çarpıtılmasına karşı vurgular.
Beklentilerimizi yönetmek, hayal kırıklıklarını minimize etmek için kritik bir adım olacaktır. Seneca'nın tavsiyesi, sadece olumsuzlukları önceden tahmin etmekle kalmaz, aynı zamanda olumlu olayların gerçekleşmesi durumunda da aşırı coşkuya kapılmamayı önerir. Bu denge, sonunda da hayatlarımıza huzur ve dinginlik getirir.
Ekranda gördüğünüz sembole dikkatlice bakmanızı istiyorum. Bu sembol Roma paralarının arka yüzünde yer alırdı. Bir elinde boynuz bir elinde dümen tutan bu kadın Tanrıça Fortuna.
Fortuna; Roma mitolojisinde şans ve talih tanrıçası olarak bilinir. Onun adı, talihin değişken doğasını ve yaşamın belirsizliklerini simgeler. Fortuna, genellikle bir elinde bolluk boynuzu, diğer elinde ise bir dümen veya top ile tasvir edilir. Bu semboller, onun hayatın gidişatını ve insanların kaderini kontrol etme gücünü temsil eder. Fortuna'nın dönen çarkı, şansın ve talihin ne kadar değişken olduğunu ve insanların kontrolü dışında olduğunu gösterir.
Hayal kırıklığının beklentilerimizle gerçekler arasındaki uyumsuzluktan doğduğundan bahsetmiştik. Fortuna’nın temsil ettiği değişkenlik, tam da bu uyumsuzluğun kaynağını açıklar. İnsanlar olarak, genellikle hayatın belli bir şekilde ilerlemesini bekleriz. İşlerimizin her zaman yolunda gitmesini, ilişkilerimizin mükemmel olmasını ve genel olarak talihin bizim lehimize dönmesini umut ederiz. Ancak Fortuna'nın çarkı döner ve beklenmedik olaylar, hayal kırıklıkları ve başarısızlıklar ortaya çıkar. Seneca, Fortuna'nın çarkının döneceğini ve talihin her an değişebileceğin çok iyi biliyordu. Bu nedenle, hayatta karşılaşabileceğimiz olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmamızı öğütlüyordu.
Sonuç olarak, Tanrıça Fortuna’nın temsil ettiği belirsizlik ve değişkenlik, hayal kırıklıklarının doğasını anlamamızda önemli bir rol oynar. Seneca'nın öğretileri ise, bu belirsizlik karşısında nasıl daha dengeli ve huzurlu bir yaşam sürdürebileceğimizi gösterir. Talihin çarkı her zaman dönecek, ancak bizim bu döngüye nasıl tepki vereceğimiz, hayatımızdaki mutluluğu ve memnuniyeti belirleyecektir.
Bu yazıyı beğendiyseniz şunları da beğenebilirsiniz;