Hangisi Doğru?

Öncelikle şunu söyleyeyim hayatımda vadeli banka hesabım olmadı, yani hiç faiz geliri elde eden biri olmadım. Bunun ilki bir kere o kadar param olmadı, olduğu zamanlar daha değerli paralarda tutmayı yeğledim, halen de Devlet Bankasında olmak üzere bir miktar dövizim var. Hâl böyleyken ne faiz karşıtı oldum ne de yabancı para meftunu. Benim öyküm bu kadar yalın ve sıradan bir öykü. Unutmadan bir şey söyleyeyim, faiz geliri elde etmekle üretime dayalı yatırım dışındaki tüm parasal gelir alanlarını faizle eşdeğerdir. Aralarındaki ilişki kuzen kuzin ilişkisidir. Ekonomi bilen biri olarak kendimi salak yerine koydurmam. Bilirim ki, insanı bir başkası kandırırsa bunun çaresi var ama kendi kendini kandırırsa bunun felaha çıkması mümkün değildir.

Merkez Bankası Başkanı faiz seviyesini 750 baz puan yükseltmekle doğru karar verdi, bu haliyle Hafize Gaye Erkan teknik anlamda işini yapmış oldu. Yukarısını daha fazla rahatsız etmeyecek şekilde önlem alması da tam bir ustalık işi. Böylece bir ölçüde çıkış yolunun önemli taşları döşedi. Çünkü güvenilir ve kalıcı olmak istiyor. Kaldı ki hem Kur Korumalı Mevduata sahiplik yapacaksın hem de enflasyonu dizginleyeceksin, bu iş iyi bir musluk ustası olmadan olmaz. Küçük hatalar da yapmıyor değil, önce faizi artırıp sonra Kur Korumalı Mevduatı yabancı paradan yerli paraya yönlendireceğini söylese, süper olurdu. Gerçi bu günahın arkasında da kim bilir kimler ya da bilmediğimiz hangi nedenler var.

Çağdaş ekonomik ölçüt şudur, ekmeğin fiyatı varsa paranın da olmalı, yabancısının varsa yerlisinin de olmalı, par az ya da çok, kıymetli ya da kıymetsiz her durumda değer ölçüsüdür. Bedava olan hangi değer var, bir bilen söylerse pek mutlu olurum. Bütün mesele geçmişte faizi düşürelim aklı veren teknik ya da adını sıklıkla danışman diye bildiğimiz bir kadro var ya, işte o şahıslar boş durmuyor, çöken sistemlerine mazeret üretiyorlar. Aksi halde, bir kısmının hâlâ koltuklarında oturduğu düşünülürse, koltuktan olma korkusu var. Saltanat büyük küçük önemli bir ayrıcalıktır, o koltuklar kolay terk edilmez. Bence yeniden boy göstermek için fırsat kollamaktadırlar. Lâkin bu defa en tepenin geçmişte mucize diye yapılanlardan huylandığını sezer gibiyim.

Ne diyordu bu şahsiyetler faizi düşürelim, kulağa hoş geliyor, Dolar ve Euro yükselsin, öyle de oldu, sonra pahalı döviz nedeniyle ithalat baskılansın, burada duralım, ne yazık ki böyle olmadı. Ucuzlayan yerli üründen dolayı ihracat coşsun, Avrupa'nın Çin'i olalım fikri çok hoş ama arkası gelmedi. Bir nebze hoş belki ama ihracatta küçük bir kıpırdanmadan fazlası olmadı, nedeni belli çünkü ihracatımızın en az yüzde altmışı ithalata bağımlıydı. Derken krediler kapandı, hesapsız dış borç yükü bindi, alacaklılar merhamet bilmez insanlardı, o da piyasaların ürkmesine neden oldu, sonra ne mi oldu, Arjantin'de bu sistem yürümüştü dediler, kim nereden bilsin ki meğer biz Venezuela imişiz. Çaresiz bu danışman da denen teknisyenler birbirlerine dönüp, Allah-Allah diyerek, bu iki sözcüğü defalarca tekrarlayıp söyleseler pek yeridir, kanımca olan da budur...

Şimdi bu teknik zatların en azından bir kısmı koltuğunu koruyorsa, boş mu duracaklar? Kim demiş, sisteme çomak sokmadan boş durmaları mümkün mü, oluru yoktur. Acaba biz büyük bir günah işledik, yanlış yaptık, özür üzerine özür dileyelim derler mi, kanımca hayır. Bari fazladan bir kötülük daha yapmayalım derler mi? Çok daha ilginç sorular var ama hepsini ben sormayayım. Birazını da okuyucu akıl etmeli, aslında çok güzel sorular var. Siz yine de bu fukara ekonomiste inanın, benim işim ülke sevdası, ulus davası dışında kimseden yana zerre çıkarım yok. Sizce hangisi doğru?

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler