İş Hayatında Öğrenilen Roller...
İş hayatımızın başlangıç döneminde, gelişmekte olduğumuz, daha çok tecrübe ediğindiğimiz döneme ilişkin gözlemlerim var. Bu yazıda sizinle paylaşacağım konuyu bu yönde belirledim. :) Buyrunuz...
31. yaşımı kutlamak üzereyim. İş hayatında da 8. seneyi devirmek... Direkt yaşla ilgili olmasa da dolayısıyla hayatımın, “normalleşmiş” düzene göre daha çok tecrübelerimi şirketlerle ya da farklı kişilerle paylaşacağım dönemine girdiğimi hissediyorum. Tecrübe edinmenin ve öğrenmenin hayat boyu olduğunu tartışacak değiliz değil mi? Bu konuda çoğumuz hem fikirizdir. Daha çok öğrenme üzerine kurulan rolüme bilgi paylaşma rolünü de ekliyorum. Bunun ile birlikte hayatımda değişen şeyler olduğunun farkındayım.
Rollerin dengelemeye çalıştığım bu yeni dönemde, “Karşımdaki kişiye bir konuyu nasıl aktarırsam en az geri dönüşle aktarımı tamamlamış olurum?” sorusu için çalışıyorum. Buradaki farkındalığım ise betimleme üzerine. Açıklama yaparken karşımdaki kişinin yerine kendimi koyarak, yani o işi öğrenirken ki tavrımı, yaşadığım sorunları ve nelere dikkat etmem gerektiği gibi konuları detaylıca aktarmaya çalışıyorum. Buradaki nihai amacım, karşımdaki kişinin en az sorunla karşılaşıp hem konuya kısa sürede etraflıca hakim olması hem de üzerine bir şeyler koymak için motivasyonunu kaybetmeden işe başlayabilmesi. Bu gibi nedenlerle, aslında günü kurtarmak yerine her iki taraf için de yorucu ancak anlaşılır, en az tekrarla iş paylaşımı yapılırsa o konu için süreç tamamlanmış olur. Diğer bir avantajı ise, iş yoğunluğunun yüksek olduğu dönemlerde bile iş aktarma tekrarına düşülmemesidir.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Paylaşımcı rolümle birlikte gelişen öğrenme rolümde ise bazı farklılıklar oldu. En önemlisi, kesinlikle aklıma gelen her soruyu karşımdakine sormamak. Bu farkındalığım arttığında soruların aslında çoğunu kendime sormam ve cevaplarını da birkaç dakika düşündükten sonra yine kendimde bulmam. “Önce kendine sor!” tekniği ile arkadaşlarımın da odaklanmış oldukları işlerini bölmemeyi başarmış oldum. Bununla birlikte cevabı bulmak biraz terlettiği için ulaştığım bilgi de kalıcı oldu. Çoğumuz aklımızdaki soruları kolay ve hızlı bilgi olduğu için bilen birisine sormayı tercih ediyoruz. Bunların nedenlerinden birisi de stres bence. Araştırma yönümüzün geliştiği bir iş yaşantımız ya da eğitim hayatımız olsaydı, süre kısıtı olmadan soruların cevabını belkide başkasına sormadan kendi içimizde bulma şansı yakalardık. Ve bu şekilde bir öğrenme modeli iş rutinimiz halini alabilirdi. Ancak her işin acil olma durumu, yeni işe başlayan birisi üzerinde baskı oluşturduğunda araştırma yönü bir insan için ancak farkındalığı arttığında gelişme gösterebiliyor. Bunu acı bir şekilde tecrübe edenlerimiz vardır. Ben de itiraf edeyim onlardan birisiyim.:)
Şu sıralar öğrenme üzerine tek yaptığım şey ise, en az soruyla bir konuyu öğrenmek ve üzerinde çok düşünmek!
Project Management Professional
2yÇok güzel bir yazı olmuş Elif. Bahsettiğin süreçlerin yazılı bir şekilde kayda alınması ve kolayca ulaşılır olması da, organizasyonlar için üretkenliği artırmada olumlu katkılar sağlayacaktır. Bu yüzden hem tecrübe kazanmak, hem de bunu aktarabilmek gerçekten çok önemli.