Kurfallı / Silivri
Kurfallı / Silivri Marmara Bölgesi Trakya coğrafi künyesinde İstanbul İl sınırları içinde yer alan bir köy. 504 kişi’nin yaşadığı tarım ve hayvancılık ile geçinen, 2 Bakkal, 2 Kahvehane, 1 ilkokul ve Posta Ofisi bulunan İstanbul’a 82 km ve Silivri’ye 18 km uzaklıkta bir kırsal yerleşim.
Tarihi M.Ö. 1000’e uzanan, Hint Aryan
toplulukları ile başlıyor, öncesi mutlaka var ama kayıtlara geçen ilk bilgi bu,
M.Ö. 400 yılında Büyük İskender Trak topluluklarını egemenliği altına alıyor.
Pagan dini, pagan ibadet alanları İngiltere ‘Stone Henge’ benzeri yapılar yine
Silivri’ye bağlı Büyük Kılıçlı yerleşiminde gözlemlenebiliyor. Trakların temel
özelliği vejetaryan oluşları ve savaşcı olmamaları bulundukları yerleşim
bölgelerin de doğa ile uyumlu yaşamaları. Traklar genel olarak kafkas
coğrafyasından balkanlara kadar yayılmış, Trak medeniyetine ait arkeolojik
buluntular Tekirdağ ili Karaevlialtı mevkisindeki ‘Heraion-Teikhos’
Antik Kenti’nde rastlanıyor. Bu bölge de yaşayan Traklar’ada ‘Kainoiler’ olarak
adlandırılıyor.
M.Ö. 1100’de Heredot’un kaleme aldığı Truva
Destanı gerçekleşti. Marmara kıyısı Çanakkale il sınırlarında yer alan
Trakya’nın hemen karşı kıyısı olan yerleşim savaş ile boşaldı, burada yaşayan
insanlar M.Ö. 657de Yunanistan’ın Megara yerleşiminden hareket eden bir koloni
ve bugün ki İstanbul Saray Burnu’na yerleşen ilk yerleşim olan Byzantium’da bir
araya geldi. M.S. 330 yılında eski adı ile Byzantium Konstantinople olarak isim
değiştirdi ve önce doğu sonra doğu ve batı’nın başkenti olarak tanındı. 1.
Anastasius M.S. 491 yılında başlayarak İstanbul'u Trakya yönünden gelen akınlara karşı korumak üzere Karadeniz'den Marmara Denizine kadar
uzanan Anastasius Duvarını inşaa ettirmeye başladı, bu duvar hiç bir zaman
tamamlanmadı ancak yaşam süresi 11.yüzyıla kadar devam etti. Anastasius Duvarı
Karadeniz sahili ‘Evcik İskelesin’den başlayarak sırası ile; Hisartepe,
Karacaköy, Hamzadere, Kuşkaya Tepesi, Hızırtepe, Hırsıztepe, Kurfallı,
Çilingirtepe, Fener, Parapattepe, Sancaktepe, ve Karınca Burnu’nda (Altınorak,
bugün ki Sunflower yerleşimi)’ son buluyor. Bu duvar Hızırtepe’ye kadar ortaçağ
karakol kaleleri ile tamamlanmış, kalan kısımlar açık karakol olarak mevcudiyetlerini
korumuşlardır. Kuzey’de biten 7 kale Konstantinople şehrine su aktaran su
viyadüklerini kontrol ve güven altına alırken güney’de kalan kısımlar
düzlüklerde açık ve düz arazi olarak devam etmiştir. (Burda bir ara not, bu bölge koruma ve turizm rotası olarak kullanıma açılabilir mi #turizmbakanligi, bu mevkilerin üzerinden geçen günü birlik gezici tren yolculuğu, bağ rotaları ile kesişim, müze, restoran ve butik konaklama mekanları)
Kurfallı Anastasius Duvarı üzerinde kurulu
bir karakol tepesi ve lojistik üssü olarak özellikle Roma döneminde aktif hale
gelmiş bir yerleşim; saman üretim, at ahırları, at arabası, at eğer ve aksesuarları
için atölyeler, ve tabii bölge gıda ihtiyacını karşılayacak tarım ve
hayvancılık faaliyetleri hakim olmuş. Kurfallı ve çevre köylere yerleşen
türkler çoğunluğu iç anadolu bölgesinden gelen tarım ve hayvacılık ile uğraşan farklı
gruplar olmuş.
2020 yılında bu köylere gittiğinizde Roma
döneminden pekte farklı olmayan bir yerleşim, yaşam ve üretim şekli ile
karşılaşıyorsunuz. Üretimin diğer dönemlere kıyas ile daha az olduğu aşikar,
özellikle Kurfallı’da ekim ayı ile beraber tatlı kabak ve her mevsim üretim ve
stokta olan saman balyaları, ufak çapta yapılan hayvancılık ve meracılık göze
çarpıyor. Köy eski roma / rum yapılarını yıkmak ve yerlerine modern
standartlara sahip binalara dönüştürmek üzerine bir dönüşüm yaşıyor.
Gözlemlerim o ki İstanbula bu kadar yakın bir yerleşim yerinde üretim bu kadar
düşük ise Trakya’nın genelinde ne oluyor allah bilir. Emlak satışı yapan
internet sitelerini gezdiğinizde Trakya’ya ait birçok taşınmaz mülkün “fırsat”
adı altında kolay para sahibi olmak isteyen köylüler ve toprak sahipleri
tarafından satılmaya çalışıldığını görebiliyorsunuz. İşin özü; insanlar mutsuz,
ürettiklerinden mutsuz, belki üretim yapan şirketlerde mutsuz, şehrin kolay
yaşam koşullarını tercih etmek istiyorlar, yoksa yerleştiğimiz topraklara daha
yerleşemedik mi? Silivri Belediyesi büyük çapta tarımsal kalkınma için
çalışmalar yapıyor. Sadece Silivri değil Trakya’nın tarım ve hayvacılıkta azami
verimi yakalaması ve üretimi gerçekleştirmesi İstanbul için çok büyük bir önem
taşıyor. Hızlı tren ile Edirne’nin İstanbul’a bağlanması bu üretilen ürünlerin
İstanbul, Edirne ve çevre coğrafya’nın daha ucuza yemesi içmesi demek, eğer
90ların Dünya İstatistiklerinde kendi kendine yeten ülke konumunda olan Türkiye
ise, bugün de böyle olması bu kadar önem ve öncelik taşıyor.
Kurfallı’da şu anda 130 milyon TL’ye satılan 1.300.000
m2 tek tapu bir arazi işleniyor mu ve üretim’de ne kadar pay alıyor bunu çok
iyi öğrenmek ve takip etmek gerekiyor. Bu neden mi önemli bu arazi arz ve talep
denge’sinde Mutfağımıza giren Gıda’nın fiyatını etkiliyor. Büyük kurumsal
firmaların devlet planlaması ile modern endüstriyel tarıma açılması ve bir an
önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Üzüm, çeviz, lahana, domates, kabak aklınıza
gelebilecek her türlü tarım ürün’nün katma değer yaratacak şekilde seri üretim
ile buluşması iç ve dış Gıda talebine cevap vermesi gerekiyor. Ülke kalkınması
taşınmaz emlakların ticareti ile değil, toprağın tarım olarak işlenmesi ile
ülkemizin sağlam altyapısını kurması gerekiyor.
2020 yılına gelen bir Türkiye’nin asgari ücret ve yoksulluk sınırında yaşayan bir halkı değil, Gıda’sına en rahat, güvenilir ve uygun fiyat ile ulaşması gerekiyor.
“Gerekiyor”
Benden size tavsiye, her hafta sonu
Trakya’nın köylerini gezmeye çıkın, bu size hayat ve bu köylere de hayat ve
hareket verecek.