Marka İletişiminde Dudak Payı
Çay servisinin marka iletişimi ile nasıl bir alakası olabilir? Gerekenler basit ve bellidir;
“Bardak, İçine konulan, Servis eden ve Servis edilen.”
Ancak sadece bakmayıp görmeyi denersek, iletişimin ipuçlarının her yerde olduğunu anlayabiliriz. Yukarıdaki basit 4 bacaklı denklemin açılımı şudur:
“Marka, Ürün, Ajans ve Tüketici.”
Bardağınız kirliyse, çatlaksa, kırıksa, eskiyse; içine dünyanın en lezzetli şeyini de koysanız, servis ettiğiniz kişi reddedecek, şikayetçi olacaktır.
Yani; markanızı güncel tutun. Yenilikten kaçmayın. Tüketicileriniz bugünü yaşarlarken, siz yarını inşa edin.
Biraysa bardağa koyduğunuz soğuk, çaysa sıcak ve “tavşan kanı”, kahveyse köpüklü olmalıdır. Ürününüz olması gerektiği gibi olmalıdır. Herkese hitap etmek zorunda değildir; ama hitap ettiği kesimi tam olarak tanımlayıp hareket etmelidir. Sıcak bira, ılık çay, köpüksüz kahve niceliklerinden bir şey kaybetmezler ancak nitelikleri kaybolmuştur.
Yani; ürününüzü tüketiciye sunmadan önce siz gerçekten tanıyın. Hedef kitlenizin ihtiyaçlarını gözönüne alın, hedef dışında kalanları gözden çıkartın. Ürününüz “16–55 yaş arası kadınlar”a hitap ediyor olamaz.Gerçekçi olun.
Servis çok önemlidir. Bahşişi etkiler, daha da ötesi bir daha o mekana gidip gitmeme kararını vermenizde nereden baksanız içtiğinizin lezzeti kadar önemli bir kriterdir. Elleri titremeden, nasıl konuşulacağını ve nasıl servis yapılacağını bilen servis elemanı; vasat bir ürünü bile satabilir, sıradan bir mekanı bile rezervasyonla gidilen bir yer konumuna sokabilir.
Yani; ajansınızı iyi seçin. Çok ödüllü olması bir kriter değil, ödüllerini nasıl ve ne sonuçlar veren işlerle kimlere kazandırdığı önemlidir. Ajansın markalarını, ekibini tanıyın, sizinle çalışacak ekibin deneyimlerini öğrenin. Dijital ajans ise muhattabınız; hem ajansın kendisini hem ekibi “Google’layın”. Doğru adamlarla çalıştığınıza emin olduktan sonra da kendinizi ekibin ellerine bırakın. Bu araştırmayı yapmadan, çalışmaya başladıktan sonra ekibi sorgulamak, işlere müdahil olmak hem sizin sinirlerinizi tüketir hem ajansın motivasyonunu bitirir. Havadaki bir uçağı tamir etmeye çalışmayın. Kısa vadede çözüm sunar ancak hiç bir zaman tam olarak toparlanmaz.
Servis edilen kişi nihai karar mercidir. Yukarıdaki tüm maddeleri eğer yerine getirdiyseniz; artık “Sadık müşterileriniz” oluşmaya başlıyor demektir. Bir kısmı temizliğiniz için, bir kısmı lezzeti için, bir kısmı servis kalitesi için, ama çoğu bunların hepsi bir arada olduğu için gelecek, arkadaşlarını da getirecektir.
Yani; WoMM (Word of mouth marketing) siparişle yapılan bir pazarlama biçimi değildir. “Bana viral video yap” denildiğinde en fazla “Viral video olması umut edilen video” bulabilirsiniz karşınızda. Tüm adımları doğru atarsanız, viral içerdiği anlamı açığa çıkartacak ve kendiliğinden gelişecektir zaten.
Peki başlıkta duran“Dudak payı” nerede?
Buraya kadar genelde marka tarafından istedik adımları. Ancak; dudak payı, servis edenin sorumluluğundadır.
Ağzına kadar doldurulmuş bir bardağı;
• Servis etmek zordur, genellikle servis edilirken taşar.
• Servis ettiğiniz kişi üstten bir yudum almaya çalışarak tuhaf bir görüntü sergiler, ve kendisi de bu görüntüden hoşlanmaz. Ağzına kadar dolu bir bardağın ya da daha fenası sağdan soldan akmış bir bardağın önüne gelmesini sevmeyeceği gibi.
• Hele ki sıcak bir şey servis edildiyse, o bir yudumu almak daha zordur. Dilin dudağın damağın yanmaması için beklersiniz, siz bekledikçe içecek soğur.
Yani; dudak payı, tüketicinin hiç bir zaman farkına varıp alkışlamadığı ama ürünün olabilecek en doğru şekilde müşteri ile buluşmasını sağlayan, perde arkasında duran kahramandır.
Dudak payı; “Düşünce payı”dır.
Ajanslar yapacakları çalışmalarda, sunacakları fikirlerde “düşünce payı” bırakmak zorundadır. Bu pay ancak ajans ile markanın uyumlu diyaloğu ile sağlanabilir. Düşünce payı, en doğru fikrin oluşmasına, en doğru şekilde servis edilmesine olanak verir.
Fikirlerinizde, stratejilerinizde durup bir bakın; dudak payı bıraktınız mı.