Meryl Streep ve Maya Angelou İle Ortak Noktam!
Bundan sekiz dokuz yıl önceydi sanırım. Bir arkadaşım yurt dışında sinema televizyon okumuş üzerine de psikoloji yüksek lisansı yapmış kuzeninin sinema ve reklam sektörleri ile ilgili sohbet etmek için benimle tanışmak istediğini söyledi.
Kararlaştırdığımız gün, mutabık kaldığımız saatte dakika sektirmeden ofise gelmişti bile.
Kocaman gözlerinden merak taşan, coşku dolu beden dilinden biran önce yola koyulma isteği okunan, taze heyecanlarla dolu şahane bir genç kadın geldi oturdu karşıma.
Önce onun hayallerinden sonra da cebine doldurduğu sayısız sorusuyla merak ettiği sektörlerin iç dinamiklerinden, iş olanaklarından, Türkiye’deki iş hayatının kadınlara sunduğu inanılmaz eşit imkanlardan bahsettik uzunca bir süre.
Öğrenme arzusu ve naif beklentileri beni de akışın içine çekti, o sordukça ben döküldüm, ben anlattıkça o daha çok merak etti.
Toplantımızın sonuna geliyorduk ki aniden “Peki siz nasıl bir yol izlediniz, nasıl başarılı oldunuz bu sektörde?” diye soruverdi.
Hooopps, kal orada!
Yine çalışmadığım yerden gelen en kazık soru.
Hissiyatım; sanırsınız Ayşe Arman röportajı veriyorum, yarın tüm Türkiye benim cevabımı okuyacak, bütün bu sektörlere girecek genç kadınlar da bıraktığım ayak izlerini bulmaya çalışacaklar!!!
Hızlıca toparlanıp, kendimi gerçek dünyaya ışınlayarak soruyu ikiye böldüm zihnimde;
1)Bir yol izledim mi?
2) Başarılı oldum mu?
***
Hay Allah! Gel de anlat şimdi bütün hayatımın bir tesadüfler zincirinden ibaret olduğunu, çok çalıştığımı ama şans meleğinin de hep sağ omzumda konuşlandığını, evrenin doğru zamanlarda çoğu kez doğru insanları karşıma çıkardığını.
Ayrıca sektördeki bir sürü başarılı insana baktığımda da benim durduğum nokta hiç de anlatılası bir başarı hikayesi değil üstelik!
Ama olmaz ki. Böyle mi rol model olacağım ben bu cin gibi akıllı ve azimli kadına!
***
Mili saniyeleri birbirine ekleyip kendimce kısacık bir hikaye oluşturuyorum kafamda.
Anlatmaya başlıyorum dilim döndüğünce. Ama elimde değil, ne kadar beğenmesem, bastırmaya çalışsam da iç sesim hakim oluyor anlattığım detaylara, kelimeleri seçip, sahipleniyor arsızca!
Hep güzel tesadüflerin bir araya gelişi, hep şanslı oluşlarım, hep yeni başlangıçları, dönüm noktalarını tecrübe etmemden kaynaklanan kolaylıklar, kendiliğinden açılan yollar, teklif edilen işler, ulaşılan konumlar…
Benim dışında sanki tüm evren bana yardım etmiş. Bütün kolektif bilinçaltı toplanıp ben iyi bir şeyler olabileyim, basamakları kolayca tırmanabileyim diye yola dökülmüş!
Hay bin kunduz!
***
Dikkatle dinliyor beni. Gözleri kocaman açılmış.
Çok iyi bir dinleyici. Ama biraz şaşkın mı ne?
Çok mu hızlı anlattım acaba? Gerçeklerden kaçar gibi!?
***
Gözlerini biraz daha açabiliyormuş, tereddütle; “Şey nasıl söylesem… Sanırım sizde bir çeşit Imposter Sendromu var” diyor.
Aramıza tombul bir sessizlik bulutu giriyor.
***
Haydee buyrun buradan yakalım hep birlikte. “Bu bir çeşit Imposter Sendromu da nedir, konumuzla ne alakası olur” denmez ki şimdi.
Ne olduğunu bile henüz bilmediğim bir sıkıntım var ve bunu sadece bir saat önce tanıştığım bir yabancı mı teşhis ediyor!
Gelmiş bana danışmaya. Yapılacak şey mi bu!
Ama psikoloji mastırı var tabii. Roller hızlıca karışabilir bu durumlarda.
***
Akıllı bir genç kadın olarak konuyla ilgili cehaletimi hemen çakozlayarak toparlamaya çalışıyor etrafı.
Bu sendromun; “Özellikle başarılı olmuş insanlarda görülen, tüm elde ettiklerini sadece şansa, çok çalışmaya, tesadüfe bağlama, kendi başarılarını hiçbir şekilde sahiplenmeme, daha ileri durumlarda kendilerini geldikleri konumu hak etmeyen birer sahtekar olarak görme ve bu durumun er geç ortaya çıkacağından endişelenme sendromu” olduğunu açıklıyor.
***
“Yok canım” diyorum, konuya tam hakim olmamanın getirdiği sıkıntıyı çaktırmamaya çalışarak. “Bu yok bende. Bir kere başında da söyledin; başarılı insanlarda görülen bir sendrommuş bu!”
Cevap vermek ile vermemek arasında kaldığı ince çizgide hızla ayağa kalkıp sevgiyle sarılarak iyi şanslar diliyorum kendisine. Hangi yöne gitmeye karar verirse versin bana haber vermesini ve destek olabilirsem mutlu olacağımı ekliyorum.
***
İşte böyle tanıştırılıyorum sevgili Imposter sendromu ile ve düşüyorum bu tuhaf “sıkıntı”nın peşine !
İlk kez 1978 yılında Amerikalı klinik psikologlar Dr Pauline Clance ve Dr Suzanne Imes tarafından teşhis edilen ve isimlendirilen Imposter Sendromu’nun daha çok başarılı kadınların muzdarip olduğu bir “sıkıntı” olduğu sanılırken derinleşen araştırmalar; erkeklerin de en az kadınlar kadar bu sendromu deneyimlediklerini ve nüfusun yaklaşık %70’inin, hayatlarının bir bölümünde de olsa, bu sendromdan etkilediğini gösteriyor.
Sayısız edebiyat ödülü kazanan Maya Angelou on bir kitap yazdıktan sonra bile “Her seferinde bütün bunların hepsi bir oyun ve bu sefer beni bulacaklar” diye düşünüp yazdıklarının gerçekten iyi olduğuna inanmazken, üç Oscar Heykeli’ni eve götüren Meryl Streep bir röportajında sürekli “Neden birileri beni tekrar bir filmde görmek istesin ki? Zaten nasıl rol yapılır hiç bilmiyorum. Öyleyse neden hala bu işi yapmaya devam ediyorum” diyen iç sesini paylaşıyor.
Oysa aşırı derecede kendimizi beğenme ya da gerçekten en az çaba ile yetinme gibi duyguların etkisi altında değilsek Imposter Sendromu’nu bir şekilde deneyimliyor olmak çok normal. Önemli olan yoğunluğu!
Sürekli ve her işte mükemmelin peşinde olmak, içten içe başkalarının asla bizim kadar iyi yapamayacağını düşünmek, hep deli gibi çalışmak zorunda hissetmek, kimseden yardım isteyememek, elde ettiğimiz başarıları yok saymak…
Bunlar hep bu sevgili sendromun hediyeleri…
Bu sendromun, veya hissediş, deneyim, sıkıntı adına ne derseniz deyin, farkına varmazsak, kabullenip bu deneyimin bizi nasıl engelleyip, önümüze kocaman duvarlar ördüğünü görmezsek hediyeler daha büyük paketlere sarmalanıp, artarak yolumuza dökülecek.
Konu derin, araştırma çok, öneri bol…
O zaman bu yazı; öncelikle kendimde olduğunu kabullendiğim, farkındalığım arttıkça da çevremdeki pek çok kişide varlığını tespit ettiğim ortak sendromumuzu sahiplenme ve konuya giriş yazısı olsun.
Devamı gelir nasıl olsa kısmetse!
Son sözü konuyla ilgili çalışmaları ile de ünlü sosyal psikolog Amy Cuddy’den bir alıntıya bırakalım en güzeli;
“Bazen kendi yolunuzun üzerinden çekilmeniz gerekir ki kendiniz olabilesiniz”
Sevgiyle,
Bilkom şirketinde Executive Assistant & Vip Relations Manager
3ySelma hocam öncelikle "Liderlikte Kadın" eğitiminde karşıma çıkan eğitmenlerden biri olmanız benim için büyük bir şans oldu. Bu eğitimde olan 4 eğitmenimizin ortak noktalarının kendilerini olduğu gibi ortaya koyması, tecrübelerinden samimi örnekleri paylaşabilmeleri beni en etkileyen ve sizlerden öğrenmeye çalışan bizlerin de eldivensiz kendimizi ortaya koyabildiğimiz bu güzel program sayesinde artık siz nereye ben oraya diyebilirim :) bu yazı da yine çok içten bir paylaşımınız olmuş. Sizleri dinledikçe, yazılarınızı okudukça kendimden de bir şeyler buluyor olmak, hiç yalnız olmadığım hissini veriyor. Ben verdiğiniz eğitim sonunda kendi adıma yazdığım çıktılardan biri de buydu. Bunu kendimce fazla mütevazi olma diye not aldım, geliştirmem gereken yönlerimden biri olarak :) demek Imposter Sendromu diye bir kavram varmış. Şimdi bunu da araştıracağım demektir :)
Ödeme Sistemleri POS Yazılımları, Perso Yazılımları, Android Pos, VUK. 507, Softpos, Açık Bankacılık, Payment Gateway HSM, Veri Keşfi, Sınıflandırma, Koruma, Akıllı Kart, Kart Kişiselleştirme
6yBayıldım. O kadar zamanlı da okudum ki :-)
İstihale Müzayedecilik şirketinde Independent Consultant
6yHer zamanki gibi çok güzel bir yazı canim🤔 bir de hiç hak etmediği halde senelerce büyük büyük title 'lar elde eden insanlar var onlar da gerçekten bu görevleri hak ettiklerini ve layigini verdiklerini düşünüyorlar..bu hangi sendrom acaba😉