Okumaya Değer, İlham Veren İyi Bir Kitap Nasıl Olmalı?
Geçenlerde, Hakan Akben ve Hasan Başusta’nın “Hayat Üzerine Kısa Düşünceler” adlı YouTube kanalındaki kitap seçimi üzerine yaptıkları sohbete rastladım. Bu videoyu izlemek, bana kendi kitap seçim sürecimi hatırlatmakla birlikte; neden bazı kitaplardan yeni bir şeyler öğrenmekle yetinirken, diğer bazılarını ise okumaktan büyük keyif aldığımı ve neden bu kitapların bende iz bıraktığını düşünmemi sağladı. Bu yazıdaki amacım da, özellikle benim için esin kaynağı olmuş kitapların ortak özelliklerine değinerek “okumaya değer, ilham veren iyi bir kitap nasıl olmalı?” sorusunun kendimce cevaplarını aramak...
Tabii bu yazıda sözünü edeceğim kitaplar, okuduğumuzda yeni fikirler edindiğimiz, yeni farkındalıklar kazandığımız iş/ekonomi/yönetim türünden ("kişisel gelişim" ismini kullanmayı pek sevmiyorum) kitaplar.
TED, yeni yazarlar ya da yeni fikirler keşfetmek için çok güzel bir platform. Okuduğum bir çok kitabı, öncelikle yazarının TED'de -genellikle de kitabında anlattığı fikri ile ilgili- yaptığı konuşmayı izleyerek karar vermiştim. Benim için iyi bir kitabın en önemli göstergesi, kitaptaki tüm içeriğin etrafında dolaştığı, verilen bütün mesajlarla ona ulaşmaya çalışılan güçlü bir fikir içeriyor olması. TED'in meşhur "yaymaya değer fikirler!" sloganında olduğu gibi, kitabın sahip olduğu fikir okumaya değer ve ilgi çekici mi, ilk baktığım nokta bu. Zaten böyle güçlü bir fikir, ilham kaynağı ve değişim tetikleyicisi olabilir. Genellikle bu tarz kitapların başlığı ve hemen başlığın altındaki motto da bu fikri özetleyen etkili ifadelerden oluşur -ki bu bile fikirle ilgili önemli bir işaret. Örneğin, Charles Duhigg'in kaleme aldığı "Alışkanlıkların Gücü" adlı kitabının kapağında şu ifadeler var: "Özel ve İş Hayatımızda Davranışlarımızın Ardında Neler Yatar?"
Fikir kadar önemli bir nokta da, bu fikrin kitapta ne kadar derinlikli olarak ele alındığı. Zira, bir fikri kabullenmek ve bu fikrin anlattıklarına ikna olmak, öyle kolay bir mesele değil. Dolayısıyla kitapta anlatılanların, konuyla ilgili araştırma sonuçlarını içermesi, bunların yapılan deneylerle ve kanıtlarla desteklenmesi ve bolca örnekle de içeriğin zenginleştirilmesi, fikrin okuyucu tarafından içselleştirilmesi açısından son derece önemli. Jim Collins'in 20 kişilik bir araştırma ekibi ile 1400'den fazla şirket üzerinde yaptığı 5 yıllık bir çalışma sonucunda ortaya koyduğu "İyi"den "Mükemmel" Şirkete adlı kitabı, bir fikrin nasıl derinlikli olarak ele alınabileceğinin en güzel örneklerinden biri. Bu kitabı okuyalı yıllar oldu ama anlattıkları halen zihnimdeki yerini ve etkinliğini koruyor. Ayrıca, bu derinlikte anlatımın olduğu kitaplardaki her bir ayrıntı akılda kalıcı olmayabilir ama, ben bu ayrıntıların okuyucunun bilinçaltını beslemesi açısından son derece önemli olduğunu düşünüyorum.
Elbette, fikrin sahibi olarak bize fikrini derinlikli olarak ele alıp anlatmaya çalışan yazarın bilgeliği de, bir diğer önemli nokta. Bu yazarların kitaplarını okurken ön sözünden sondaki teşekkür bölümüne kadar kitabın her seviyesinde yazarının bilgeliği dikkatimi çekmiştir. Yazarın, fikrinin gelişim sürecini ustalıkla anlatması, fikrine katkı sağlayanları içtenlikle paylaşması, yeri geldiğinde kendisiyle çok rahat dalga geçebilmesi, vermek istediği mesajları çok güzel kurgulaması, farklı bakış açıları sunması, parçaları doğru birleştirmesi ve sonuca bağlaması beni hep etkilemiştir. Daniel Pink’den Jim Collins’e, Gary Hamel’den Peter F. Drucker’e, Malcolm Gladwell’den Charles Duhigg’e, Adam Grant’dan Dan Ariely’e, Robert Cialdini’den Daniel Kahneman’a, Seth Godin’den Simon Sinek’e, okuduğum pek çok yazar bilgelikleriyle kitlelere ilham vermeye devam ediyor.
Son olarak, kitapta kullanılan anlatım diline değinmek istiyorum. Zira bu, yukarıda anlatmaya gayret ettiğim tüm bileşenleri tamamlayan önemli bir unsur. Kitabın anlatım dilinin etkili olması, kitabın okunabilirliği ve anlaşılabilirliğini arttırmakla kalmıyor, aynı zamanda -ve daha da önemlisi- kitaptan aldığımız keyfi de etkiliyor. Sonuçta, keyifli bir aktivite olduğu ölçüde kitap okumak sürdürülebilir oluyor. Çok faydalı bilgiler içermesine rağmen, anlatım dilindeki eksiklerden dolayı sonuna kadar okumak için kendimi zorladığım ve pek de keyif alamadığım kitaplar olduğunu hatırlıyorum.
Anlatım dilini etkili kılan birinci özellik, hikayeleştirme ya da hikaye anlatımı. Geçenlerde Daniel Pink kendi twitter hesabında Aaron Sorkin’e ait şu alıntıyı paylaşmıştı:
“Bir fikri yaymak için, şimdiye kadar icat edilmiş en güçlü sistem hikayedir.”
Gerçekten de, fikirlerin hikaye yolu ile anlatımı hem kitabı sürükleyici kılıyor, hem de fikirlerin içselleştirilmesine katkı sağlıyor. Okuduğumda tüylerimi diken diken yapan hikaye anlatımı örnekleri halen aklımda. (Yeri gelmişken, Barış Özcan’ın hikaye anlatıcılığını da -her ne kadar bunu YouTube üzerindeki kanalında yapıyor olsa da- çok başarılı bulduğumu belirtmekte fayda var.) Olabildiğince yalın cümleler kullanılması, dil bilgisi kurallarına riayet edilmesi ve ifadelerin mizahla süslenmesi de anlatım dilini destekleyen unsurlar. Bu arada, anlatım dili etkili olan okuduğum kitapların teşekkür bölümlerine baktığımda, hemen hepsinin de yazarının güçlü bir editör desteği aldığı göze çarpıyor. Bu da, daha iyi bir çıktı ortaya koyma gayretinin önemli bir göstergesi. Tabii okuduğumuz, yabancı bir kitapsa, çeviri de anlatım dili açısından önemli bir rol oynuyor.
Evet, benim için öne çıkan aklıma gelen noktalar bunlardan ibaret. Peki sizin için okumaya değer, ilham veren iyi bir kitap nasıl olmalı? Yorumlarınızla zenginleştirmek isterseniz çok sevinirim.
Paye Plast - Senior Software Developer (FullStack) - ERP and WCM (World Class Manufacturing) Specialist-Artificial Intelligence Enthusiast-Sharer of knowledge
6y1984 - George Orwell ... bir öykü kitabı da olsa... çok şey katar insana..