PEKİ HER ŞEY BİRSE, YA DEĞİŞEN BİR ŞEY YOKSA… İLK MANTIKÇI PARMANİDES İLE TANIŞMA ZAMANI
M.Ö 515 M.Ö 460 arasında Elea’da yaşadığını bildiğimiz Parmanides’ten bahsedeceğiz bu hafta. Biraz eleştirel tarafınızı davet ederek okumak iyi gelebilir, hatta 5 dakikanız daha varsa, Herakleitos notlarına öncesinde bir göz gezdirmek isteyebilirsiniz. Çünkü bu hafta felsefe tarihindeki ilk görüş ayrılığından da konuşacağız. Kendinizi kime daha yakın hissediyorsunuz, “Heraklitos mu, yoksa Parmanides mi?” sorusuyla bu hafta ayrılabiliriz.
Parmanides “varlığı” anlamaya çalışan, felsefenin önemli durakları arasında görülen kilit isimlerden, ayrıca döneminin aristokratlarından olduğunu da ekleyelim. Varlık kelimesinin tadı eğer soyut geliyorsa, yerine dünya, evren, doğa dilediğiniz göreceli daha somut ifadeleri seçebilirsiniz, söz cümle devrilmeyecek.🙋♀️ Dönem filozofları gibi Parmanides’in düşüncelerinin de bugüne fragmanlarıyla ulaştığını ekleyerek başlayalım, hatta meraklısı için tüm tartışma için zemin sunan “Doğa Üzerine” şiirini de not düşebiliriz.
Hatırlayalım, Herakeitos’un merkezinde oluş vardı, aynı nehre iki kez giremiyorduk. Parmanides ise eksenin diğer ucunda durarak oluş halini redderek sadece “varlık” olduğunu söyler. Tam burası işin heyecan veren kısmı, “nasıl her şey değişiyor işte” demeden önce tekrar aynı soruya bakmak zihin açabilir. Parmanides’i farklı kılan not, bu görüşünü hiçbir doğa gözlemine dayanmadan sadece akıl yoluyla ortaya koyması olur.
Karşınızda ilk mantıkçı Parmanides’in çıkarımları…
Devam eden notlar biraz kelime oyunu gibi görünse de en sade şekilde düşünce güzergahını böyle izleyebiliriz sanırım. Beş duyumuzla algıladığımız dünya her zaman aldatıcı olabilir, bizim duyamadığımız sesler, göremediğimiz renkler varsa gözlemlerimize dayanarak hakikati tanımlamamız doğru olmayacaktır. Eğer bir hakikat arayışımız varsa Parmanides’in yaklaşımı saf akıl ile mantık yürütmeye bizleri davet eder…
O zaman, Felsefe 101 ders notu tadında üç önermeyi okuyabiliriz.
01. Varlık vardır.
02. Varlık yoktur.
03. Varlık hem vardır, hem yoktur.
İlk önerme “Varlık vardır.” İtiraz edemeyeceğimiz kadar açık ve netse, hatta kabul etmenin bir haber değeri olabilir mi diye hiç tereddüt etmeden diğer önermelere geçebiliriz. Tahmin ettiğiniz gibi Parmanides ikinci ve üçüncü önermeyi çürütür. Akıl yoluyla düşünce güzergahını oluştururken bizlere “varlık” dediğimiz bir şeyin “yok” olamayacağını ve eğer varlık kendisinden başka bir şeye dönüşecekse, içinde hem varlığın hem de yokluğun niteliğini barındıramayacağını söyler. O yüzden varlık vardır.
Bu basit ve sade yaklaşımı kurumsal dünyaya taşısak ne güzel olur diye erken bir yorumla devam ediyorum. Varlık varsa ve bir şeyden dönüşmediyse, “yokluktan var olmadıysa”, varlığın “bir” olduğunu da ekleyebiliriz. Düşünme eylemi için dahi bir varlık ön koşul olacaktır, böylece Parmanides’in akıl yoluyla vardığı büyük fikre yaklaşmış olduk.
LinkedIn tarafından öneriliyor
“Düşünebilen ve olabilen bir ve aynıdır.”
Çok yıllar sonra Descartes “Düşünüyorum, öyleyse varım.” derken bir selam göndermiş olabilir mi?
Parmanides’in dualizimi ve Platon’un ilhamı ✨
Küçük Yunan mitoloji notu burada bize yardımcı olabilir, yeraltı dünyasında (Hades’i anıyoruz) Lethe nehrinin suyundan içenler geçmişte yaşadıkları tüm acıları unuturlarmış. “Lethe” kelimesinin kökü
Antik Yunan dilinden unutmak anlamına gelen “letea”dan… Unutmanın başına bir yokluk eki “a” ekleyerek “Alethia” -hakikat kavramına ulaşırız, Heidegger’in 20. Yüzyılda unutuşun üzerindeki perdeyi kaldırarak hakikati arayışı hepimizin aklına gelmiş olsa da, bu hafta Parmanides’in yıllarındayız.
Biraz somutlamak gerekirse gerçek, mutlak bilgi Parmanides’e göre “alethia” sabit, değişmez ve tüm varlığın özündedir. Bu varlığı anlamak, en yüksek ve kalıcı bilgiye ulaşmak olarak görülür. Bahsedilen bu mutlak varlığı anlamak, en yüksek ve kalıcı bilgiye ulaşmak olarak görülür. Dolayısıyla bu mutlak varlığı anlatacak şeklin de pürüzsüz olması, yüzeyinden merkeze her noktadan aynı uzaklıkta olmasını bekler, mükemmel bir küreden bahseder. Ancak dünya üzerinde bu kadar ideal bir küre olamayacağı için, inançlarımız, algılarımız ve değişen düşüncelerimiz “doksa” olarak tanımlanır. Buradan da en sık referans verilen Platon’un meşhur mağara alegorisine, duvardaki gölgelere geliriz. Alethia ve doksa düalizmi de diyebiliriz…
Şimdi derin bir nefes alıp, Parmanides’in zihin yoluyla ulaştığı “birliği” sindirebiliyorsak, değişimin bir illüzyon olduğunu hayal edebiliyorsak, Yönetim Kurulunda bilinen ilk mantıkçıyı ağırlayabiliriz.
✨ Hangi prensiplerimize sahip çıkıyoruz?
Evet iş dünyası ya da bugünün dünyası Heraklites’e daha yakın, değişime güzelleme yapan bir yerde. Değişim yönetilecek bir kavram olmasa da ona nasıl uyum gösteririz, kaçınılmaz olarak nasıl kabul edebiliriz, ekiplere değişim için nasıl ilham verebiliriz soruları atölye çalışmalarının en sık tekrar edilen teması olabilir.
Ancak eksenin diğer tarafında Parmanides bize tüm liderlik varsayımlarımızı sorgulayabileceğimizi hatırlatır. Onun lensi ile bakmayı denersek, varsayımlarımızı deneyimlerimizle değil, rasyonel bir yaklaşımla değerlendirmeye ne kadar açık olabiliriz?
Gördüklerimizi, duyduklarımızı, gözlemlerimizi hiç karıştırmadan hangi mutlak prensiplerimize sahip çıkabiliriz?
Var olmaya devam ettiğimiz sürece sorgulamayacağımız, değişime ilkesel olarak kapalı gördüğümüz prensiplerimiz neler? Tabii ki varsa…
✨ Parmanides değişimin olmadığını söylüyor, hareket yoksa zaman da yok diyebilir miyiz? Burası hayal etmesi zor olan bir nokta olsa da deneyelim. Varlık hep vardı, dolayısıyla bir başlangıç da yok. Alis Harikalar Diyarındaki Şapkacı da bizim zamana bakışımızı Parmanides gibi sorgulamış olabilir mi?
Zamanı dün, bugün ve yarın gibi akan, kaçan bir kavram olarak görmesek, harcayacağımız bir kaynak olmasa belki karşılıklı konuşabileceğimiz bir kişi olsa nasıl olurdu?
Biraz düşünce deneyi tadında devam edelim… Zamanı bir kişi olarak gördüğümüzde ona daha çok değer verebiliriz, anda kalmak daha dolu ve anlamlı olabilir. “Zamanla unuturuz” diyemeyeceğimiz için belki daha alçak gönüllü bir liderlik profilinden bahsedebiliriz. Küçük dağları da yaratmış olamayacağı için daha derin anlayış ve daha güçlü bağlar devamında gelebilir.
Yaşama ve yaşamın içindeki ilişkilerimize dair tüm köşeli notlarımızı bir gözlem yanılsamasına düşmeden rasyonel olarak yeniden tanımlarsak, kurumsal dünya bugün olduğundan nasıl farklılaşırdı?
Mine, Urla
geolog, sales, international trade, transport
1yVarlık bir ise hem var hem yok olabilir. Yaratan için mutlak yokluk ifadesi de kullanılıyor. Nedeni eğer yaratan hiçbir mahluk yaratmazsa ve bu şekilde kendinden başka hiçbir mahluk bulunamıyor ise onun varlığını da ispat edecek hiçbir gözlemci ve delil de olamıyor. Varlık bu durumda yokluk oluyor.
Mobile App Development Expert @ Borusan Otomotiv | Founder @ ingilizce.io | Advisory Board Member @ İstanbul Gedik University Computer Engineering Department
1yMine Hanım günaydın. Yönetim Kurulunda Felsefe kitabınızı dün gece bitirdim ve başından sonuna kadar çok büyük bir keyif aldım. Tıpkı buradaki yazılarınızda olduğu gibi. Bundan 20 sene önce Diogenes Laertios'un Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri kitabını okuduktan sonra beğendiklerimi daha detaylı keşfetmek için ayrı ayrı araştırma yoluna gitmiştim. Sizin kitabınız da aynı etkiyi gösteriyor ve bundan yaklaşık 2000 sene önce yaşamış Diogenes Laertios'un başardığını başarıyor. İlk hedefim kesinlikle John Dewey olacak. :) CustomGPT'ler ürettiğimiz bugünlerde kitabınızdaki her bir karakteri CustomGPT gibi düşünerek okumak da ayrı bir keyifti. Aradan uzun yıllar geçse de dönüp yeniden okunacak bir kitap yazdığınız için ve daha önce hiç duymadığım düşünürleri de tanıştırdığınız için size çok teşekkürler. Bundan sonraki tüm yazılarınızı da kitabınızın devamı niteliğinde okumaya devam edebiliyor olmak harika. :) Güzel bir hafta diliyorum. Mine Kobal Ok