Sıfıra ne zor geldiğini unutma
Bazılarının, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor.
Albert Camus
İnsanın kendini sevmeye başlaması, başarılı olmaya ya da başarılı olduğunu hissetmeye başlaması uzun yıllar alabilir.
Sahip olduğu bir yeteneği yıllarca herkes övse de, övgüyü her duyduğunda “Aman canım özel bir şey değil…” deyip geçiştirmiş olabilir, sonunda kendisinin de hakikaten bunun bir yetenek olduğunu kabul etmesi on yıllar sürebilir.
Özellikle hassas biriyseniz, içe dönük biriyseniz, bazı içsel yollar umduğunuzdan yavaş yürünebilir.
Birine bir merhaba demek, bir ortamda ilk kez sesinizi duyurmak sizin için dev adımlar olmuş olabilir; üstelik bu ilkleri başardığınız zaman 7 değil 17, 27, 37… yaşınız da olmuş olabilir.
Eğer çocukluktan beri kendi içinizde yaşayan, övgü kabul etmekte zorlanan, kendinizin bir işe yaramayacağına, herhangi bir yeteneğiniz olmadığına, sosyal olarak bir başarısızlık olduğunuza kendinizi inandırmış biriyseniz ve bir gün; sonunda günlerden bir gün bu sarmaldan çıkarsanız, sizi bekleyen yepyeni, kocaman bir kaya görürsünüz:
Dev bir pişmanlık kayası.
Çocukluğumda en büyük dileklerimden biri, bir gün sıradan bir insan gibi davranabilmekti.
Sürekli kafamın içinde dönüp duran soruları, düşünceleri, aşırı analiz edişlerimi, kendimden sürekli şüphe duyuşlarımı susturup sıradan bir insan gibi güne başlayabilmek. Sıradan dünyevi dertlerden bahsedebilmek, kolayca gülebilmek, bazen hafif sohbetleri de kolaylıkla yapabilmek ve en önemlisi, garip görünen, sessiz ve düşünceli, özgüveninin yerlerde olduğu uzaktan belli olan birinden; özgüvenli, kendini seven birine dönüşebilmek.
Bu yolu yürüyebilmek için büyük çaba sarf ettim.
Uyanıp da “Bende bir gariplik var, diğerleri ise hayatı çatır çatır yaşıyor.” hissinden kurtulmak, kendimi “izleyen, bekleyen ve hayıflananlar” kulvarından “yaşayanlar” kulvarına atmak, bende bir gariplik olmadığını, sadece diğerlerinden daha hassas ve iç dünyamda çok daha fazla zaman geçiren biri olduğumu sevgiyle kabul etmek uzun zamanımı aldı.
Bu yeni hale bir kez alışabildikten, kendime yapıştırdığım “garip” ve “kimsenin anlamadığı – kimseyi anlayamayan” biri etiketini sonunda çıkardıktan bir süre sonra, bir şey fark ettim.
Çeşitli konularda kendime geriye dönük müthiş kızgınlıklar yaşıyordum.
Ah, bu eforu 10 yıl önce sarf etsem şimdi neler başarmıştım!
Bak, bu disipline 5 yıl önce girebilsem şimdi bambaşka bir yerdeydim!
1 yıldır değil 15 yıldır bu şekilde çalışıyor olsam şimdi ne yol kat etmiştim!
Bir kez özgüvenimi kazanmaya, diğer insanlarla “normal” bir iletişim kurabilmeye, kafamın içinden dünyaya çıkabilmeye başladıktan sonra, yıllarımı aslında ne çok şeyi yapabilecekken kendi ayağıma çelme takarak yapmadığımı fark ediyordum.
Kendini yıllarca ne acayip yollarla sabote etmiş olduğunu fark etmek kalp kırıcıdır.
İnsan bir kez konfor alanından çıkmayı göze aldı mı, ve bu göze alışın sonunda istediği şeyin kazanılabildiğini (özgüven, arkadaşlar, başarı, para) gördü mü, biraz sevindikten sonra hemen kendini dövmeye başlar:
Neden daha önce yapmadım?
Aklım neredeydi?
Niye tembellik ettim?
Oysa şunu unuturuz:
Eğer uzun yılların sonunda özgüvenimizi, kendimize inancımızı sonunda kazanabilmişsek, kendimizi gerçekten sevmeye uzun uğraşlar sonunda başlayabildiysek, bu büyük bir kişisel çabanın sonucudur.
Onca yıl boyunca aslında boş oturmuyoruzdur, sadece eksi birden SIFIR noktasına gelmeye çalışıyoruzdur.
Kimileri için çabasızca gelinebilen, hatta zaten çocukluktan beri orada olunan sıfır noktası; hassas kişiler, çok düşünenler, iç dünyasında yaşayanlar için, ulaşıldığında bayrak dikilecek bir zafer noktası olabilir.
LinkedIn tarafından öneriliyor
Bu haksızlık değildir, herkes farklıdır ve sonunda sıfıra ulaştığınızda, bir anda “zaten sıfırda olanlar” tarafından konuya bakıp kendi geçmiş versiyonunuzun performansını düşük bularak yargılamanız haksızlık olur.
Bir gün sıfırda vardığınızda, eksi birde neden o kadar uzun süre geçirdiğinize hayıflanmak hatta kendinize, daha hızlı koşsam şimdi 3’e, 5’e varmış olabilirdim demek yerine, şefkatle hatırlayabilirsiniz:
Eksi birden sıfıra gelmek benim için büyük bir adımdı.
Belki de hayatımda attığım en büyük adımdı.
Her rakamın arasındaki yol aynı değil.
Eksi bir ile sıfır arasındaki yol uzun, çok uzun, çok meşakkatlidir.
Ama bir kez bire varabildikten sonra, artık yolun nasıl yüründüğünü bildiğim için birden ikiye, ikiden üçe gitmem çok daha kolay olur, çünkü artık harita bendedir. Bir kez yaptığımda, artık nasıl yapılacağını bilen biri olurum.
Bundan böyle, sıfıra gelmemin ne kadar uzun zaman aldığıyla ilgili kendime kızmayacağım.
Onun yerine, iki rakam arasındaki en zor yol olan bu mesafeyi, gerektiği kadar zamanı ayırarak sonunda kat ettiğim için kendimle gurur duyacağım.
Herkesin zamanlaması farklı ve benimki de şimdiymiş.
Artık sıfıra gelmeyi başardığıma göre, istediğim her rakama ulaşma gücü şimdi, sonunda benim elimde.
Öyleyse geçmişe dönüp kendimi yargılamadan, pişmanlık duymadan, herhangi bir konuda hangi rakama ulaşmak istiyorsam hazır olduğumu bilerek, şimdi nereye varmak isterim?
Birkaç ek not
Perşembe günü, Açık Beyin bünyesinde, ile Sessiz Güç: İçedönükler için Başarı Sırları adlı bir seminer düzenliyorum. İçe dönüklerin başarı için takıldıkları kendilerine özgü engelleri, bunları aşmak için neler yapabileceklerini, kendilerine has güçlerini başarı yolunda nasıl kullanabileceklerini, özgün başarı hikayelerini içedönüklüklerinen güç alarak nasıl yazabileceklerini konuşacağız. İlginizi çekiyorsa, linkten kayıt olabilirsiniz.
Instagram’da Affedersiniz İçedönük çekilişi devam ediyor
Salı akşamına kadar bu gönderinin altına yorum yaparak, isminize imzalı Affedersiniz İçedönük kazanma şansını yakalayabilirsiniz:)
Assistant Professor of Organizational Behavior | People Connector
2ayHarika, ilham verici ve cesaretlendirici bir yazi olmus sevgili Gozde👏🏻👏🏻👏🏻 Dedigin gibi herseyin bir zamani var.. O zamani o sekilde katetmeseydin simdiki Gozde ile de tanisamayacaktik.. Zor olmustur eminim ama sonuc iyi olmus🙏