Türkiye'de Fiyatlama Algısının Bozulması: Tüketiciyi Merkeze Alan Bir Bakış
Bir alışveriş sonunda, restoranda yemek yediğimizde ya da herhangi bir hizmet aldığımızda, ödediğimiz ücretin o hizmetin gerçek değerinin çok üzerinde olduğunu hissediyoruz ve bu bizi adeta şaşkına çeviriyor. Bu durumun nedeni olarak sadece yüksek enflasyonu değil, hesapsız ve kontrolsüz bir fiyatlama sürecini yaşadığımızı da söylemeliyiz. İşletmelerin, karlarını artırmak için plansız ve tüketici dostu olmayan bir fiyatlandırma stratejisi izlediğini söylemek yanlış olmaz. Bu yazıda, Türkiye’deki fiyatlama algısının nasıl bozulduğunu, tüketiciler üzerindeki etkilerini ve olası çözüm yollarını tartışacağız.
Türkiye'de Fiyatlama Algısının Bozulması
Türkiye’de son 2-3 yılda fiyatlar kontrolden çıkmış durumda. Gıda fiyatları ortalama, (TUİK) 2021 yılında %36, 2022 yılında %64, 2023 yılında %72 oranında artış gösterdi. 2024 yılı mayıs ayı itibarıyla ise gıda fiyatları %75 oranında artmış durumda.
Özellikle lokantalar, kafeler ve benzeri hizmet veren yerlerde fiyatların izah edilemez şekilde belirlendiği gözlemleniyor. Son üç yılda restoranlarda yemek fiyatlarının 2-3 kat arttığı görülüyor. Bu durum, tüketicilerde, fiyat artışlarının çoğu zaman gerçek maliyet artışlarıyla ilişkili olmadığı, aksine işletmelerin kar marjını maksimize etme çabası olduğu algısını yaratıyor.
Fiyatlama yapısı o kadar bozuldu ki, ülkemize gelen yabancılar veya yurtdışına giden vatandaşlarımız, Türkiye’deki fiyatların Avrupa'dan dahi yüksek olduğunu net olarak belirtiyorlar. Örneğin, bir Avrupa ülkesinde iki kişilik bir yemek için ödenen bedel ile Türkiye’de aynı yemeğin maliyeti karşılaştırıldığında, Türkiye’deki fiyatların zaman zaman yüksek olduğu gözlemleniyor. Benzer şekilde, tatil, özel okul ve giyim fiyatlarında da aynı fahiş artışlar yaşanıyor. Bu durum, bireylerin yaşam kalitesini düşürürken, toplumda genel bir memnuniyetsizlik ve güvensizlik havası yaratıyor.
Tüketici güvenini yeniden inşa etmek için atılabilecek adımlar şunlar olabilir:
1. Şeffaf Fiyatlandırma Politikaları: İşletmelerin, ürün ve hizmet fiyatlarını belirlerken maliyet artışlarını ve kar marjlarını şeffaf bir şekilde açıklamaları gerekmektedir. Bu, tüketicilerin fiyat artışlarını daha iyi anlamalarına ve kabul etmelerine yardımcı olacaktır.
2. Denetim ve Düzenlemeler: Devlet, piyasadaki dengesiz ve aşırı fiyat artışlarını kontrol altına almak için daha etkin denetim mekanizmaları oluşturmalı ve bu konuda caydırıcı düzenlemeler getirmelidir.
LinkedIn tarafından öneriliyor
3. Tüketici Haklarının Güçlendirilmesi: Tüketicilerin, haksız fiyat artışlarına karşı haklarını savunabilecekleri mekanizmalar güçlendirilmelidir. Tüketici dernekleri ve diğer sivil toplum kuruluşları bu alanda daha aktif rol almalıdır.
4. Alternatif Tüketim Modelleri: Tüketiciler, pahalı ürün ve hizmetler yerine daha uygun fiyatlı alternatiflere yönlendirilmeli ve yerel ve küçük üreticiler desteklenerek fiyatların düşürülmesi sağlanmalıdır.
5. Fiyat Sabitleme Konusunda Genel Bir Yaklaşım: Hizmet ve malların satıcılar tarafından belirli bir süre fiyatlarını sabitlemeleri tüketiciler nezdinde olumlu bir algılıya sebep olacaktır. ve maliyetlerin yönetimi konularında işletmelerin sorumluluk alması gerekmektedir.
Enflasyonun düşüş eğilimine gireceği önümüzdeki dönemde, tüm paydaşların, özellikle de gıda perakendecileri başta olmak üzere, herkesin üzerine düşeni yapması hayati önem taşımaktadır. Uzun süredir devam eden yüksek enflasyon, halkın alım gücünü büyük ölçüde zayıflattı ve bu durum tüketici güvenini de sarstı. Şimdi, yüksek fiyatlarla mücadelede sadece devlet politikalarının değil, piyasa aktörlerinin de sorumluluk alması zamanıdır.
Tüketicinin omzundaki yükü hafifletmek, sadece zorunluluk değil, aynı zamanda uzun vadeli sürdürülebilirliğin de anahtarıdır.
Unutulmamalıdır ki, halkın güvenini kazanmak yıllar alır, kaybetmek ise sadece bir an meselesidir.
#Enflasyon #Tüketici güveni #Tüketici haklar #Fiyat sabitleme #Türkiye ekonomisi #Sosyal memnuniyetsizlik #Fiyatlama algısı