TCMB Politika Faiziyle birlikte Mevduat ve Kredilerdeki Aylık Değişimler Nelere İşaret Ediyor?

TCMB Politika Faiziyle birlikte Mevduat ve Kredilerdeki Aylık Değişimler Nelere İşaret Ediyor?

Bu yazının ana konusuna geçmeden önce kısaca Merkez Bankası Kanunu'ndan ve Merkez Bankamızdan kısaca bahsetmek yerinde olacaktır.

Şubat 2001 kriziyle birlikte öncelikle ele alınan konulardan birisi de TCMB Kanunu idi. Mayıs 2001 tarihinde Merkez Bankası Kanunu’nda yapılan değişikliklerden sonra

  • Fiyat istikrarını sağlamak, Merkez Bankasının temel amacı olarak belirlenmiş,
  • Banka, fiyat istikrarını sağlamak için gerekli tedbirleri almakla görevlendirilmiş,
  • Merkez Bankasının fiyat istikrarı amacı ile çelişmemek kaydıyla, Hükûmetin büyüme ve istihdam politikalarını destekleyeceği belirtilmiş,
  • Türkiye’deki para politikasını uygulama yetkisi Merkez Bankasına verilmiş,
  • Merkez Bankası, para politikası uygulama araçlarını doğrudan belirleme (araç bağımsızlığı) hakkına sahip olmuş,
  • Bankanın, Hazine ve diğer kamu kuruluşlarının açıklarını finanse etmesi ile ilgili uygulamaya yasal olarak son verilmiş,
  • Para politikası kararlarının kurumsal bir yapı içinde alınması amacıyla Para Politikası Kurulu (PPK) oluşturulmuş,
  • Merkez Bankasına sağlanan bağımsızlığın doğal sonucu olarak, hesap verme sorumluluğu da verilmiştir.

Türkiye ekonomisi için bir dönüm noktası olan 2001 krizinden sonra uygulamaya konulan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı sayesinde 2002-2005 yıllarında enflasyonla mücadelede elde edilen başarının ardından Merkez Bankası, gerekli ön koşulların sağlandığına karar vererek 2006 yılından itibaren Enflasyon Hedeflemesi Rejimini uygulamaya koymuştur.

Enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmesiyle birlikte PPK (para politikası kurulu) önceden belirlenen ve kamuoyuna açıklanan bir takvim çerçevesinde belli periyotlarda - genelde aylık olarak - toplanmaya devam etmiştir.

Merkez Bankası; kendi yasasından aldığı güçle fiyat istikrarı hedefi doğrultusunda finansal istikrarı da gözeterek Türkiye ekonomisinin dengeli ve sürdürülebilir büyüme sürecine doğrudan etki edebilmekte ve katkıda bulunmaktadır.

Bu amaç için Banka, benimsemiş olduğu para ve likidite politikalarını, enflasyonla mücadelede yeri geldiğinde gerektiği zaman ve gerektiği ölçüde kullanmış ve kullanmaya da devam etmektedir. Fakat son dönemlerde uygulanmakta olan para ve likidite politikaları önceki dönemlerdekinden farklı ve alışılmışın dışında olduğundan gerek içeride gerekse de dışarıda ciddi eleştirilere konu olmakta ve yeni dönem politikalarıyla diğer merkez bankalarından ayrışmaktadır.

Para ve Likidite politikalarının yeterliliği ve etkinliği, ekonomi biliminde ileri düzey matematiksel ve istatistiksel yaklaşımlarla birlikte uzun yıllara dayalı gözlem ve veriler ışığında kanıtlanmış olduğundan tüm büyük merkez bankaları tereddütsüz bu politikaları kullanmaktadır.

Zira Merkez Bankaları ekonomilerdeki son likidite kaynağı olarak bankalara ödünç para vermekte veya bankalardan ödünç para alabilmektedir. Dolayısıyla Merkez Bankaları, ellerindeki farklı amaçlara hizmet eden para ve likidite politika araçları ile piyasalardaki faiz oranlarını, kredi ve mevduat değişimlerini, döviz hareketlerini, arz ve talep döngülerini kısacası piyasaları etkilemek amacıyla kullanabilmektedir.

Şimdi gelin hep birlikte 2018 Ocak-2022 Mayıs döneminde TCMB'nin uyguladığı politika faiziyle birlikte bankalardaki kredi ve mevduat bakiyeleri nasıl değişmiş kısaca bakalım.

TCMB Politika Faizi ve Aylık Kredi Değişimi

Bu resim için metin sağlanmadı

Grafik-1:TCMB Politika Faizi ve Aylık Kredi Değişimi

Yukarıdaki grafikte her bir kırmızı sütun, önceki aya göre bankacılık sektörü toplam kredi hacimlerindeki artış veya azalışı TL cinsinden göstermektedir. Sarı çizgi ise TCMB haftalık repo faizi yani politika faizini göstermektedir. Şu an bu oran %14'tür.

Görüleceği üzere, politika faizi arttırıldığında yani TCMB'nin bu hamlesiyle piyasalarda (genelde bankaların uyguladığı) kredi faizleri de arttığından kredi kullanımları daralıyor ve döviz kuru istikrar kazanıyor.

Politika faizi düşürüldüğünde ise kredi kullanımları artıyor, döviz kurları yukarı ivmeleniyor . Grafikte aradaki uyum net olarak görülüyor.

Eğer TCMB hem fiyat hem de finansal istikrarı korumak amaçlı (buna enflasyonun düşmesi, döviz kurlarının kontrol altına alınması, kredilerin artış hızının yavaşlaması, cari açığın ve cari dengenin en önemli kalemi dış ticaret açığının düşürülmesi diyebilirsiniz) iktisadi faaliyetlerin yavaşlamasını hedefliyor ise politika faizini arttırıyor, aksine büyümesini hedefliyor ise (bu durumda enflasyon ve kur kontrol altına alınmış varsayımı altında kredilerin artması, iç ve dış ticaretin canlanması ile büyüme ve istihdam öncelenmiş diyebilirsiniz) politika faizini düşürüyor.

Son dönemlerdeki aylık kredi değişim hacimleri ise diğer dönemlerle mukayese edildiğinde gerçekten dikkat çekici.

Çünkü; TL kredi maliyetleri olması gerekenin çok altında kaldığı için kredi talepleri de (liralaşmanın da etkisiyle) haliyle artarak devam etmiş durumda.

Pek'ala buna göre son makro iktisadi gelişmelere birlikte bakalım:

  • Mayıs ayında yıllık enflasyonu: %73 açıklandı.
  • Mayıs sonu itibariyle TCMB USD Kuru: 15,65 TL
  • Mayıs ayı dış ticaret açığı: 10,7 mia USD
  • Mayıs ayı ihracat: 19 mia USD
  • Mayıs ayı ithalat: 29,7 mia USD
  • Mart ayı cari açık: 5,5 mia USD
  • Mart ayı itibariyle 12 aylık cari açık: 24,2 mia USD
  • 2022 ilk çeyrek büyüme oranımız: %7,3
  • Mart ayı itibariyle işsizlik oranı: %11,5

TCMB'nin politika faizini %14 seviyesine çekmesi, aylardır burada sabit tutması ve faizi bir politika aracı olarak kullanmayacaklarına dair verdiği sözlü mesajlarla TL'nin maliyetini (getirisini, diğer para birimlerine karşı değerini) düşürmesi,

TL cinsi kredilerin artmasına (liralaşma stratejisinin bir parçası), bu sayede ithalatın ve iç tüketimin ılımlı olarak azalsa da devam etmesine, dış ticaret açığının devam etmesine, varlık fiyatlarının şişmesine, enerji, hammadde, işçilik gibi temel maliyetlerin artmasından dolayı tabir yerindeyse iğneden ipliğe her şeye sürekli zam gelmesine ve enflasyonun (fiyat artış hızı) kontrolden çıkmasına sebebiyet verdi.

Bunun karşılığında ise büyüme sağlanmış, iş dünyası daha da çok kazanmış ve istihdam da nispeten korunmuş oldu.

TCMB Politika Faizi ve Aylık Mevduat Değişimi

Bu resim için metin sağlanmadı

Grafik-2:TCMB Politika Faizi ve Aylık Mevduat Değişimi

Politika faizi uygulamaları ile faizler, döviz kurları, kredi hacimleri ve ekonomik aktivitelerin de büyümesi veya yavaşlaması sağlanabiliyor.

Yukarıdaki grafikte her bir mor ve turuncu sütun, sırasıyla önceki aya göre bankacılık sektörü TL ve YP toplam mevduat hacimlerindeki artış veya azalışı göstermektedir. Sarı çizgi ise TCMB haftalık repo faizi yani politika faizini göstermektedir. Şu an bu oran %14'tür.

Görüleceği üzere, politika faizi arttırıldığında yani TCMB'nin bu hamlesiyle piyasalarda (genelde bankaların uyguladığı) mevduat faizleri de arttığından TL mevduatlarda ılımlı artışlar, YP mevduatlarda ise kısmi daralmalar oluyor ve döviz kuru istikrar kazanıyor.

Politika faizi düşürüldüğünde ise TL mevduatlarda kısmi daralmalar, YP mevduatlarda ise artma görülüyor ve döviz kurları yukarı ivmeleniyor. Döviz kurlarındaki artış haliyle YP mevduatların TL karşılığını da etkilediğinden toplam mevduatlarda artış görülüyor.

Esasen faiz düzeyindeki beklentiler büyük olasılıkla mevduat tarafında daha belirleyici oluyor. Eğer politika faizi yeteri kadar arttırılmışsa TL ve YP mevduatların değişimlerinde bu durum daha büyük tutarlılıklara yol açıyor. Politika faizi yeteri kadar arttırılmamışsa sadece sembolik artışlar yapılmış ise bu durumda TL ve YP mevduat değişimlerinde bazı tutarsızlıklar olması beklenebilir. Yani; eğer politika faiziyle birlikte piyasalarda oluşan TL mevduat faiz getirileri tatminkar değilse YP mevduatlar azalmıyor ve ayrıca politika faiz için indirim sinyalleri gelmeye başladığında YP mevduatlar da yine artış oluyor.

Grafikte aradaki bu uyum ve tutarlılık etkisi net olarak görülüyor.

Ayrıca son dönemlerdeki aylık mevduat değişim hacimleri ise diğer dönemlerle mukayese edildiğinde gerçekten dikkat çekici. Çünkü; TL getirileri olması gerekenin çok altında kaldığı için YP mevduat değişimleri artmış, KKM (kur korumalı mevduat) ürününün devreye girmesi ile de politika faizinin seviyesinden bağımsız TL mevduat hacimlerindeki değişim de ilave getiri taahhüdünden ötürü artmış durumda. (liralaşma politikası)

TL mevduat hacimleri arttığı için aktif-pasif yönetimi gereği bankalar da TL kredilere ağırlık vermişler.

Ancak sevindirici olan durum aşağıdaki grafikte de görüleceğe üzere kredi/mevduat oranının %80 ler seviyesine kadar gerilemiş olmasıdır. Bu oran bankacılık sektörü risk takibi adına önemlidir.

Bu resim için metin sağlanmadı

Grafik-3:Aylık Toplam Mevduat ve Kredi Değişimleri ile Kredi/Mevduat oranı Uyumu

Özetleyecek olursak;

Her ne kadar politika faizi %14 seviyesine indirilmiş ise de KKM (kur korumalı mevduat) şeklinde açılan hesaplara ilave kur getirisi taahhüdü verildiğinden bankacılık sektöründe toplam mevduat hacimlerindeki artışlar kredilere göre daha fazla olmuştur ve kredi/mevduat oranları %87 seviyelerine kadar gerilemiştir.

Esasen enflasyonun sorun olmaya başladığı dönemlerde bilinen ve doğruluğu kanıtlanmış yöntemler ve metodolojiler ışığında TCMB, sıkı para politikası uygular, faizleri arttırır ve böylelikle ekonominin soğuması sağlanırdı.

Ancak son dönemlerde bu politika terk edildi.

Fakat ekonominin; enflasyon baskısı altında olmasından dolayı da mutlak soğutulması gerekiyor.

Para politikaları marifetiyle soğutulmayan ekonomi, zamlar marifetiyle yani tüketimin kısılmasına yol açacak olan yöntemlerle soğutulmaya çalışılıyor. Tasarruflar ise ilave kamu sübvansiyonları marifetiyle arttırılmaya çalışılıyor. Bu sübvansiyonlar için de ihtiyaç duyulan kaynak zamlar marifetiyle sağlanıyor. Birbirini besleyen bir süreç olan bu politikanın etkinliği elbette ki tartışılabilir.

Hasılı;

TCMB'nin politika faizini düşük tutmasıyla şekillen yeni politikalar ışığında, kredi ve mevduat hacimlerindeki değişimleri irdeledik. Enflasyon ile, zamlar ve tasarruflara kamu sübvansiyonları marifetiyle mücadele edildiğini (!) düşündüğümüz bu dönemler geride kaldığında sonraki dönemlerde, en azından reel sektörün büyüme için ihtiyaç duyacağı kaynakların şu an bankacılık sektöründe fazlasıyla var olduğunu söyleyebiliriz. Ancak henüz yürütülen bu politika ile enflasyona karşı bir başarı elde edilebilmiş değil.

www.tunakanduran.com

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Dr. Tunakan DURAN adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler