Tedarik Zinciri Yönetimi ile Sürdürülebilir Kârlılık: 2025 Türkiye Ekonomik Öngörüleri Işığında Bir Değerlendirme
Artık, tedarik zinciri yönetiminin bir şirketin finansal performansını doğrudan etkilediğini biliyoruz. Çok değil; birkaç yıl önce acı bir şekilde tekrar hatırladık bunu ve bugün bile yaşanan global tedarik zinciri krizinin izleri görülüyor. Etkin bir tedarik zinciri yönetimiyle maliyetleri azaltmaktan nakit akışının iyileştirilmesine kadar, şirketin finansal sağlığını direkt olarak belirleyen birçok alanda avantaj sağlayabiliyoruz.
2025 yılında Türkiye ekonomisinin büyüme, enflasyon oranları ve kapasite kullanımı gibi veriler hem tedarik zinciri yönetiminin etkinliğini hem de kârlılık oranlarını direkt bir şekilde etkileyecek. Bu bağlamda zaten daha önce bütçeleme konusunu detaylı bir biçimde ele almıştık; ancak tedarik zincirinin kesintisiz bir şekilde devam edebilmesi ve kârlılığın artırılması için bütçeleme yaparken bu tarz ekonomik projeksiyonları da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Gelin, tedarik zinciri yönetimi, sürdürülebilir kârlılık ve 2025 ekonomik öngörülerini birlikte değerlendireceğimiz yazımıza giriş yapalım.
1. Tedarik Zinciri Yönetiminin Kârlılığa Etkisi
Bir şirketin günlük operasyonları içerisinde en kritik öneme sahip süreçlerinden biri tedarik zinciri yönetimidir. Çünkü tedarik zinciri yönetimi operasyonel verimliliği artırır, bekleme ve makinelerin down time sürelerini azaltarak operasyonel devamlılığı sağlar. Etkin bir tedarik zinciri yönetiminin işletmenin kârlılığına yaptığı olumlu etkileri ise birkaç başlıkta inceleyebiliyoruz.
Öncelikle operasyonel verimlilik arttığında ve akış kesintileri azaldığında doğal olarak maliyetler de azalıyor. Bu çerçevede özellikle teknolojiden yardım alınarak süreçlerin otomasyonu, lojistik görevlerin optimizasyonu ve stok yönetiminin verimli bir şekilde yapılması gereksiz harcamaları engelleyecektir. Fakat tedarik zinciri yönetiminin sadece kurum içi işlevlerine odaklanmak, eksik bir bakış açısı olur. Şöyle ki, etkin bir tedarik zinciri sürecinin en önemli bileşenlerinden biri tedarikçiler ve hizmet satın aldığımız kişi ve kurumlardır. Uzun süreli anlaşmalar, yıllarca devam eden ilişkiler hem zor anlarda tedarikçilerin daha esnek davranarak operasyonların devamlılığına katkı sağlamasını hem de çeşitli iskontolar sayesinde daha düşük fiyatlar vermelerini sağlayabilir. Bu da elbette daha düşük maliyetler anlamına gelecek.
Bir diğer nokta da gelir artışı. Tedarik zincirini bazen sadece işletmeye giren hammadde, sarf malzemesi veya teknik destek özelinde düşünebiliyoruz. Ama kurum dışına baktığımızda tedarikçi ilişkileri sayesinde inovasyon ve yeni pazarlara giriş; lojistik ve taşımacılık hizmetleriyle müşteri memnuniyeti tarafı da var. Bunlar sayesinde hem gelir kaynaklarını çeşitlendirebiliyoruz hem de katlandığımız maliyetin karşılığını daha fazla alarak gelir artışı sağlayabiliyoruz. Düşünün; objektif olarak pazarın en kaliteli otomobil yedek parçasını üretiyorsunuz. Hammadde akışınız ve stok kontrolünüz tam olması gerektiği gibi. Ama son müşteriye teslimat noktasında gecikmeler yaşanıyorsa ve bu sürekli bir sorun haline gelmişse, müşteri memnuniyetini sağlamak neredeyse imkânsız olacak. Çünkü evet en iyi ürün sizde; ancak müşteriye istediği zaman ve istediği şartlarda bu ürünü teslim edemiyorsanız, bir noktadan sonra müşteri alternatiflere göz atmaya başlayacak.
Nakit akışının iyileştirilmesi ise değineceğim son başlık. Hammadde ve stok yönetimi ile kesintisiz akış, boşa harcanmayan para anlamına geliyor. Evet, önümüzdeki ay X miktarda çelik ihtiyacınız olabilir; ama nakdinizi bugünden bu materyallere bağlarsanız nakit akışınızda problemler yaşayacaksınız. Depolarınızda duran ve kullanılmayı bekleyen her materyal, eğer önümüzdeki birkaç gün içinde kullanılmayacaksa nakit paranızı kilitler. Materyalin deponuza girdiği andan kullanıma geçilmesine kadar geçen sürede işletmenizin nakit akışı olumsuz etkilenir. Dolayısıyla tedarik zincirini optimal şekilde yürüterek nakit akışında sağlıklı bir oran yakalayabilirsiniz.
2. 2025 Yılı Türkiye Ekonomik Öngörüleri
2025 yılı için pek çok kurumun ekonomik öngörüleri var biliyorsunuz. Geçmiş verilerden ve gelecek projeksiyonlarından yola çıkarak, OECD, IMF veya T.C. Merkez Bankası gibi kurumlar ekonomik tahminlerini ortaya koyuyorlar. Tedarik zinciri konusunda bizim için önemli olan öngörüler ise enflasyon beklentileri, kapasite kullanım oranı ve büyüme tahminleri oluyor.
• Büyüme Tahminleri: OECD’ye göre Türkiye’nin 2025 yılı büyüme tahmini % 3,1 olacak ki bu tahmin 2024 büyüme tahmininden 0,1 puan daha düşük. IMF ise 2025 büyüme oranını biraz da düşük tahmin ediyor; %2,7’lik bir büyüme bekliyor. Buna karşılık küresel ekonominin büyüme oranını ise %3,2 olarak öngörüyor.
• Enflasyon Beklentileri: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’na göre, 2025 yılında Türkiye’de enflasyon oranı %14 seviyesinde kalacak. OECD ise ülkemiz için enflasyon tahminini %29,1 olarak açıkladı. IMF’e göre ise Türkiye’nin 2025 yılındaki enflasyon oranı %24 olacak.
• Kapasite Kullanım Oranı: Mevsimsel etkilerden arındırılmış Kapasite Kullanım Oranı, ekim ayında, eylül ayına oranla %0,7’lik bir düşüş göstererek %75,2 seviyesindeydi. Bu bağlamda henüz 2025 tahminleri açıklanmasa da KKO’nun ortalama %75 seviyelerinde gerçekleşeceğini öngörebiliriz.
3. Ekonomik Öngörülerin Tedarik Zinciri Yönetimine Etkisi
Tedarik zinciri yönetimi dediğimiz süreç; ekonomik koşullara, değişimlere ve dalgalanmalara karşı oldukça hassas bir süreçtir. Enflasyon ve büyüme oranları gibi göstergeler, tedarik zinciri yönetiminin planlama ve stratejik karar alma aşamalarını doğrudan etkiler. Peki bu etkiyi nasıl görürüz?
Öncelikle enflasyon artışı söz konusu olduğunda, doğal olarak hammadde ve lojistik gibi maliyet kalemlerinde artışlar görülür. Ek olarak asgari ücret artışı da söz konusu olacağından, çalışan maliyetleri de artacaktır. Bu artışlar, işletmelerin kârlılıklarını muhafaza edebilmeleri için fiyatlandırma stratejilerinde değişikliğe gitmeleri yani fiyatların artması anlamına gelir. Bu noktada tedarikçilerinizle yaptığınız uzun dönemli anlaşmalar varsa, hammadde ve aldığınız hizmetlerin fiyatlarında anlamlı bir artış olmayabilir ve ürün/hizmetlerinizde yapacağınız fiyat artışları da sınırlı kalabilir. Bu da rakiplerinize nazaran daha düşük fiyatlar sağlayabilmenize ve pazar payınızı korumanıza veya artırmanıza destek olabilir.
Ekonomik büyüme oranları da arz-talep dengesini etkileyerek, yine tedarik zincirinde yeni bir planlamaya gidilmesini gerektirebilir. Bir ülkenin büyüme beklentilerinin yüksek olması, çalıştığınız sektöre göre talebin artacağı anlamına gelebilir. Böyle bir durumda talep tahminlerinizi güncellemeniz ve talep artışına karşı da hazırlıklı olmanız gerekir. Ancak burada çok dikkat etmeniz gereken bir nokta var; büyüme oranlarının dalgalanması ve öngörülen büyümenin reelde gerçekleşmemesi olasılığı her zaman vardır. Bu yüzden envanter, stok ve üretim planlamalarında esnek bir perspektiften faydalanmak avantaj sağlayacaktır.
Sanayi üretimindeki yoğunluğu ve mevcut kaynakların etkinliğini gösteren kapasite kullanım oranı da tedarik zinciri yönetimini doğrudan etkileyen faktörlerden biri. Yüksek kapasite kullanım oranı, yapacağınız ek yatırımlar için sağlam bir temel anlamına gelir. Kapasite kullanım oranları düştüğünde potansiyel miktarda üretim yapılmadığı, dolayısıyla taleplerde düşüş olduğu sonucuna varabiliriz. Ya da yine eğer kapasite kullanım oranı düşükse tedarik zincirinde bir sıkıntı olduğunu düşünebiliriz. X zamanda Y miktarda üretim yapma kapasitesi olan bir işletme, X zamanda Y’den daha düşük bir miktarda üretim yapıyorsa, tedarik zincirinden piyasa koşullarına kadar, birçok açıdan ele alınması gereken bir problem var demektir. Bu problemi çözmek için de işe kurum içinden yani tedarik zinciri yönetiminden başlamak doğru bir adım olacaktır.
LinkedIn tarafından öneriliyor
4. Sürdürülebilir Kârlılık İçin Tedarik Zinciri Stratejileri
Modern zamanlarda, iş dünyasındaki hiçbir süreç tek bir amaca hizmet etmiyor. Uzmanlık alanları günden güne daha spesifik hale geliyor ve bilim ve teknolojiden faydalanarak çok yönlü operasyonlar geliştirebiliyoruz. Tedarik zinciri de bu süreçlerden biri. Sadece sürekli üretim ve daha uygun fiyatlara materyal/hizmet satın alma anlamına gelmiyor artık tedarik zinciri. Başlı başına bir operasyon ve teknolojik gelişmelerden risk yönetimine kadar birçok farklı bileşenden oluşuyor; işletmelerin sürdürülebilir kârlılıklarına ve finansal başarılarına direkt olarak destek oluyor.
Risk yönetimi çerçevesinde tedarik zinciri yönetimi, belirsizlikleri minimize etmeye yarıyor. Biliyorsunuz hem iş dünyasında hem de insanlık olarak belirsizliği hiç sevmeyiz. Ama yarın bile belirsizdir ve bizim yapabileceğimiz en iyi şey her koşula hazırlıklı olmaktır. Doğal afetler, küresel krizler, lojistik süreçlerinde herhangi bir sebepten kaynaklanan aksamalar hatta tedarikçinizin iflas etmesi… Bu olasılıklar her zaman var ve tedarik zincirinizi ne kadar doğru yönetirseniz bu olasılıkların getireceği risklerden de o derece korunabilirsiniz. Bunun için çoklu tedarikçi stratejisi uygulayabilir, tedarik zinciri boyunca şeffaflığı sağlayıp veri analitiğinin payını artırarak riskleri en verimli şekilde yönetebilirsiniz.
Bugün verdiğimiz her karar veriye dayanmak zorunda. Yatırımcılara hesap vermek, süreçleri optimize etmek ve aldığımız kararları objektif bilgilerle desteklemek için veriler çok kritik. Böyle bir dünyada elbette en büyük yardımcımız teknoloji olmalı. Sadece veri toplama ve analiz etme yazılımları değil; blok zincir ve nesnelerin interneti gibi, otomasyonu artıracak ve raporlamayı çok da şeffaf hale getirecek teknolojilere ihtiyacımız var. Bunlar yardımıyla karşılaşma olasılığımız olan sorunları henüz krize dönüşmeden yakalayabilme ve bertaraf etme şansına sahibiz. Doğal olarak bu da daha sağlıklı bir tedarik zinciri ve sürdürülebilir kârlılık demek.
Yukarıda da bahsettim; artık tedarik zinciri en düşük fiyatlı materyale en kısa sürede ulaşmak anlamına gelmiyor sadece. Modern tedarik zinciri stratejinizde birincil bileşenlerden biri de çevresel sürdürülebilirlik. Karbon ayak izini düşüren, daha çevreci çözümleri birlikte bulacağımız tedarikçilerden oluşan ve yenilenebilir enerji kaynaklarından güç alan bir tedarik zinciri; sadece maliyet düşürme ve rekabet avantajı anlamında değil; aynı zamanda etik tedarikçi seçimlerimizle de içinde yaşadığımız toplum üzerinde pozitif bir etki yaratır.
Bütün bu bileşenler bir araya geldiğinde; çevre dostu süreçler, krizlere karşı hazırlık, minimal risk ve teknoloji destekli bir operasyon yürütebiliriz. Bu sayede kârlılığımız elbette artacaktır; ama aynı zamanda yenilikçi uygulamalarla rakiplerimizden de daha kolay sıyrılabileceğiz. Maliyetlerimizi daha rahat kontrol altına alabilecek ve müşteri taleplerine daha hızlı yanıt vererek müşteri memnuniyetini de artırabileceğiz.
2025 ekonomik öngörülerine göz attığımızda, sadece Türkiye için değil, küresel ekonomide de ılımlı bir büyüme ve gelişme görüyoruz. Şirketler doğal olarak büyük yatırımlardan kaçınma eğilimde olacak diyebiliriz. Ancak tedarik zinciri yönetimini optimize edebilmiş, ekonomik koşullara hızlıca uyum sağlayabilen işletmeler için bu ılımlı büyüme ortamı büyük fırsatlar da sunabilir. Bu bağlamda iş dünyasında her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu, hiçbir gelişmenin bir boşlukta yer almadığını ve işletmelerin kendi içlerindeki operasyonları en ideal şekilde yürüterek dalgalanma ve gerilemelerle mücadele edebileceklerini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamız gerekiyor. Ancak böyle risklerimizi minimize edebilir ve dış etkenlerden en az oranda etkilenip sürdürülebilir kârlılığa erişebiliriz.
Kaynaklar
Starwood Akademi Yöneticisi / Profesyonel Koç
1ayAyşe Hocam tedarik zinciri yönetiminin karlılık konusunda bu kadar önemli olduğu bilgisine sahip değildim. Bilgi verici paylaşım için teşekkürler💫