Yapay zeka, logolara yeni gözler çıkaracak.

Yapay zeka, logolara yeni gözler çıkaracak.

Herkese merhabalar, nasılsınız

Bugün "Yapay zeka çağında markalama" serisine, "Özgür Testi: Yapay zeka, bizi bizden daha iyi tanıma yolunda ne yapmalıyız." ve "Her şirket bir fikir şirketidir. Yapay zeka ile markanızı güçlendirmek yetmez, marka evreni yaratmalısınız" yazılarından sonra bugün üçüncü yeni fikir yazımız ile devam ediyorum.

Başlamadan, "Yeniler..." bülteninde, yeni iş dünyası için önerdiğim bir çok yaklaşımı ve yeni fikri bulabilirsiniz. Önceki yazılara da mutlaka göz atın, size ve takımınıza iyi gelecek bir cümle bulabilirsiniz.

Bir notum da, Bu fikri ilk defa Brandweek'teki Next Academy içindeki sunumda paylaşmıştım. Sunumu eğer isterseniz, yorum olarak yazarsanız, size en kısa zamanda tüm sunumu iletirim.

Son olarak, yapay zeka stratejileri üzerine çalışıyorsanız ve "tüm bunların benim markam için anlamı ne?" arayışındaysanız, çeşitli kurumlar için sunduğum strateji ve workshop servislerini hatırlatarak bu haftaki yeni fikrimize başlayalım.

Yapay zeka, logolara yeni gözler çıkaracak.

"Nasıl yani..."

"Bu esprinin markalamanın geleceği ile ne ilgisi var?"

"Bu sözle strateji sunumu yaparsam bana gülerler?" dediğinizi biliyorum.

Ama bu cümle, (bence) markalamanın geleceğidir. Bakalım yazının sonunda sizde de kıvılcım yanacak mı?

En başa dönelim.

Yapay zeka araçlarının bir otomobilden, MS windowstan veya gofretten farkı nedir?

Tüm bu şeylerin bir arayüzü vardır. Onları kullanırız ve bize hizmet ederler.

Öte yandan, yapay zeka, gitgide bizim bir arkadaşımız gibi görmeye, arkadaşımızla etkileşime geçer gibi etkileşime geçmeye başladık. Ona arkadaşımıza sorduğumuz gibi sorular soruyoruz, aramızdaki arayüzler ortadan kalkıyor, bir arkadaşımızın mimikleri ve ses tonu ile bize yanıt veriyor, bizi dinliyor ve bizi bizden iyi tanıma yolunda ilerliyor.

Yapay zeka'nın öncü isimlerinden Mustafa Suleyman, TED konuşmasında, yapay zekayı belki de bir canlı türü olarak kabul etmemiz gerektiğini söyledi. Canlılığın tanımı için karbondan bir bedene ihtiyaç duyulmak zorunda olmadığını ve yapay zekayı farklı bir formda canlı olarak görmemiz gerektiği gibi iddialı bir laf etti.

Kilit nokta bence burası. Bizler, yapay zeka kullanarak yeni servisler tasarlamıyoruz aslında. (Marka dünyasından tercümesi, biz eskisi gibi marka yaratmıyoruz), bizler yapay zekalı arkadaşlar tasarlıyoruz. Geçmişte gofret'i markalarken, bankanın veya otomobil şirketini marka stratejisini oluştururken kullandığımız prensipler, markaların insanlarla arkadaş olarak etkileşime gireceği, yapay zeka dünyası için eksik kalacaktır. Bir bankanın (arayüzü olan, kullandığın, görünür) markalama stratejisi ile yapay zeka dünyasında bir bankanın (sohbet botu) markalalama stratejisi farklıdır. Çünkü yapay zeka dünyasının bankası, görünmez olacaktır. Sen onunla sadece arkadaş gibi sohbetinde etkileşime geçmiş olacaksın. Özetle, yapay zeka dünyasının bankası, kullandığın (tükettiğin) bir şey değil, etkileşime geçtiğin bir şey olacak.

Bu da, beni (spekülatif iddiam olan), "her logonun gözleri çıkacak" iddiama getiriyor. Çünkü, markalamada, olay, artık "arkadaş/etkileşim olarak marka" tasarlamaksa, markaları birer arkadaş gibi görebilmemizin en kolay yolu, markaların gözlerinin çıkmasıdır.

Peki bunun etkisi/yeni fırsatı nedir?

Bir prensip olarak, bir şey(ürün, hizmet, nesne, saas) tasarlamaktan, bir arkadaş (etkileşim) tasarımına geçmekte olduğumuzu gördüğümüzde ve markaların her bir etkileşimle güçleneceğini kavradığımızda bu tüm stratejimizi değiştirir ve yeniler. Ancak, bunun ötesinde başka bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Ben sosyal medya çağında 3C'ye inanarak büyüdüm(yaşadım). 3C neydi? Özetle 3C der ki, eğer elinde iyi bir içerik (Content) varsa, bu iyi içeriğin sonra topluluğu (community) çeker ve topluluğun olduğu yerde de ticaret(commerce) vardır. Markalaşan influencerlar, pazaryerleri, sosyal medya dünyasının büyük işleri hep bu yolu takip ettiler.

Bence şimdi formül biraz değişiyor.

Bugün sanal influencerları bence eksik görüyoruz. Sosyal medyada, sanal influencerlar, pasif gelir yaratmanın yolu veya yeni bir medya olarak görülüyor. Ben, yarının büyük markalarının sanal influencerlarından doğacağına inanıyorum. Sebebim bu prensip. Arkadaş(etkileşim) olarak markalar, arkadaşlıktan doğuyorsa, bugün benimle arkadaş olan sanal influencerlar, yarın neden bana hizmet sunan bir marka olmasın?

Sözgelimi, finansal konularda tavsiye veren bir sanal influencer, biriktirdiği data ve topluluk ile yarın bir banka kurmayacağı ne belli. Bence, yarının bankaları "Ben kendi halimde bir bankaydım, ne ara sanal influencerlarla rakip oldum" diyecekler. Markalar etkileşim haline dönüştükçe, bugün etkileşime(arkadaşlığa) sahip olan sanal influencer(benzeri yapılar), yarının markaları (ticaret, ürün ve servis sunan) olacaklar.

Bugünün sanal influencerları milyon takipçiye ulaştıkları zaman durmayacaklar. Bugünün akıllı sanal influencerları, yarının bankalarını, markalarını, asistanlarını yaratmak için yola çıkıyorlar. İşte gördüğüm yeni fırsat, markalar birer arkadaş haline dönüştükçe, arkadaş gibi başlayacak küçük girişimler, yarının büyük markalarını oluşturabilir.

Ne dersiniz?

Markanızın yapay zeka vizyonu üzerine çalışıyor musunuz?

Sevgilerimle

Özgür Alaz

Çok mutlu olurum sunuma ulaşabilirsem. 🌸 Bültenlerin de tiryakisiyim.

Beğen
Yanıtla
Korhan Kurt

Architect of Possibilities 🚀/ Entrepreneur / Community Brands

1ay

Insightful as always! Ozgur Alaz

Kasım Ergün

Owner, Av. Kasım ERGÜN

1ay

Linki kopyalayıp sesli dinliyorum. Ama bunu kopyalayamadım.

Özgür Alaz

Useful ve Promoqube Kurucu Ortak

1ay

Bu fikri ilk defa Brandweek'teki Next Academy içindeki sunumda paylaşmıştım. Sunumu eğer isterseniz, yorum olarak yazarsanız, size en kısa zamanda tüm sunumu iletirim.

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Özgür Alaz adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler