YENİDÜNYADA İHTİYACIMIZ OLAN YENİ LİDERLİK DERSLERİNE DAİR ADRESLER 1

YENİDÜNYADA İHTİYACIMIZ OLAN YENİ LİDERLİK DERSLERİNE DAİR ADRESLER 1

Lindy etkisini daha önce duymuş muydunuz?

Bu etkiye göre, konu ister bir fikir, bir restoran ya da bir kitap olsun bir şeyin gelecekteki yaşamda ne kadar var olabileceğini onun ne kadar süredir var olduğuna bağlı olarak tahmin edebilirsiniz. Yani, bu teoriye göre bir şey ne kadar eskiyse bu onun gelecekte de o kadar uzun süre var olacağını gösterir.  

Nassim Taleb, Lindy etkisini şöyle açıklıyor:  

 “Bir kitap kırk yıldır basılıyorsa, onun bir kırk yıl daha basılmasını bekleyebilirim. Bu kitap eğer bir on yıl daha hayatta kalırsa, o zaman onun bir elli yıl daha basılmasını bekleyebilirim. Bu kurala göre, bir şey için nesli tükenmeden geçen her yıl onunla ilgili ek yaşam beklentimizi ikiye katlar ve bu, bir nevi onun sağlamlığın bir göstergesidir. Çünkü bir öğenin sağlamlığı, onun ömrü ile orantılıdır!”

Zaten klasikler de böyle klasik haline gelmezler mi?

Farkındaysanız, teknolojinin yıkıcı etkileriyle bazı şeyler değişse de insanın gelişimine yönelik dersler temelde aynı kalıyorlar.

Siz Dostoyevski’nin eserlerinden, Shakespeare’in Lady Macbeth’inden ya da Küçük Prens’den hala neden etkilendiğinizi sanıyorsunuz?

Öyleyse önümüzdeki yıllarda liderliğe rehberlik etmeye devam edecek olan ilkeler için nereye dikkatli bakmamız gerektiği belli değil mi?

Öyle görünüyor ki adresimiz yine kitaplar olacak.

Haydi, birlikte yeni bir yolculuğa çıkalım ve kitaplar aracılığı ile önümüzdeki yıllarda liderlerin her zamankinden çok ihtiyaç duyacakları yeni derslere dair adreslerin neler olduğunu birlikte keşfedelim.

Ne dersiniz?

1.adres: Her şeyin anahtarı dayanıklılıktır.

Hayat boyu türlü engellerle karşılaşırız. Engeller, her zaman yolumuzun önünde set gibi dururlar ve dayanıklılık engellerin önümüzde yükselen duvarını aşmamızı sağlar.

Tarihe dikkatli bakın. Büyük adamlar yalnızca zekâlarından dolayı değil, önlerindeki büyük engelleri aştıkları için de büyük adamlara dönüşmediler mi? Engellerle herkes karşılaşır. Ancak, yalnızca esneklik kapasitesi geniş ve dayanıklı kişiler var olan engellere takılıp kalmazlar, onları adeta bir tür sıçrama tahtası olarak kullanırlar.

Ryan Holiday’in Engel Yolun Kendisidir kitabında da dediği gibi:

 “Eylemin önündeki engel, aslında eylemi ilerletir. Böylece, yolda duran yolun kendisi haline gelir.”

2.adres: Sadece önünüzdeki adıma odaklanın.

"Solucan perspektifi" denen bakış açısına göre, bir solucan önünü çok az görebilir, bu yüzden de onun ilerlemek için tam önünde duran şeylere odaklanmaktan başka seçeneği yoktur.

Elbette biz insan olarak solucandan daha uzağı görebiliriz. Ancak önümüzdeki on yıla ve sonrasına etkin bir şekilde liderlik etmek istiyorsak, önümüzde duran adıma nasıl daha dikkatli odaklanacağımızı öğrenerek işe başlamamız gerekiyor. Bu odaklanma, zaten etkili bir şekilde liderlik etmemize yardımcı olacak ve hedeflerimize bir adım daha yaklaşmamızı sağlayacak. Tüm doğru adımları izlediğimizde de hedefinize ulaşmamız kaçınılmaz olacak.

 Garry Keller’ın Bir Tek Şey: Olağanüstü Sonuçların Ardındaki Şaşırtıcı Yalın Gerçek kitabının deyimiyle söylersek;

 “Olağanüstü sonuçlar, odak noktanızı ne kadar daraltabildiğinizle doğrudan belirlenirler ve unutmayalım hedefimizi fazla geniş bir alana yaydığımızda, aslında hedefimizin gücü zayıflar.”

3. adres: Ne zaman bırakacağınızı iyi bilin.

Tüm insanların başarılı insanlar hakkında inandığı bir efsane vardır: Başarılı insanlar asla pes etmezler ve vazgeçenler de asla kazanamazlar. Ancak, bu bilgi bir miktar eksik bir bilgidir. Çünkü başarılı insanlar bir şeyi ne zaman bırakacaklarını da çok iyi hesaplayabilirler. Mesela iş iletişim platformu Slack, başlangıçta bir video oyun şirketiydi. Ancak, zamanında bir video oyun şirketi olmayı bırakmasaydı bugün bildiğimiz Slack olabilir miydi sizce?

 Ben Horowitz’in Zor Şeyler hakkında Her Şey kitabında önerdiği gibi;

“Yapabileceklerinize sıfır zaman ayırın ve tüm zamanınızı yapabildiklerinize ayırın.” Ya da başka bir deyişle yapabileceklerinizle oyalanmayın. İyisi mi siz yapabildiklerinizi yapın. 

4.adres: Tutku ve bağlılık olmadan, yetenek başarıyı garanti etmez.

Yetenek bir tür avantajdır. Ama çok çalışmadan yeteneğin tek başına hiçbir anlamı yoktur. Bu nedenle, bir lider olarak ekip üyelerinizi değerlendirirken ve potansiyel büyümelerine bakarken, onların ham yeteneklerine bakmaktansa alışkanlıklarını, azim ve kararlılıklarını değerlendirmek her zaman daha iyidir. Çünkü yetenek yaygındır. Oysa Angela Duckworth’ün Azim: Sabır, Tutku ve Kararlılığın Gücü kitabında da öne sürdüğü gibi:

“Heyecan insanlarda yaygın olarak bulunan bir duygudur. Oysa azim, kararlılık ve dayanıklılık insanlarda nadir olarak bulunur.”

5. adres: Geri bildirimin gücünü hafife almayın.

İnsanların oyunlardan neden bu kadar keyif aldıklarını biliyor musunuz? Çünkü anında geri bildirim alıyorlar. Böylece oyuncular ödül aldıkları için iyi bir şey yapıp yapmadıklarını ve cezalandırıldıkları için yanlış bir şey yapıp yapmadıklarını hemen anlıyorlar.

İş dünyasında, harika bir iş yapıp yaptığımızı anlamak için yıllık performans incelemesine kadar beklememiz gerekebilir. Öte yandan, iş yerlerinde oyunlaştırma aracılığı ile anında geri bildirim döngüleri uygulamak mümkündür.

Anna Carroll’un The Feedback İmperative kitabının diliyle;

"Geri bildirim döngüleri ne kadar sık olursa, iyileştirme o kadar olasıdır." Çünkü "Ortalama bir Y kuşağı için geri bildirim gerçekten de "şampiyonların kahvaltısı"ndan farksızdır.

6.adres: Yeni ve orijinal bir şey yapın.

Aynı eski şeyleri yapmakta ve başkalarının sizden önce yaptıklarını kopyalamak bir dereceye kadar işe yarayabilir. Ama başka birini kopyalayarak bir sonraki seviyeye geçmeniz olanaksızdır. Alanınızda ve sektörünüzde lider olmak istiyorsanız, risk almalı ve yeni ve orijinal bir şey yapmalısınız. Yeni şeylerin işe yarayacağının garantisi olmasa da sonunda başarılı olanlar, tüm başarısızlıkların bedelini ödemeyi göze alanlardır. 

Peter Thiel Sıfırdan Bire: Start Up Üzerine Notlar ya da Geleceği İnşa Etmenin Yolları adlı kitabında bu durumdan şu cümlelerle söz eder:

“İş dünyasında Sıfırdan Bire anlar yalnızca bir kez yaşanır. Bir sonraki Bill Gates bir işletim sistemi kuramayacak. Bir sonraki Larry Page veya Sergey Brin bir arama motoru yapamayacak ve bir sonraki Mark Zuckerberg bir sosyal ağ oluşturamayacak.”

7. adres: İnce davranışlar fark yaratır.

Büyük şeyler, aslında birçok küçük şeyden oluşurlar. 10.000 adımlık bir yolculuğu bir seferde tamamlayamazsınız mesela, her seferinde bir adım atarsınız. Tüm adımlar bir araya geldiğinde de bir bakarsınız hedefe varmışsınız. Yani, temelde farkı yaratan küçük ve ince şeylerdir. İnsanları dinlerken onlara ne kadar odaklandığınız ve size bir sorunla geldiklerinde onları nasıl tek önceliğiniz haline getirdiğiniz gibi küçük ama ince şeylerden söz ediyorum. Bunlarla ilgili tutumlarınız zamanla büyük farklar yaratacaktır.

Daniel Coyle' tarafından yazılan Kültürün Şifresi kitabına göre bunun nedeni bellidir:

“Çünkü kırılganlık güvenden sonra değil, ondan önce gelir. Böylece, bilinmeyene doğru sıçramak, başkalarıyla birlikte yapıldığında ayaklarımızın altında sağlam bir güven zemininin oluşmasına neden olur.”

8. adres: Dinlemek tutarlı bir çabadır.

Bilge kişi, konuşandan çok dinleyen kişidir ve  kabul etmeliyiz ki bugünün dünyasında dinlemek eskisinden çok daha zor bir eylem gibi görünüyor. Tipik bir konuşmada, anlamın sadece yüzde 7'si kelimelerle iletiliyor. Gerisi ses tonu ve beden dili ile yapılıyor. Ancak, günümüzün ana iletişim kanallarında kimsenin beden dilini tam anlamı ile göremiyor ve ses tonunu da ölçemiyoruz. Hal böyle olunca, derinlemesine dinlemek ve metin tabanlı olsa bile her konuşmadan doğru anlamı çıkardığımızdan emin olmak hayli önemli bir şeye dönüşüyor. Çünkü bazen anlam satır aralarında gizleniyor ve dikkatli gözler tarafından bulunmayı bekliyor. 

Kate Murphy’nin You’re not Listening kitabında da dediği gibi;

"İnsanları ünlü bir dedikodu sitesinde manşetleri tarar gibi dinlersek, onların içindeki şiiri ve bilgeliği keşfetmeyi de bekleyemeyiz."

9.adres: Her şey bizim düşündüğümüzden daha iyidir.

Zihnimiz soyut olanla başa çıkmak için yeterince donanımlı değildir. Medya da bize bu konuda pek yardımcı olmaz. Bize dünyada olup bitenlerin yüzde 1'ini gösterir. Bu durumda, elimizdeki verileri değerlendirmeden önce en iyisi Antik Yunan filozofu Sextus Empiricus’un önerdiği gibi bu sırada yargıyı askıya almaktır. Çünkü Hans Rosling’in Factfulness; Dünya Hakkında Yanılmamızın On Nedeni kitabında da dediği gibi;

"Aklımız korkuyla meşgul olduğunda, artık orada gerçeklere yer yoktur."

10. adres: Proaktif olun.

Çünkü güzel şeyler sadece bekleyenlerin değil, harekete geçip bir şeyler yapanların başına gelir. Başka bir deyişle, fırsatları sizin yaratmanız gerekir. Stephen Covey’in Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı adlı kitabındaki o meşhur cümleyi bilmeyeniniz yoktur:

“Bir düşünce ekin, bir eylem biçin; bir eylem ekin, bir alışkanlık biçin; bir alışkanlık ekin, karakter biçin; bir karakter ekin, bir kader biçin.”

11. adres: Düşündüğünüzden çok daha fazla müzakere ile haşır neşir olduğunuzun farkında mısınız?

Müzakere yalnızca bir polis memurunun bir suçluyu teslim olması için ikna etmeye çalıştığı o meşhur film sahnelerinde gerçekleşmez. Müzakere denilen şey, hemen hemen her gün her birimizin başına gelir. Arkadaşlarınızın beğendiğiniz yeni bir kahve dükkânına sizinle gelmesini sağlamaya çalıştığınızda ya da en sevdiğiniz restorandaki garsondan yeni bir yemek önerisi istediğinizde müzakerenin topraklarına adım atarsınız.

Dahası, Chris Voss’un Sen Bitti Dediğinde: Müzakere ve Arabuluculuk Sanatı kitabının ifadesi ile;

"Anlaşılmaz olmadan aynı fikirde olmayı öğrenen bir kişiye dönüşmüşseniz, müzakerenin en değerli sırrını da keşfetmiş olursunuz.”

12.adres: Yaptığınız işi sevin ve anlamlı işler yapın.

Steve Jobs'un söylediği iddia edilen yanlış bir alıntı var:

“Sevdiğiniz şeyi yapın.”

O alıntının aslı ise şöyle:

“Yaptığınız işi sevin.”

Bu iki cümle arasında çok büyük fark var. İlki bize sadece yapmayı sevdiğimiz şeyleri yapmamızı söylüyor. Ancak ikinci cümle, bize hali hazırda yaptığımız şeyleri nasıl seveceğimizi öğrenmemiz gerektiğini ve bunun için de sorun çözme becerimizi geliştirmemiz ve bakış açımızı gözden geçirmemiz gerektiğini söylüyor.

Bu durumda, Reynold Levy’nin Start Now kitabında da geçen şu sorunun peşine düşmemiz hayati önem taşıyor:

“Büyüyünce hayatınla ne yapmak istiyorsun” değil, “olgunlaştıkça kim olmak istiyorsun?”

13.adres: Dikkat paradır, zaman ise yalnızca bir kavramdır.

Yapılan araştırmalar sonucu bugün bir insanın, bir akvaryum balığından daha kısa dikkat süresine sahip olduğu anlaşılıyor. Bir Japon balığı herhangi bir şeye dokuz saniye konsantre olurken, bizim sekiz saniyelik bir dikkat süremiz olması düşündürücü değil mi?

Yeni hayatlarımızda dikkatlerimizi dağıtacak pek çok şey var. O halde, harika işler yapabilmek için yeni para birimimizin dikkat olduğunu ve dikkatimizi ve zamanımızı yönetme becerimizin üretkenliğimizi büyük ölçüde etkileyeceğini aklımızda tutmamız gerekiyor.

İyi bir dikkat yöneticisiyseniz, Nir Eyal’in Indistractable kitabındaki şu cümle gözünüze ilişecektir:

"Sıkıntıya çare, meraktır. Merakın tedavisi yoktur.”

14.adres: İnsanlar kendilerini daha çok kendileriyle karşılaştırmalıdır.

Daha iyi olmamız gereken tek kişi dün olduğumuz kişidir. Bu nedenle, asla kendimizi başkalarıyla kıyaslamamalı ve yapabileceğimizin en iyisini yapmalıyız. 

Dave Mustaine, grubu Megadeth ile 40 milyondan fazla plak sattı. Motivasyonu, daha gençken onu aralarından kovmuş olan grup Metallica’dan daha iyi olmaktı. Ancak, Mustaine kendini başkalarıyla karşılaştırarak hayatının hatasını yaptığını tam 30 yıl sonra anlamıştı. 

Jung haklıydı çünkü:  ''Kökleri cehenneme kadar uzanmayan bir ağacın, dalları cennete yükselemezdi.'' Yani, gerçekten iyi olmak için geçirilmesi gereken aşamalar reddedilemezdi.

Öyleyse Jordan B. Peterson’un Hayat İçin 12 Kural kitabında da dediği gibi rota belliydi: 

“Kendimizi bugün başka birinin kim olduğuyla değil, dün kim olduğumuzla kıyaslamamız gerekliydi.”

15.adres: Az sayıda ve önemli hedefleriniz olsun.

Öncelik kelimesi Latince'den gelir ve tek bir hedefe sahip olmak ve onu ileriye taşımak anlamında kullanılır.

Çünkü Cal Newport’un Pür Dikkat kitabındaki yaklaşımla;

“Neyin önemli olduğuna dair netlik, bize neyin önemli olmadığına dair netlik sağlar.”

16.adres: Ego çoğu zaman düşmandır.

Ego büyük bir hizmetkardır. Ama efendi o olunca sorunlar çıkar ve ego tuzak haline gelir. Ryan Holiday’in Ego Düşmanındır adlı kitabında bu durum şöyle açıklanır. “Egonun tuzağına düşenler, insanları etkilemek ile gerçekten etkileyici olmak arasındaki ayrımı yitirirler. Oysa “İnsanları etkilemek ile gerçekten etkileyici olmak birbirinden tamamen farklıdır.”

17.adres: Büyük insanlar, hayatın adaletsizliğiyle nasıl başa çıktıklarıyla tanımlanırlar.

İnsanlar hangi nesilde ya da nasıl bir çağda yaşarlarsa yaşasınlar hayatlarında mücadeleler hep olacaktır. Ve bu durumlarda yaratılacak karakter, kişilerin hayatın adaletsizliği karşısında vereceği tepkilere bağlı olacaktır. Zorluklara nasıl tepki verdiğimiz, bir bakıma karakterimizi geliştirecek ya da onun temellerini sarsacak olan testlerdir. Bu durumda, herhangi bir değişimin ilk adımı her zaman kendimizi değiştirmektir. Kendimiz üzerinde kontrolümüz olduğundan, tepkilerimizi de kendimiz kontrol edebiliriz. Bir değişikliği uygulamak istediğinizde önce buna inanmanız gerekir. Eylem ve davranışlar zihniyetimizi takip edecektir. Bunu yapmazsak, daha başlamadan savaşı kaybederiz.

William H. McRaven’in Yatağını Topla: Hayatınızı ve Belki de Dünyayı Değiştirebilecek Küçük Şeyler kitabındaki ifade ile:

“Bir noktada hepimiz hayattaki karanlık bir an ile karşı karşıya kalacağız. Bu, bazen sevdiğimiz birinin ölümü ya da bazen ruhumuzu bunaltan ve geleceğimizi merak etmemize neden olan başka bir şey olacak. O karanlık anda, gereken şey içimizin derinliklerine ulaşmak ve elimizden gelenin en iyisini yapmak.”

18.adres: Zihinsel ve fiziksel sınırlamalara aldanmayın. 

Zihniniz size daha ileri gidemeyeceğinizi, bittiğinizi, enerjinizin her bir gramını tükettiğinizi söylediğinde, gerçekten sadece enerjinizin %40'ını bitirmişsiniz demektir. Zihinsel sınırlamalar ve fiziksel sınırlamalar hareketli engellerdir. Ne kadar çok pratik yaparsanız, onları o kadar zorlayabilirsiniz. Bu yüzden, ancak sınırları zorlayarak büyüyebilirsiniz.  

Tabii bunun için, David Goggins Can’t Hurt Me kitabında da dediği gibi bir tehlikeyi daha alt etmek gibi bir göreviniz var: 

"Gerçek potansiyelinizi fark etmeden ölecek kadar rahat ve yumuşak bir hayat yaşama tehlikesi…”

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Lale Şeyda Gülsoy adlı yazarın diğer makaleleri

Diğer görüntülenenler