Bankacılığın dijital dönüşümü
Kasım 2014'te yazmışım bu yazıyı. Beş yılı geçmiş, altıya gün sayıyor. Hala bütün şirketlere eşit yakınlıktayım.
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ve ekibinin, bankacılığın içinden gelme asi karakter Brett King ile yemekte bir araya gelmesi, dünyanın en normal karşılanacak olayı olmaktan uzak. Bunun ilk defa gerçekleşen bir olay olmadığını öğrenmek daha şaşırtıcı.
Wincor Nixdorf’un düzenlediği Uluslararası Yönetim Semineri’nde konuşma yapmak için İstanbul’a gelen King, Moven’in kurucusu ve CEO’su. Bankacılığın içinden gelen King’in düşündükleri ve yaptıkları geleneksel bankacıların dünyasını en terbiyeli ifadeyle dürten şeyler. “Moven, paranızın nereye gittiğini bilmenize ve bu arada daha akıllı harcama kararları almanıza yardımcı olan devrimci bir yeni servis” diye tanıttığı bu yeni banka anlayışı, güçlü görünümünü yüksek binaları ile göstermeye çalışan klasik bankalardan oldukça farklı.
Bu yüzleşme rahatsız edici olabilir ama King’in son kitabı, Breaking Banks kadar değil. King, Voice of America’daki programının adını taşıyan kitabında yeni ortaya çıkan teknolojileri yakalamakta şimdiye kadar ağır kalan bankaların radikal bir inovasyon sürecine girmesi gerektiğini vurguluyor. Kitaba katkı veren isimlerin içinde yer aldığı kuruluşları kategorize etmek zor: Bitcoin, Google, Citibank, Zopa ve Simple markalarını bir arada görebiliyorsunuz.
Bu karmayı oluşturan, bankacılıkta yaşanan dijital dönüşüm. Akbank yöneticileri ile Moven kurucusu ve CEO’su King’i aynı masada buluşturan da bundan farklı bir dinamik değil. Binbaşgil, bireysel pazarlamadan geldiği için bu konuları iyi bilen vizyoner bir yönetici olmasaydı da bu masada buluşulur muydu? Bu teorik bir soru ama dijital dönüşüm, şu anda bankacılık sektöründe mobil ile hissedilmeye başlayan ve resmi tam olarak çizilemeyen bir dinamik olarak herkesi yeni bir dünya olduğuna etki ediyor.
King, chipli karta geçilememesinin, dünyadaki bankacılık işlemlerinin dörtte birinin gerçekleştiği ABD’nin sahtekarlıktan yüzde 51 pay aldığını söylüyor. Bu, chipli kartlara ikna olmak için iyi bir argüman olabilirdi. Ama maalesef buna zaten geçtik ve artık daha büyük bölümü kart taşımak istemeyen bir kitleyle uğraşmak zorundayız. BKM’nin sürdürülebilir bir modelini sunduğu dijital cüzdandan Akbank’ın iBeacon’lı ATM’lerine ve İş Bankası’nın Google Glass uygulamasına kadar bir dizi örnek plastik kartların sonuna işaret ediyor.
Pekiyi bankalar ne olacak? Müşterisini daha iyi tanıyan ve onun ihtiyaç duyduğu anda yanında olan bankaların gücünü koruma şansı daha yüksek olacak. Ancak bu, dijital dönüşümün şirketin iç süreçleri ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Denizbank’ın BAI Bankacılık İnovasyonu Ödülleri’nde İç İşleyişte İnovasyona Dayalı Gelişim kategorisinde müşteri memnuniyetini artıran Inter-Collect uygulaması ile birinci olması, bu konuda dikkat çekici bir işaret. FastPay ve diğer yenilikçi ürünleri de eklenince “Dünyanın En İnovatif Bankası” ödülüne de layık görülen Denizbank’ın Inter-Collect uygulaması, bankanın iç süreçlerinde yarattığı dönüşümle kredisini geri ödemede sorun yaşayan müşterileri ile banka arasındaki ilişkiyi kurtarıyor. Kritik bir sorunlu alanda bankanın müşterisini geri kazamasını sağlayan çözüm, mobil bankacılık ile tadına varılan değişimin nereye gideceğini gösteriyor.
Bu gelecekte, bankaların çalışanlarını dijitalleştirebildiği ölçüde güçlü olduğu bir dünya ortaya çıkacak. Bir şube müdürünün şubeden çıktıktan sonra tabletinden bir krediye onay verebilmesi, bu yolculukta bir sonraki adımı oluşturuyor.
Bankacılıktaki dönüşüm büyüdükçe bunun başka sektörler üzerinde de geliştirici etkisi olması kaçınılmaz. Pozitron’un 100 milyon dolara satılarak Monitise MEA’ya dönüşmesi, bu konuda çarpıcı bir örnek. İlk olarak tüketiciye doğrudan dokunmayan bir yazılım üreticisi, Türkiye’de böyle bir değere ulaştı. Bu hikayeyi kaleme almak bizim için önemliydi; dijital bankacılık dönüşümünü bütün boyutlarıyla ele almak kadar.