Bulutsuzluk Özlemi
Son beş-on yılda tanık olduğumuz teknolojik gelişmeler vizyonumuzu bambaşka bir noktaya taşırken, günlük hayat içinde yer alan operasyonların büyük bir kısmının sorumluluk ve işleyiş anlamında kabuk değiştirdiğini gözlemliyoruz. Bilgi teknolojileri birimlerinin günlük işlerinin bir parçası olan bazı faaliyetler artık ya devre dışı kalıyor ya da bulut hizmet sağlayıcılarına transfer ediliyor. Bulut bilişimin üreticiler ve iş dünyası tarafından kuvvetli bir şekilde desteklenmesi, yaşadığımız bu değişimin hızlanarak devam edeceğini gösteriyor. Büyük teknoloji üreticileri yol haritalarında bulut bilişimi merkeze alıyorlar. Dünya devleri olan bu şirketler, kendileriyle birlikte yaşayan ekosistemi de bu eksene taşıyor. Yeni kurulan girişimlerin bilgi teknolojileri kapsamında yapmayı planladığı yatırımların tamamı bulut bilişimi adresliyor. Geçtiğimiz günlerde düzenlediğimiz bir etkinliğimizde Veysel Berk'in, "Çaycı" ile yakaladığı başarıda bulut hizmetlerinin büyük payı olduğunu özellikle vurgulamasını kendi adıma en güncel örnek olarak verebilirim.
Diğer taraftan bireylerin son kullanıcı bulut hizmetlerini kullanmaları, mobil cihazlarında uygulama yükleme, kaldırma, ayarlarını yapma, ağa katılma, ağ paylaşımı oluşturma, sistem özelleştirme ve hatta işletim sistemi yükseltme gibi işleri kendi başlarına öğrenip, gerçekleştirebilmeleri iş hayatlarında bilgi teknolojilerine dayanan tüm süreçlerinde hız ve kolaylık beklentilerini artırıyor. Bunu özellikle genç çalışma arkadaşlarımızda daha yoğun gözlemlediğimiz için, gelecekteki çalışma arkadaşlarımızın bu anlamda çok daha talepkar olacağını şimdiden öngörmek mümkün.
Değişen bu dinamikler çerçevesinde, bulut bilişimin bilgi teknolojileri stratejisinde önemli bir yeri olması gerektiği açık. Bu anlamda, kurumsal bilgi teknolojileri planlarımızda bulut hizmetlerinin kullanımının artışı, yaygınlaştırılması ve bulut bilişim konusunda araştırmalar yapılması önemli bir yer tutuyor. Hatta dijital dönüşüm programımız kapsamında bulut hizmetlerinin kullanımıyla ilişkili bir metriği devreye alıyoruz.
Kurumsal ve bireysel hayatta bu değişim yaşanırken, pek çoğumuz bu konuya büyük önem veriyoruz ve çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Hemen her gün iş ortaklarımız ile yeni bulut hizmetlerini konuşuyoruz. Öte yandan bazı meslektaşlarımızın "bulutsuzluk özlemi" içinde olduğunu gözlemliyorum. Kimi zaman haklı sebeplere de dayanan bu özlemle ilgili bazı başlıklara değinerek konuyu detaylandıracağım. (Konudan bağımsız olarak, rock müziğimizin eşsiz grubu Bulutsuzluk Özlemi'ne bu vesileyle sevgilerimi gönderiyorum.)
Sahipliğin gücü
Geleneksel organizasyon yapılanmasından kaynaklanan bir takım alışkanlıklar neticesinde kurum içinde bir pozisyonun değeri ve itibarı doğru şekilde belirlenemeyebilir. Bu tip organizasyonlarda, karmaşık altyapı ve sistemlerin sahibi olan bilgi teknolojileri, konumunu bu sahiplik gücünden elde etmiş olabilir. Bulut hizmetleri doğası gereği maliyetleri azaltma ve operasyonel yükü hafifletme iddiası taşır. Dolayısıyla, bulut hizmetleri kullanımı ekip büyüklüğü ve yönetilen bütçe büyüklüğünü etkileyebilir. Bunun neticesinde ise bilgi teknolojileri profesyonelleri -doğru yönetilmeyen organizasyonlar içinde- göreceli olarak konumlarının zayıflayabileceği endişesine kapılabilirler. Bulut bilişimin bir strateji dahilinde ele alınması ve ilgili kişilerin rollerinin güncellenmesi bu konuda büyük önem taşımaktadır. Sahiplik, karmaşıklığı yönetme gücünü de beraberinde getirmektedir. İş taleplerinin hızlıca devreye alınması ya da karmaşıklığın öne sürülerek ötelenebilmesi, bu gücü elde tutma isteğini tetikleyebilir.
Bu başlıkla ilgili olarak Gökalp Bahçeli'nin "Anadolu'da Kaybolan Meslekler" yazısını keyifle okuyabilirsiniz. (Yeni sektöründe de yazılarının devamını beklediğimizi söyleyip, selamlarımı iletiyorum.)
Fiziksel olarak erişilebilen sistemlerin sağladığı güven duygusu
Bu başlık altında toplanabilecek endişelerin büyük bir kısmı kalitesiz hizmet veren bulut hizmet sağlayıcılarından kaynaklanıyor. Cevapsız kalan çağrılar, olgunlaşmamış servis seviyesi ve izleme araçları, yetkin personelin doğru zamanda devreye girmemesi, müşterinin işinin ve mimarisinin yeterli derecede bilinmemesi gibi sebepler güven duygusunu zedeleyebiliyor. Yetkili kişilerin "bulut"ta ne yaptığı ve problemin neden giderilmediği sorgulanmaya başlanıyor. Bir cihaz tamirinde hiçbir şeyden anlaşılmasa da teknisyenin yanında durup neler yaptığının izlenmesi durumunun yansıması olabileceğini düşünüyorum. Bu sebeple iletişim, hızlı ve doğru bilgi akışı sağlanması bulut hizmet sağlayıcıları için ciddi fark yaratacak ve müşteri memnuniyeti getirecek bir konu. Bununla birlikte özellikle kesinti durumlarında, sistemlere fiziksel olarak erişilemeyecek olunması sebebiyle, ofis içerisinde elden gelenin yapılmadığı algısı ortaya çıkabilir. Çünkü kendi sistemleri üzerinde oluşabilecek bir sorunda tüm bilgi teknolojileri ekibinin seferber olması, konuya eksiksiz müdahale edildiğinin bir ispatı olarak görülebiliyor.
Tozpembe bulut yok
Entegrasyon kısıtlamaları, olası geri dönüş durumlarında yaşanabilecek zorluklar, hizmet sağlayıcı bağımlılığının artması, servis seviyesi yönetimi, regülasyon kaynaklı çekinceler, bölgesel şartlar ve güvenlik kontrollerinin garantisi bulut hizmetleri kullanımında dikkatlice düşünülmesi gereken konular arasında yer alıyor. Başta SaaS ve PaaS modelleri olmak üzere bu konuların göz önüne alınması ve kısa vadeli planlamalardan kaçınılması fayda sağlayacaktır. Özellikle SaaS modelinde son kullanıcılar hizmetten direkt olarak yararlandığı için, olası bir model ya da hizmet sağlayıcısı değişikliği kuaför değiştirmek gibi zorlu olabilir. Fiyat ufak ufak artsa da, memnuniyet azalsa da neticede ayağınız alıştığı için değiştirmek zor gelir.
Şu noktayı da önemle vurgulamak gerekiyor, iş için kritik sistemler maliyet ve yönetim kolaylığı ön planda tutularak buluta taşınıyorsa, olası bir kesintide yaşanacak iş kaybı hiç bir şekilde izah edilemez. Buradan elde edilen kazanç, yaşanacak iş ve para kaybı ile kıyaslandığında çok çok ufak kalır ve savunulacak bir tarafı kalmayabilir. Bu sebeple, yazımın başında da belirttiğim üzere, bulut bilişim bir strateji kapsamında ele alınmalıdır.
Sonuç
Bilgi teknolojileri profesyonellerinin her zaman iş birimlerini ve beklentilerini çok iyi anlayıp, yaptıkları işi ve yetkinliklerini dönüştürmede hızlı ve istekli olmaları önem taşıyor. Bugün dijital dönüşüm kapsamında bulut bilişim, mobilite, nesnelerin interneti gibi dijital teknoloji trendleri çok sıcak bir şekilde gündemimizdeyse, biliyoruz ki yarın bugünden çok daha hareketli olacak.
Bulut hizmetleri işler, bilgi teknolojileri övünür.
ITIL4® Managing Professional, ITILv3® Expert, Certified Change & Transformation Practitioner, ISO 27001 Lead Auditor, Six Sigma Green Belt, PRINCE2®, COBIT®, HP Accredited Instructor, Apollo 13 ITSM Case Instructor
8yOğuz'un belirttiklerine katılıyor ve bir parantez açmak istiyorum: Bulut hizmetlerin yaygınlaşmasının önündeki en büyük engelin yine "biz" olduğunun altını çizmetk gerekir. Kurum direnci diğer bir nokta ve çıkış noktası yine "en büyük engel biziz" saptamasına dayanıyor. Bu direncin bir kısmı da regülasyonlar zira sektörler özelinde bazı durumlarda verilerin ve uygulamaların kurum dışında, ülke dışında olması tartışılabilir değil. "For humans, touch can connect you to an object in a very personal way, make it seem more real" der Kaptan Picard ;) İfadenin ne kadar doğru olduğunu popüler kültür ürünleri hemen hergün hatırlatıyor bize: "dokun! ama önce ona sahip olmalısın" Bir başka bakış açısı ile aslında Bulut hizmetlerinin yaygınlaşması bir nevi jenerasyonu konusu; benim dahil olduğum jenerasyon bu sahip olma güdüsünü aşmak için kendisini sunulan hizmetlerin karakteristiklerine, kuruma etkisine ve sarfedilen efora bakıyor Ama "Z" jenerasyonu için "sahip olmamak" zaten alışılagelmiş, kanıksanmış bir olgu. CD'den MP3'e oradan da bulutta bir yerlerden çalınan müzik parçalarına bakınca rahatça görüyoruz bunu. Başka bir olgu; bulut hizmetlerinin daha basit şeffaf olması gerekliliği. Bizler son 20 yıldır gerek mikro düzeyde gerekse makro düzeyde çözümler tasarladık, devreye aldık, işlettik ve iş isterleri ile onları gitgide karmaşıklaştırdık. Aynı karmaşa ve detayı bulut hizmetlerine taşımak sanki bir yasağı savmak gibi, basit bir platform değişikliği olacaktır. Bunun yerine gerek iş süreçlerini gerek IT süreçlerini sadeleştirmek, karmaşayı azaltmak; bize meşhur Occam Usturası tarzında bir çözüme eriştirecektir. Dolayısı ile bulutlaştırmayı bu yönde de bir fırsat olarak görmek gerek. Hatta daha da ileri giderek sadece süreç değil, hizmet ve maliyet iyileştirme fırsatı bile yakalayabiliriz. Bulut hizmet sağlayıcılarına bir görev çağrısı yapmak da gerekiyor bu noktada: dışkaynak kullanımı yıllardır içinde olduğumuz ve yönetmeye çalıştığımız bir olgu. Dışkaynak kullanım modelleri ile sunulan hizmetlerin çeşitliliği, detayları ve karmaşası yine bu "bulutlaştırmaya" engel olabilir. Dışkaynak fikrine son 10 yıldır alışan iş birimlerimiz, bulutlaştırmanın karmaşasından ürkmemeli. Gayet sade, anlaşılır, iş ihtiyaçlarını karşılamaya odaklı, doğru algı yaratılmış ve tercih edilebilir hizmet paketleri sunmak için daha fazla pazarlama aktivitesi ve farkındalık yaratmak gerekiyor. Bugün bunu yapabilen birkaç organizasyonun dışında örnek yok. Son cümlem bu diğerleri için: hadi bakalım, iş başına ;)