Değerli Konut Vergisi Nedir ve Hukuki Boyutu

Değerli Konut Vergisi Nedir ve Hukuki Boyutu

Sadece lüks konutlar üzerine mecliste tasarıya sunulan, sonrasında onaylanan değerli konut vergisi, lüks konutlardan mevcut konutlara nazaran daha da fazla vergi alınmasına yönelik bir yeni sistemdir. Lüks konutların değerlendirilmesi için de 5 Milyon TL’lik rakama karşılık gelen konut fiyatı hedef alınmıştır. Bu rakamın üzerinde bulunan konutlar, lüks konutlar kabul edilip, değerli konut vergisi uygulanmaya başlanmıştır.

Türkiye’de 7000’in üzerinde lüks konut yer aldığı için bu konutların tamamına yasa ile belirlenen konut vergisi uygulanmaktadır. Aşağıda belirtilen bilgilerde ise değerli konut vergisine ilişkin; tam olarak ne olduğu, neleri kapsadığı, insanları ilgilendiren kısımları ve hukuki zemini ele alınmıştır.


Değerli Konut Vergisi Nedir?

 

Değerli konut vergisi, emlak vergisi ile beraber ekstradan vergi alınması anlamına gelmektedir. Ekstra vergi kapsamına giren vergiyse lüks konutlar için uygulanacak vergi olmaktadır. Halihazırda bulunan konutlar için emlak vergisi uygulaması devam ederken, lüks konutlar vergisi de yeni bir vergi olarak uygulamaya girmiştir. Mevcut konutlar için uygulanan emlak vergisi yüzdeliğe göre lüks konutlara nazaran daha uygun yer alır. Kısacası değerli konut vergisi, taşınmaz lüks konutlar (Şuanda 5 Milyon TL’lik konut) için uygulanan bir vergidir. Bu konut vergisini ödeyenler emlak vergisini de ilaveten ödemek zorundadırlar. İki vergiye tabi tutulan konut için iyileştirme, yüzdelik kısmın kabarık tutulmaması ile bağdaşabilir. Aynı anda iki vergi alınması suanda büyük bir ihtilafa konudur.

 

Varlık Vergisi, 1942

 

Varlık vergisi, Türkiye’de 1942 yılında, 4305 sayılı kanunla konulmuş olağanüstü serveti niteleyen bir vergidir. Varlık vergisi genel itibari ile olağanüstü servete sahip kesimler için uygulanır. Varlık vergisine tabi tutulacak kesim içinse hükumetin gerekçesi; ”4305 sayılı kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Milletimize ekonomik bağımsızlığı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasaya egemen olan yabancıları kanunla ortadan kaldırarak, piyasayı esas sahibi Türklerin eline vereceğiz.” o dönemde buna benzer şekilde belirtilmiştir. Yasanın uygulanışı ise servet tespit komisyonları il il kurularak, vergiye tabi kimselerin saptanması yönünde devam etmiştir. Komisyon tarafından verilen kararlar nihai olarak kabul edilmiş, varlık vergisi uygulanacak kişilerin uymaması durumunda, mallarının haczedilmesi ve belediye hizmetlerinde çalıştırılmasında karar verilmiştir.

 

 

Varlık Vergisinin Uygulanışı

 

İkinci Dünya Savaşı’na dolaylı olarak dahil olan Türkiye, o dönemde varlık vergisine ekonominin zayıflamasıyla başlamıştır. Mecliste uzamadan varlık vergisinin uygulanacağına ilişkin karar alınması ardından komisyonlar il ve ilçelerde kurulmuştur. Bu komisyonlar verginin uygulanacağı kesimleri tespit edip, ödemesi gereken vergiyi de bildirmekteydi. Genelde varlık vergisi, bugün ki değerli konut vergisi ile ilişkilendirilmektedir. O dönemde savaş dolayısıyla ekonomiyi kurtarmak için uygulanan vergi, devletin ekonomisinin %80’ine yakın kısmını oluşturmuştu. Bugün 7000’in üzerinde lüks konutların bulunması ve bu konutların vergiyi ödemesi de varlık vergisiyle özdeşleştirilmektedir. Ancak birbirinden farklı noktaları ise varlık vergisinde itiraz yolu kapalıyken, değerli konut vergisinde itiraz yolu açıktır.

 

Değerli Konut Vergisi, Mülkiyet Hakkını Kısıtlıyor Mu?

 

Medyada sıklıkla dile getirilen açıklamalarda değerli konut vergisinin mülkiyet hakkını kısıtladığını, hatta yok saydığını savunanlar bulunmaktadır. Kısmen doğru da sayılabilen bu görüş, serbest piyasa düzenine etkiyecek, aynı zamanda ilke ve esaslarını çiğneyecek nitelikte yer alabilmektedir. İlgili konutun sahibi için gelir dağılımı gözetilmeksizin sabit varlık sahibi kabul edileceğinden, vergi uygulanır. Ayriyeten mükelleflerden alınacak verginin 2 aylık taksiti söz konusudur. Kaynakların genelinde de mülkiyet hakkına aykırı bir kanun olduğu görüşü bulunmaktadır.

Değerli konut vergisinin mülkiyet hakkına aykırı olduğu düşüncesi, bir de varlık vergisi ile özdeşleşmesine dayanmaktadır. Tıpkı varlık vergisine benzer yasa uygulanışı, mülkiyet hakkına aykırı olduğunu göstermektedir. Bu düşünceyi benimseyen birçok kesim içinse, varlık vergisinin savaş sonrası ekonomik kalkınma olarak planlanması, ancak değerli konut vergisinin hukuk devlet ilkelerine aykırı olduğu, dayanağının bulunmadığı savunulmaktadır. Emlak vergisine ilave olarak eklenen değerli konut vergisi, servet sahiplerinin haklarını sınırlamakla kalmayıp hukuki açıdan da etik olmayan davranış olduğu görüşü de yer almaktadır.

Mülkiyet hakkına aykırı olarak değerlendirilen değerli konut vergisi raporları, idare aracılığı ile internette ilan edilmektedir. Tebliği şeklinde ilanı belirtilen raporlara internet üzerinden de ulaşılabiliyor. Rakamlardan memnun olmayanlar içinse rapor için itiraz süreci devreye girebiliyor. İtiraz sürecini de avukatla birlikte ele alarak süreç başarılı şekilde gerçekleştirilebiliyor.

 

Değerli Konut Vergisi İtiraz Süreci

 

Değerli konut vergisi için rakamların itiraz süreci söz konusu olabilmektedir. Gerçeği yansıtmayan şekilde raporun hazırlanması durumunda ilgili idarelere yada TKGM’ye itiraz yapılabilir. Avukat tarafından itiraz sürecine ilişkin daha detaylı bilgi elde edilebilirken, temel itirazlara ilişkin bilgilere yer verdik.

Öncelikle değerli konut vergisi 15 günlük bir itiraz süresine sahiptir. Sonrası için itiraz hakkı bulunmayacaktır. Tebligat kanununa göre internet aracılığı ile ilan edilen rakamların, tebligattan sonra 15 günlük itiraz süresi söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla tebligat hususunda itiraz sürecinde problemler yaşanabilmektedir. Değerli konut vergisi avukatı aracılığı ile itiraz süreci en kapsamlı şekilde ele alınıp, süreç doğru uygulanabilir. Bu konuda değerli konut davası açılmakta ve açılan değerli konut davaları devam etmektedir.

 

 

İtirazın Süreci Nasıl Ele Alınmalıdır?

 

Tebligattan hemen sonra itiraz süreci başlamış bulunur. Bu süreçte usule uygun bildirimi yapılır. İtirazın Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne bildirim halinde iletilmesi için ilk esasta değerleme raporu idari itiraz şeklinde iletilir. İdari itirazda raporun hukuka aykırı düzenlenmiş olma, hatalı bulunma durumları rapor içeriği için icabına uygun olmalıdır. Gerek iktisadi gerekse de ticari bakımdan itiraz süreci ele alınır. Bu durum itiraz sürecini raporun elde bulundurulmasıyla gerçekleştirilir.

Bir de değerleme raporun bulunmaması durumu söz konusu olabilir. Bu durumda ise ilgilisi için değerleme raporu tebliği talep edilir. İdari itiraz icabı değerleme raporu bulunmadığı için esas alınmaz. Fakat genel ifadelere yer verilerek tebliği sağlanan raporun ardından değerlemenin gerçek dışı olduğu bildirilir. Değerli konut vergisi avukatı aracılığı ile değerleme raporlu veya raporsuz itiraz süreci ele alınabilir.

 

İtiraz Süreci Mahkemeye Taşınarak, Devam Eder

 

Yasada belirtilenlere göre itiraz usulünün davanın yargıya taşınmasından bir etkisi bulunmaz. Bu sebeple gerek idari itiraz gerekse de genel bildiri itirazı şeklinde gerçekleşen değer bildirimi mahkemeye yansımaz. Ancak yine de itiraz usulü gözetilmeksizin dava açılabilir. Yani değerli konut vergisi avukatı tarafından TKGM’ye iletilen rapor içeriğinin gerçeği yansıtmadığına ilişkin itiraz, sonucu için beklenmesine gerek kalmaz. Yargıya çıkan itiraz, mahkemece daha kısa süre zarfından sonuçlanır.

İtiraz sürecinin mahkemeye taşınması bir nevi ilgili raporun sahibi kimse için doğru çözüm olabilir. Mahkemeye gerçeği yansıtmayan rapora ilişkin açılabilecek her davadan kısa zamanda sonuç alabilmek daha muhtemeldir. Gerek mahkemeye yürütmeyi durdurma talebi(Ödenmesi gereken rakamın iptali) iletilir. Gerekse de yürütme sonucu ödenmiş olan rakam için geri iade istenebilir.

İtiraz süreci mahkemeye taşınarak daha öncesinde ödenen rakamlar için geri iade de talep edilebilir. Ancak bu süreçte mali idarenin, mahkemenin nihai kararı vermemesi durumunda geri ödemeye meyilli olmadığı sıklıkla görülür. Ancak davanın kazanılması durumunda ise nihai karar olarak iade talebi söz konusudur. Ancak bu iadede söz konusu rakam, ilgili raporda yer alan gerçeği yansıtmayan rakamın fazlalığıdır. Mahkemenin kanaatine göre karar kılınan esas rapor kaynak olarak kullanılır. Esas rapora göre yer alan rakam ödemesi yapılmalıdır. Fazlası ödenmiş olan rakamlarınsa davanın kazanılması sonucunda iadesi söz konusudur.


 Av. Mustafa Kemal Batur

https://www.batur.av.tr/blog-post/degerli-konut-vergisi-nedir-ve-itiraz-icin-iptal-davalari

Yorumları görmek veya yorum eklemek için oturum açın

Diğer görüntülenenler